Silicon tradutor Turco
458 parallel translation
Silicon dioxide - 2 % Calcium oxide - 3 %
Silikon dioksit - % 2 Kalsiyum oksit - % 3
But he probably created a form of life based on the silicon atom.
Ancak silikon atomundan oluşan bir yaşam formu yarattı.
Very typical, Captain. lron-silicon base, oxygen-hydrogen atmosphere.
Çok tipik, Kaptan. Demir silikon bazlı, oksijen hidrojen atmosfer.
It's a silicon nodule.
Silikon nodül.
Pure silicon?
- Saf silikon?
Not necessarily. I've heard of the theoretical possibility of life based on silicon.
Silikona dayalı hayat olasılığını duymuştum.
But silicon-based life would be of an entirely different order.
Ama bu bambaşka bir düzen olurdu.
Which I could adjust to be more effective against silicon.
- Silikona karşı etkili olmasını sağlarım.
Silicon-based life is physiologically impossible, especially in an oxygen atmosphere.
Silikona dayalı yaşam fizyolojik olarak mümkün değil. Özellikle de oksijen atmosferinde.
Mr. Vanderberg, may I ask at which level you discovered the nodules of silicon?
Silikon nodüllerini hangi seviyede keşfettiğinizi sorabilir miyim?
Adjusting my tricorder to register for silicon, captain.
Trikorder'i silikonu kaydetmesi için ayarlıyorum.
- No, sir, silicon.
- Hayır, efendim.
We are dealing with a silicon creature of the deep rocks, capable of moving through solid rock as easily as we move through the air.
- Özet? Havada hareket edebildiğimiz gibi taş içinde hareket edebilen silikon yaratık.
We had our weapons set for silicon and on full power, yet we only damaged it. It still lives.
Silahlarımız silikona maksimum güçte duyarlı, ama hâlâ yaşıyor.
I found a whole lair of these silicon nodules of yours. - Hundreds of them.
Senin silikon nodüllerin yüzlercesini buldum.
Jim, I remind you that this is a silicon-based form of life.
Sana bunun silikon bazlı bir yaşam formu olduğunu hatırlatırım.
And I also found about a million of these silicon nodules.
Bir de milyonlarca silikon nodül buldum.
Those round silicon nodules that you've been collecting and destroying, they're her eggs.
Yok ettiğiniz yuvarlak silikon nodüller? Onun yumurtaları.
It's mostly silicon.
Ağırlıklı olarak silikon bazlı.
And the floors are made of poured silicon concrete, 3 feet thick, reinforced with a steel and aluminium lining, making it impossible for anyone to dig their way out.
Zemin silikon betondan yapılmıştır ve yaklaşık bir metre kalınlığındadır, çelik ve alüminyum kaplamayla güçlendirilmiş olup, herhangi birinin kaçış tünelini kazmasını imkansız hale getirmektedir.
You remember on Janus VI, the silicon creatures...
- Hatırlarsınız Janus VI'da...
Hydrogen, carbon, oxygen, sulfur, silicon, et cetera.
Hidrojen, karbon, oksijen, sülfür, silikon, vesaire.
Silicon finish...
Silikon cilâ...
For example, the glitter of gold or the transparency of the solid that's made from the atoms silicon and oxygen.
Örneğin altının parıltısı veya katıların şefafflığı. Bunları silikon ve oksijen atomları belirler.
For example silicon, oxygen, magnesium, aluminum, iron those that make up the Earth.
Örneğin silikon, oksijen, magnezyum, aliminyum, demir bunların hepsi Dünyayı oluşturur.
Seven makes silicon.
Yedisi silikonu.
We would find carbon, oxygen, silicon.
Karbon, oksijen, silikon gibi elementleride gözlemleyebiliriz.
The silicon in the rocks, the oxygen in the air, the carbon in our DNA the gold in our banks, the uranium in our arsenals were all made thousands of light-years away and billions of years ago.
Kayalardaki silikon, havadaki oksijen, DNA'mızdaki karbon bankamızdaki altınlar, silah depomuzdaki uranyum hepsi yüzlerce ışık yılı uzaklıktaki yıldızlarda... milyarlarca yıl önce üretildi.
Carbon and oxygen, silicon and iron.
Karbon, oksijen, silikon ve demir
He knows nothing of the potential of the micro-chip or the silicon revolution.
Mikroçip ya da silikon devriminin potansiyeli hakkında hiçbirşey bilmiyor.
LfTanya's in Silicon Valley, that's where I'm going right now. - I forbid it.
Pekala, Tanya Silikon Vadisi'ndeyse hemen gideceğim yer orası.
How do you fit into Silicon Valley?
Seni buraya getiren neydi?
You see, in Silicon Valley, they have so much money, they don't use junkers.
Görüyorsun ya Silikon Vadisi'nde o kadar para var ki eski araba kullanmazlar.
michael, silicon chip circuitry is pretty to me.
Michael, bana silikon çip devreleri hoş gelir.
You are a lot more than silicon chips and fancy circuitry.
Sen silikon çiplerden ve süslü devrelerden çok daha fazlasısın.
I don't know if you wanna trust the safety of our country to some... silicon diode...
Bilemiyorum, eğer ülkenizin güvenliğini silikon bir parçaya bırakmak istiyorsanız...
Silicon dioxide in the tracks.
İzlerde silikon dioksit var.
Silicon dioxide?
Silikon dioksit mi?
Whether we are based on carbon or silicon makes no fundamental difference.
Karbondan ya da silikondan yaratılmış olmamız çok bir şey fark ettirmiyor.
A silicon integrated circuit :
Silikon entegre bir devre :
Today we make microchips from silicon, which is common sand.
Bugün, aslında basit kum olan silikondan mikro çipler yapıyoruz.
Silicon Valley.
Silikon vadisi.
I propose to end the domination of Silicon Valley.
Silikon Vadisinin hakimiyetine son vermeyi ve bu piyasanın
The Silicon Valley operation must not be delayed.
Silikon Vadisi operasyonu gecikmemeli.
On the tape Zorin mentioned Silicon Valley.
Bantta Zorin Silikon Vadisi'nden bahsetti.
Silicon Valley's too far away.
Silikon Vadisi çok uzakta.
For instance, silicon.
Mesela, silikon.
Silicon based.
- Öyle görünüyor.
She's working in a place called Silicon Valley.
Neyin peşindeydi? Silikon Vadisi denen bir yerde çalışıyor.
Millston, in Silicon Valley. 110 miles. All right.
Millston, Silikon Vadisi 110 mil.
Do you wish further information on Silicon Valley? Hell, no.
Silikon Vadisi hakkında daha fazla bilgi ister misin?