She's my tradutor Turco
20,780 parallel translation
She's my client.
Müşterim.
I'd just started my internship, she was a chef.
İntörnlüğüm sırasında başladı. Kendisi şefti. Şef mi?
No, she's in my jazz tap class.
- Hayır, caz dansı sınıfımda.
Uh... She's - - she's with my mom.
Annemle birlikte.
She's only been my hairdresser for a couple of months.
Sadece birkaç aydır kuaförüm.
She stole my recipe!
Tarifimi çalmış.
She's marrying my father.
Babamla evlenecek.
Doesn't mean I don't pretend she's my pillow every now and then.
Ama ara sıra yastığımmış gibi davranmama engel olmuyor bu.
But if this wedding doesn't happen, you know where she's gonna end up in 10 years - - su casa or... my... casa.
Ama bu düğün gerçekleşmezse 10 yıl sonra nerede olacağını biliyorsun. Su casa. Ya da benim casa.
She started dating my brother!
Kardeşimle çıkmaya başlamış!
She called the cops on me last year because I broke into her and my stepdad's house when I knew that they were at bingo.
Geçen yıl poker oynamaya gittiklerini bildiğim bir vakitte üvey babamla yaşadıkları eve gizlice girdiğim için a polis çağırmıştı.
She's my boss.
Rebecca benim patronum.
The woman at my wedding, she's not his mother.
Sonuçta düğünüme gelen kadın annesi falan değil ya.
The child is too small, so she's at my first wife's place.
Çocuğum çok küçük, bu yüzden ilk eşimin evinde.
She's not my girlfriend.
- Sevgilim değil o.
My understanding is she's not scheduled to check in with her handler until the end of the week.
Anladığım kadarıyla önümüzdeki hafta sonuna kadar amiriyle bağlantıya geçmeyecekmiş.
She's making my son look bad.
Oğluma kötü bir imaj çiziyor.
She is my mother, and... and my mother's an incredibly special person.
Annem o benim ve benim annem çok özel birisidir.
Well, I tried to tell my mother, but she said it's a wife's duty to take care of her husband.
Anneme söylemeye çalıştım. Ama bir eşin görevi kocasına bakmak dedi.
Because she's my wife.
Çünkü o benim karım.
Look at this, I'm shoving all my money at her and she's not even gloating. Not natural.
Şuna bir bak cüzdanımı boşaltıyor, böbürlenmiyor bile.
My wife Marina, she really hates it, but it's okay, I guess.
Eşim Marina buradan nefret ediyor fakat bence idare eder.
- If you don't want to be fat - - She's calling my daughter fat.
Şişko olmak istemiyorsan...
- Oh, she's my favorite.
Bu kadına bayıldım.
- That's why when mom left and moved to Manhattan, she only took you two, not me, because she's not my mom.
O yüzden annem burayı terk edip Manhattan'a gittiğinde sadece ikinizi aldı, beni almadı çünkü annem değil.
She's my favorite.
En sevdiğim keçidir.
All right? She works at a clinic I've been going to, and I only get a few minutes to talk to her before my appointment.
Gittiğim klinikte çalışıyor ve randevu vaktim gelmeden onunla sadece birkaç dakika konuşabiliyorum.
Honey, I swear, she's just my roommate.
Tatlım yemin ederim, o sadece benim oda arkadaşım.
My dad wouldn't shut up about wanting to try some new restaurant on the waterfront, so she decides she's gonna surprise him.
Babam kıyıdaki lüks restorana gitmek istediğini söyleyip duruyormuş annem de ona sürpriz yapmaya karar vermiş.
That is why Lady Somerset thinks she's safe coming to my court, even though she is the liar who testified that my mother slept with her own brother.
Bu yüzden Lady Somerset sarayıma güvenle geleceğini düşünüyor. Annemin kendi kardeşiyle yattığına dair yalan ifade verenin o olmasına rağmen.
She offered to return my family's lands, and I accepted.
Ailemin arazilerini vermeyi teklif etti ve ben de kabul ettim.
What, you think just because she's got a disorder and I've got my thing that I have to be with her?
Sırf ikimiz de hastayız diye onunla mı birlikte olmak zorundayım?
It's her under the water. And in the field at night last night she said to me... the harvest'll perish... unless I sacrifice my mother.
Suyun altındaki kadın dün akşam tarlada bana anneni kurban etmezsen hasat mahvolacak, dedi.
She's one of my workers.
İşçilerimden biri.
- She's always liked my teeth.
- Dişlerimi hep beğenmiştir.
Now that she's my fiancée, your mission to seduce her is obsolete.
Artık benim nişanlı olduğuna göre onu ayartma görevin hükümsüz.
Yeah, for the last six months, she's been all over my ass about procedure.
Altı aydır ameliyat yüzünden başımın etini yiyip duruyor.
No, no, she- - she's my protegé.
Hayır, hayır, o benim çırağım.
Oh, my god, she's gorg... Ow!
O inanıl...
My mom's a lot of things, but she's not a liar.
Annem pek çok şey olabilir ama o bir yalancı değil.
She's not even my type, she's all skin and bones.
Benim tipim eşitlemek değil, o tüm cilt ve kemik bulundu.
She may have come to you for help, but you're clearly not getting the job done, which is why she'll always come back for my help.
Seni yardıma çağırmış olabilir ama, belli ki işini yapamıyorsun, o yüzden hep bana geri geliyor.
And... all of a sudden, I had this image of being in a... in a motel near the G-Grand Canyon or whatever, and... and she's sitting beside my bed... with that ball in her mouth,
Birden aklımda bir görüntü belirdi. Büyük Kanyon gibi bir yerde, bir motel odasındayız. Yatağımın yanına oturmuş ağzında topuyla uyanmamı bekliyor.
She always sat in the front row of my class.
Sınıfta hep en ön sırada oturur.
I can't help that she's my mother and she reached out, and I...
Annem o benim ve benimle görüşmek istedi.
But I will always remember that you helped my mother at a time that she was so confused and so vulnerable.
Ama annemin çok kafası karışık ve hassas olduğu bir dönemde ona yardım etmiş olduğunu her zaman hatırlayacağım.
I'll sign your release. Certain things can never change, but I will always remember that you helped my mother at a time that she was so confused.
Bazı şeyler hiç değişmez ama annemin kafası karışık ve hassas olduğu bir dönemde ona yardım etmiş olduğunu her zaman hatırlayacağım.
Told her she was my boss, we would do only what she wanted, and... and that's when it clicked for her.
Onun patronum olduğunu ve sadece onun istediklerini yapacağımızı söyledim ve bu onun hoşuna gitti. Kontrolü eline aldı.
And she's my ride.
O benim aracım.
My wife, yes, but, uh, she's not coming.
Karımı, evet ama kendisi gelmeyecek.
Do I watch the TV out of the corner of my eye while she's going on about her piano students?
Piyano öğrencilerinden bahsederken köşedeki televizyonu göz ucuyla mı izliyorum?