Smithy tradutor Turco
163 parallel translation
What if I came to your smithy... and told you I didn't like your blacksmithing?
Dükkânına gelseydim ve işini yanlış yaptığını söyleseydim, ne derdin?
Well, sir, a little skinner, named uh, Smittie, takes after the black boy
Ne diyordum? Smithy diye ufak bir işçi var.
Under a spreading chestnut tree The village smithy stands
Kestane ağaçlarının altında, köylü demirci duruyordu.
In the village is a smithy where we can be rid of our chains.
Kasabada bizi zincirlerimizden kurtarabilecek bir nalbant var.
We'll go to the smithy and...
Nalbanta gideceğiz ve...
All we want is to borrow your smithy for an hour.
- Tek istediğimiz bir saatliğine demirini ödünç almak.
Look here, Smithy.
Bak, Smithy.
You don't mind if I call you Smithy, do you?
Sana Smithy Dersem kızmazsın, di mi?
But, Smithy, the war's over.
Ama Smithy, savaş bitti.
Never mind, Smithy.
Aldırma, Smithy.
Smithy, you're ruining my makeup.
Smithy, makyajımı mahvediyorsun.
Smithy, look...
Bak Smithy,...
Rest now, Smithy.
Dinlen şimdi, Smithy.
Yes, Smithy, you're all right.
Evet, Smithy, iyisin.
You shan't go back, Smithy.
Dönmeyeceksin, Smithy.
Rest, Smithy.
Dinlen, Smithy.
- Yes, Smithy?
- Evet, Smithy?
- Smithy.
- Smithy.
Smithy, I've got to talk to you.
Smithy, senle konuşmalıyız.
It is best, Smithy.
En iyisi, Smithy.
You do know that, Smithy, don't you?
Bunu biliyorsun, değil mi, Smithy?
Speak to me, Smithy.
Konuş benle Smithy.
Wait for me, Smithy.
Burada bekle, Smithy.
Come on, Smithy.
Hadi gel, Smithy.
Don't you worry, Smithy.
Merak etme, Smithy.
They want to send Smithy back to the asylum.
Smithy'i timarhaneye kapatmak istiyorlar.
Smithy, what have you done?
Smithy, ne yaptın?
Smithy, come and sit down.
Smithy, gel otur.
Do you mind if I rush off now and tell Smithy?
Hemen gidip Smithy'e söylesem kızmazsın di mi?
Smithy, it's all right.
Smithy, her şey yolunda.
Smithy, isn't it wonderful?
Smithy, ne hoş değil mi?
Come on, Smithy.
Gelsene, Smithy.
Smithy, you are a fraud.
Smithy, cinssin yani.
- For pity's sake, Smithy, open it.
- Allah aşkına, Smithy, aç şunu.
Smithy, how wonderful.
Smithy, ne kadar müthiş.
- Smithy, I'm proud of you.
- Smithy, gurur duydum.
Smithy, I wonder if you were a writer before you...
Smithy, acaba daha önce de yazar mıydın? Şey olmadan...
You might even be married, Smithy.
Belki de evlisindir, Smithy.
Smithy, don't ask me, please.
Smithy, benden bunu isteme, lüfen.
Smithy, you do mean it?
Smithy, gerçekten mi?
Smithy, do I always have to take the initiative?
Smithy, hep ben mi ilk adımı atacağım?
Smithy, how marvelous.
Smithy, mucize gibi bu.
Good luck, Smithy.
İyi şanslar, Smithy.
- As Smithy... with all his emotion for you as warm and intact as it was... on the day he left you.
- Smithy olarak... Seni terk ettiği gündeki kadar sıcak ve değişmemiş hisleriyle... döner.
Smithy!
Smithy!
Smithy.
Smithy.
Smithy?
Smithy?
Oh, Smithy!
Ah, Smithy!
- Hicks, you and Smithy look up that way.
- Hicks, sen ve Smithy, şu tarafa bakın.
My horse limps. Take him over to the smithy and tell him I'll be along in a few minutes.
Atım topallıyor, onu demirciye götür ve birazdan geleceğimi söyle.
A smithy's an unusual place to find a physician.
Ancak, bir Doktoru demircide bulmak çok tuhaf.