Smile for the camera tradutor Turco
105 parallel translation
Now, you will remember to smile for the camera, won't you?
Kameraya gülümsemeyi unutmayın, tamam mı?
Now, smile for the camera, that's a good lad.
Şimdi kameraya gülümse, iyi bir delikanlı bu.
Smile for the camera.
Kameraya gülümse.
If they come here, smile for the camera.
Buraya gelirse kameraya gülümseyin.
[Man] Big smile for the camera, please.
Foto için güzel bir gülümseme, lütfen.
Smile for the camera!
Gülümseyin, çekiyorum!
Now, smile for the camera.
Şimdi makineye gülümse.
Everybody smile for the camera!
Herkes kameraya gülümsesin.
Guys, smile for the camera.
Kızlar kameraya gülümseyin.
- Smile for the camera, Ice Trey.
- Kameraya gülümse, Ice Trey.
You don't like me because I don't smile for the camera.
Kameralara gülümsemediğim için beni sevmezsiniz.
Smile for the camera Mr. Smith.
Kameraya gülümseyin Bay Smith.
Smile for the camera.
Kameraya gülümse hayatım.
Smile for the camera.
Kameraya gülümse bakalım.
I hope you smile for the camera.
Umarım kameraya gülümsemişsindir.
I never could get you to smile for the camera.
Seni hiç kameraya gülümsetemedim.
An SS photographer took this picture of her ordering that she smile for the camera.
Bir SS fotoğrafçı, kameraya gülümsemesini emrederek onun bu fotoğrafını çekmişti.
Remember : Smile for the camera.
Odaya döndüğünde kameraya gülümseyi unutma.
Hey, Babe, smile for the camera.
Bebek Ruth, objektife gülümse.
Smile for the camera.
Gülümse.
Smile for the camera, baby.
Kameraya gülümse, bebeğim.
smile for the camera, sucker.
Kameraya gülümse enayi.
Come on, smile for the camera, birthday girl.
Gülümse doğum günü kutlayan bayan.
It's like being asked to smile for the camera.
Bu tıpkı kameraya gülümsemek gibi.
Smile for the camera. Hi, hubby, it's me.
- Eğer istemiyorsan...
That's it, smile for the camera.
İşte böyle, kameraya gülümse.
MOTHER : smile for the camera.
Kameraya gülümse.
Hey, Fred, give us a big smile for the camera!
Hey Fred, kameraya gülümse!
That's it, Erica, smile for the camera.
İşte bu Erica, kameraya gülümse.
Smile for the camera, honey.
Kameraya gülümse, tatlım.
Until you're trapped in a prison of your own making. Smile for the camera, s.
Kendi yaptığın bir şeyden dolayı hapishaneyi boylayana kadar fotoğraf makinesine gülümse, S.
Smile for the camera.
Makineye gülümseyin.
Smile for the camera, baby.
Kameraya gülümse, bebek.
Samantha, smile for the camera.
Samantha, kameraya gülümse.
Up here mate, smile for the camera!
Bu tarafa dostum. Kameraya gülümse!
They're gonna give me a commendation, and I'll smile for the camera.
Bana tavsiyede bulunacaklar. Kameralara gülümseyeceğim.
I knew you wouldn't have the cajones to smile for the camera, Clark.
Kameranın karşısına çıkacak cesaretin olmadığını biliyordum Clark.
Smile for the camera.
Kameraya gülümseyin.
Oh, now smile for the camera.
Şimdi de kameraya gülümse.
Gentlemen, smile for the camera.
Kameraya gülümseyin bakalım beyler.
Smile for the camera.
Objektife gülümse.
Yeah. Smile for the camera.
Kameraya gülümse.
Smile for the camera, kids.
Çocuklar, gülümseyin.
Hey, Sammy, smile for the camera, baby.
Sammy, gülümse bebeğim.
Now, for example, they appear before the lens of the camera, death in their eyes, a smile on their faces, a finger in the pie.
Oysa şimdi, kameranın merceğine gözlerde ölüm, yüzlerde gülümseme ve her şeyde parmakları varmış gibi bakıyorlar.
Smile nice for the camera.
Bize gülümse.
Okay. Thanks. Smile pretty for the camera.
Kahve almak isterseniz, gidebilirsiniz.
Smile for the camera!
Kameraya gülümseyin!
Smile into the camera... for as... long as you can.
Kameraya gülümse... gülümseyebildiğin kadar... gülümse.
Smile real pretty for the camera, girl.
Kamera için güzel bir gülücük ver bakalım.
Smile real pretty for the camera, boy.
Kameraya güzelce gülümse oğlum.