Shifter tradutor Turco
413 parallel translation
Called him a shape shifter.
Kılık değiştirici olarak bilinir.
A shape-shifter?
Bir şekil değiştirici mi?
It was after his struggle with the shape-shifter.
Şekil değiştiriciyle kavgasından sonraydı.
Say a shape-shifter.
Diyelim ki bir şekil değiştirici.
Only a shape-shifter could get into the holosuite.
Sanal odaya sadece bir şekli değiştirici girebilirdi.
This shifter was Chief of Security when the Cardassians were here.
Cardasyalılar buradayken bu şekil değiştirici Güvenlik Şefiydi.
Quark... think you could use a shape-shifter in your organisation?
Quark... bir şekil değiştiriciyi teşkilatında kullanabildiğini bir düşünsene?
- Shape-shifter!
- Şekil değiştirici!
Murdering shifter!
Katil şekil değiştirici!
Shape-shifter!
Şekil değiştirici!
Shifter! Shifter!
Şekil değiştirici!
- We want the shape-shifter.
- Şekil değiştiriciyi istiyoruz.
How do you get a rope around the neck of a shape-shifter?
Bir şekil değiştiricinin boynuna ipi nasıl dolayacaksınız?
I could create a shape-shifter playmate for you.
Senin için şekil değiştiren bir oyun arkadaşı yaratabilirim.
- This must be the shape-shifter.
- Bu şekil değiştiren olmalı.
Shifter!
Şekil değiştiren!
He must have freed the shape-shifter.
He must have freed the shape-shifter.
That shape-shifter thought so.
O şekil değiştiren de dahil.
You're the shape-shifter.
Dur biraz, sen şekil değiştirensin.
You're not afraid of anyone, are you, shape-shifter?
Hiç kimseden çekinmiyorsun değil mi?
If you're lying, shape-shifter... lf you know so much about me, Gul Dukat, you know I don't lie.
Eğer yalan söylüyorsan, şekil değiştiren... Hakkımda o kadar çok şey biliyorsan Gul Dukat, yalan söylemediğimi de bilirsin.
- l understand you're a shape-shifter.
- Duydum ki şekil değiştirenmişsin.
I've never been with a shape-shifter.
Hiç bir şekil değiştirenle olmamıştım.
The shape-shifter.
Şekil değiştiren.
He's a shape-shifter.
O bir şekil değiştiren.
Maybe that's why no one has ever seen another shape-shifter.
Belki hiç kimsenin başka bir şekil değiştirici görmemesinin nedeni budur.
A shape shifter.
Şekil değiştirici.
That one's an imposter, a shape-shifter.
Bu benim kiligima girmis bir sekil degistirici!
A shape-shifter!
Bir sekil degistirici!
But you're a shape-shifter.
Ama sen bir şekil değiştirensin.
The new Terran killed the shape-shifter and O'Brien tried to help him escape.
Yeni Dünyalı şekil değiştireni öldürdü. O'Brien'da kaçmasına yardım etti.
The security chief is a shape-shifter.
Güvenlik şefi bir şekil-değiştiren.
I'm a shape-shifter.
Ben bir şekil değiştirenim.
I want to make this room into a place where I can explore what it truly means to be a shape-shifter.
Bu odayı, şekil değiştirenin gerçekten ne olduğunu keşfedebileceğim bir yere dönüştürmek istiyorum.
- The security chief, the shape-shifter...
- Güvenlik Şefi, şekil değiştiren...
I think Starfleet decided to bring in someone they could trust- - someone besides "the shape-shifter."
Bence, Yıldız Filosu şekil değiştirenin yanına güvenebilecekleri birini göndermeye karar verdi.
Another shape-shifter.
Başka bir şekil değiştiren.
A shape-shifter!
Bir şekil değiştiren!
I may be a shape-shifter, but I am also Chief of Security of this station so either move along or you'll be continuing this conversation from inside a holding cell.
Şekil değiştiren olabilirim ama aynı zamanda istasyonun güvenlik şefiyim yani ya işinize bakın ya da bu muhabbeti nezarethaneden devam ettirin.
Anyway, I got as far as Deep Space Nine, where I got into a bar fight with a Ferengi and I was thrown into the brig by a very unpleasant shape-shifter.
Bir şekilde Derin Uzay Dokuz'da Ferengi'nin birisiyle kavga ettim ve beni çok kaba bir nöbetçinin nezaretinde bulunan hücreye attılar.
Their orders are to do whatever it takes to prove that Gowron's a shape-shifter.
Onlar, bir şekil-değiştiren olan Gowron'dan ne emir alıyorlarsa kendileri kantılamak için onu yaparlar.
I... I doubt that a shape-shifter will be welcome on Earth at the moment.
Ben, ben şu an Dünya'da bir Değişkenin iyi karşılanacağını pek sanmıyorum.
We never accused you of being a shape-shifter, Mr. Sisko.
Sizi Değişken olmakla asla itham etmedik bay Sisko.
Jake, do you think I'm a shape-shifter?
Jake, sence ben Değişken miyim?
No, I don't think you're a shape-shifter.
Hayır, Değişken olduğunu düşünmüyorum.
If I was a smart shape-shifter- - a really good one- - the first thing I would do would be to grab some poor soul off the street absorb every ounce of his blood and let it out on cue whenever someone like you tried to test me.
Eğer akıllı bir Değişken olsaydım gerçekten iyi bir tane, yapacağım ilk iş sokaktan birini yakalayıp bütün kanını emmek ve senin gibi birisi test etmek istediğinde, akıtmak olurdu.
He's a shape-shifter.
Şekil değiştiren.
Well, putting aside the newest shape-shifter in town for the time being how did we end up back in this cell?
Peki, şu an için istasyonda ki değişkeni bir kenara koyalım, Biz nasıl olduda bu hücreye geri geldik?
I thought of myself as the outsider the shape-shifter who cared for nothing but justice.
Ben kendimi adaletten başka bir şeyle ilgilenmeyen değişken olarak görürdüm.
I am a shape-shifter.
Ben şekil değiştirebilirim.
Great thing about being a shape-shifter. I can blend in with the crowd outside make my getaway and rip off some other joint.
Şekil değiştirebilmenin güzel yanı, kalabalığa karışıp kaçabilir ve başka bir mağazayı soyabilirim.