She was a good girl tradutor Turco
75 parallel translation
She was a good girl.
İyi bir kızdı.
I always thought she was a good girl.
Onun her zaman iyi biri olduğunu düşünmüşümdür.
You know, Miss Dorian always came late, but always by herself, she was a good girl.
Bayan Dorian eve geç gelirdi, ama yalnız gelirdi.
She was a good girl, Alice, and my best friend as well as my big sister.
Alice iyi bir kızdır. Kardeşim olmasının yanı sıra, en iyi arkadaşımdır da.
But she was a good girl, Lord, and we loved her,
Ama o iyi bir kızdı Tanrım, ve onu seviyorduk,
But she was a good girl.
Ama iyi bir kızdı.
Not Annie, though, No, she was a good girl,
Annie'nin değil. Hayır, o iyi bir kızdı.
# When she was a good girl # Uh-uh.
Adam, bekle.
Yeah, she is. But she was a good girl.
Evet, ölü, ama çok uslu bir köpekti.
No, she was a good girl, you know.
Hayır, o iyi bir insandı.
Thought she was a good girl. Guess you never know.
Böyle güzel bir kızdan asla beklemezsin.
It always wanted that she was a good girl.
Hep iyi bir kız olmamı isterdi.
No, she was a good girl.
Hayır, O iyi bir kızdı.
Well... she was a good girl.
Şey... İyi bir kızdı.
But Margot... she was a good girl.
Ama Margot iyi bir kızdı.
She was a good girl.
Çok iyi bir kızdı o.
She was a good girl.
İyi bir kızdı o.
She was a good girl, Tito.
İyi bir kızdı, Tito.
Sabrina... she was a good girl.
Sabrina, iyi bir kızdı.
She was a good girl.
İyi birisiydi yine de.
She was a good girl.
İyi bir dondurucuydu.
I want you to understand- - she was a good girl.
Anlamanızı istiyorum... O iyi bir kızdı.
When I was a girl I was just as good-looking as she is.
Ben de gençliğimde en az onun kadar güzeldim.
She was a really good girl.
Gerçekten çok iyi bir kızdı.
She was whipped over there, because she wasn't a good girl.
Biraz dayak yemiş ama gayet iyi.
She was with a dark-haired girl, real good-looking and all.
Siyah saçlı bir kızla birlikteydi, ikisi de süper görünüyordu.
she was... sincere, a good girl.
O içtendir... iyi bir kız.
She was such a good girl.
Öyle iyi bir kızdı ki.
I told her... how important it was for her to be a good girl... so that her new daddy could love her, too, but she wouldn't stop.
Ona yeni babasının da onu sevmesi için, uslu bir kız olmasının ne kadar önemli olduğunu söyledim ama susmuyordu.
To show her what a good little girl she was.
Ne kadar iyi bir kızı olduğunu göstermek için.
Good, you know, when she was a girl...
Biliyorsun, sen küçük bir kızken...
Ever since she was a little girl she was so good at keeping secrets
Küçük bir kızken, sır saklamakta çok iyiydi.
You're so good to Rory. Even though I hoped she'd be the one girl in the world... who wouldn't look at a boy until she was 38, I'm really glad she found you.
Gerçi Rory'nin 38 yaşına gelinceye kadar hiçbir erkeğe bakmayacağını ummuşumdur hep.
She was always a good girl.
Her zaman iyi bir kızdı.
The girl who got murdered was smart she was pretty, she was from a good family... someone has to die for that.
Öldürülen kız zekiydi, güzeldi ve iyi bir aileden geliyordu... bunun için birinin ölmesi gerekiyordu.
She was a good cook and a nice girl.
İyi bir aşçı ve hoş bir kızdı.
I always thought she was nice, but I just wonder what kind of a good Christian girl would even look at a vampire...
Hep hoş bir kız olduğunu düşündüm, merak ediyorum nasıl bir hristiyan kızı vampirden hoşlanabilir.
She was a good girl.
O iyi bir kızdı.
Your mother was a pretty good pitcher, when she was a girl.
Annen küçükken çok iyi bir atıcıydı.
But I gave her such a good tip that she was just my girl for a while.
Ama sağlam bir bahşiş verdiğim için bana çalıştı.
If Sachi was a good girl what did she do to get killed?
Sachi iyi bir kız olsaydı neden öldürülmüştü?
Ok. I was just thinking on the way here that when Kimmy was a little girl, I taught her how to swim in the lake that was near our house, and she just loved the water so much, you know? She was such a good swimmer.
Gelirken yolda düşünüyordum da, Kimmy küçük bir kızken evimizin yanındaki gölde ona yüzmeyi öğretmiştim ve suyu o kadar sevmişti ki, çok iyi bir yüzücü olmuştu.
That girl... she was so used to being avoided so she thought it was an ordinary thing... even though she's actually a good person.
O kız sürekli görmezden gelinmeye alışmış yani bu ona artık normal geliyor. Gerçekte çok iyi biri.
I was very good friends with her father, and I've know her since she was a little girl.
Babasıyla yakın arkadaştık kendisini de küçüklüğünden bu yana tanırım.
She was good friends with a girl named Kikka.
Kikka adındaki bir kızla arkadaş olmuştu.
She was a local girl so a good swimmer.
Hem köylü kızıymış hem de iyi yüzermiş.
The birth mother was a local girl, still in High School, and she just wanted her baby to go to a good home.
biyolojik annesi hala lisede ve sadece bebeğinin iyi bir eve gittiğine emin olmak istiyor.
The birth mother was a local girl still in high school, and she just wanted her baby to get a good home.
Öz annesi, hala lisede okuyor, ve sadece bebeğinin iyi bir aileyle yaşamasını istedi.
She was a... good girl, a good friend.
O iyi bir kız, iyi bir dostmuş.
She was a good Catholic girl.
O iyi bir Katolik kızdı.
Before she met Barrow, Bonnie Parker was a good girl from a good family.
Barrow ile tanışmadan evvel Bonnie Parker iyi bir kızdı. İyi bir aileden geliyordu.