She's a good person tradutor Turco
179 parallel translation
Fu Ze said she had told Jia Dai. He seems not like a good person.
Etrafına sorup soruşturmuş, ama kimseyi bulamamış.
She's a good person, though.
İyi biri.
- Well? - She's a good person.
O iyi biri.
- She's a good person.
- İyi kız yahu!
She's a good person.
O çok iyi biri.
She was a real good person when we went to school together an'all.
Birlikte okula gittiğimiz sıralarda, gerçekten çok iyi bir insandı.
She's going back to her husband because she's a good person.
Kadın kocasına geri döndü, çünkü o iyi bir insan.
She's a good person.
Çok iyi bir insandır.
She's a good person.
İyi biri.
Well, she's- - I mean, she's a good person. She's got a lot of great qualities.
O iyi bir insan, harika vasıfları var demek istemiştim.
You know, she's a good person too.
Biliyor musun, o aynı zamanda iyi bir insanda.
- You said she's a good person.
İyi biridir demiştin.
She has a harsh father, yes. That's why Hope was born of a good person of you.
Zalim bir babası var, evet... işte bu yüzden Hope iyi bir insandan... senden doğdu.
SHE WAS A GOOD PERSON ALL HER LIFE, AND THAT'S WHAT SHE GOT. SHE WAS A GOOD PERSON ALL HER LIFE, AND THAT'S WHAT SHE GOT.
Tüm hayatı boyunca iyi bir insan oldu ama eline ancak bu geçti.
Well, she's a good person to know.
Şey, o tanışık olmanın iyi olduğu bir kişidir.
She's not a good person.
O iyi biri değil.
But now that I came to know her, I realized she's a good person.
Ama onu tanımaya başladıkça iyi biri olduğunu anladım.
And she's a good person.
Bu hiç de önemsiz değil. O iyi bir insan.
- She's a good person.
- Ciddi olamazsın. - İyi biri.
She's a good person. She -
İyi bir insandır.
Because she may be a chore but she is a good person.
Sıkıcı olabilir ama o iyi biri.
You know. She's a good person. And...
O iyi bir insan ve...
She's a good person.
İyidir.
- She's not a good person, Lana.
- O iyi birisi değil Lana.
She's a good person, a good mother.
O iyi biri. İyi bir anne.
She's a good person.
Çok iyi bir insan.
She's a good person.
Kız iyi biri.
She turned into a person that's always threatening, looking down on everything, stuck up, selfish like nothing is good enough for her anymore.
Böyle, hep insanı tehdit eden, herşeyi küçümseyen hiçbir şeyi beğenmeyen, saygısız, bencil bir insan olup çıktı.
- My wife, she's a good person. - Right.
Eşim, çok iyi bir insan.
Angie's a good person She just wanted to -
Angie iyi bir insandır. Tek istediği... - Ne?
But deep down, she's a very good person. No, I'm not saying I won't like her as a friend.
Hayır, ona karşı dostça hisler duyacağımdan eminim.
She's a very good person
O çok iyi bir insan.
I know she's a really, really good person, and everything else is gonna be little surprises along the way.
Gerçekten çok iyi bir insan olduğunu biliyorum. Diğer şeyleri öğrenmek de süpriz olacak.
For instance, she thinks you're a good person, and it's now very clear to me you aren't.
Mesela, senin iyi biri olduğunu düşünüyor ve artık bence açıkki öyle değilsin.
But I know Haley and she's a good person.
Ama Haley'i iyi tanırım. Ve o iyi biri.
Emma's pretty, smart, happy, a good person and for some strange reason, she loves me.
Emma güzel, akıllı, mutlu, iyi bir insan ve garip bir sebepten, beni seviyor.
I know this is none of my business, but she's a good person, Jack.
Beni hiç ilgilendirmediğini biliyorum ama o iyi biri Jack. Umarım ikinizin bir fırsatı olur.
Your mom, she's a very good person.
Annen, çok iyi bir insan.
She's a very good person.
Çok iyi bir insan.
She's a good person.
O çok iyi biri...
Emma's pretty, smart, happy, a good person... and for some strange reason, she loves me.
Emma güzel, akıllı, mutlu, iyi bir insan ve garip bir sebepten, beni seviyor.
But, deep down, I promise you she's a really good person.
Ama sana yemin ederim, özünde gerçekten iyi bir insan.
She's a good person, and she'd be a great mother if...
O iyi biri. O harika bir anne olurdu, eğer...
She's a good person, but she's got mental problems.
O iyi birisi, Fakat akli sorunları var.
Well, I was going to, but then I realized even though she's homeless, she's still a good person.
Ayrılacaktım, ama düşündüm de evsiz bile olsa o yine de iyi biri.
She's a good person, good woman.
İyi bir insan. İyi bir kadın.
Yes, but I am sure she's a good person.
Doğru, ama iyi bir insan olduğuna eminim.
'The suicide blonde tells... me she was a good person once, but now...'
İntihar eden sarışın, bir zamanlar iyi biri olduğunu söyledi bana. Ama şimdi...
She's a red but she's a good person.
Kendisi bir Kızıl'dır ama iyi biridir.
She is a good person and she is smart, and she is funny, and she's just a little insecured. That's all.
İyi birisi ve zeki ve eğlenceli ve biraz da endişeli o kadar.
- Tell her it's ok. Tell her she's a really good person and it's ok to let others see it.
O gerçekten çok iyi bir insan ve herkes de bunu görüyor
she's a teacher 19
she's an angel 39
she's a doctor 61
she's a student 17
she's a bitch 68
she's a nurse 43
she's awesome 57
she's an actress 46
she's angry 20
she's a cop 45
she's an angel 39
she's a doctor 61
she's a student 17
she's a bitch 68
she's a nurse 43
she's awesome 57
she's an actress 46
she's angry 20
she's a cop 45