So you say tradutor Turco
13,765 parallel translation
Well, so you say.
Öyle diyorsun.
Okay. So, let's say you and Steve go out to dinner at, uh... well, Birdie's.
O zaman diyelim ki Steve ile mesela Birdie's de yemeğe çıktınız.
So? What do you say?
Ee, ne dersin?
Now, I'm gonna hold this because it's heavy, but you pull the trigger when I say so, okay?
Ağır olduğu için bunu ben tutacağım ama söylediğim zaman sen basacaksın, tamam mı?
So let us move forward, despite what anyone, whether from your world or from mine, may say of you.
O zaman bunu ileriye taşıyalım. Senin ya da benim dünyamdan hakkında ne diyeceklerini umursamaksızın.
Not so much, But it will win you eight to ten years.
Pek sayılmaz ama sana 8 - 10 yıl hapis kazandıracak.
So what do you say, partner?
Peki ne diyorsun ortak?
If you can't use me the way God intended, at least fill me up with water and throw me off an overpass so I can say I've done something in this world.
Tanrı'nın beni yarattığı amaç için kullanmayacaksan bile en azından içimi su doldurup bir köprüden aşağı at beni. Hiç değilse dünyada bir şeyler yaptım derim.
I have to say, selfishly, it's so nice that you're back from Hollywood.
Bencilce söylemem gerek ; Hollywood'a dönmüş olmanız çok güzel.
Hey, you better not say "I told you so." Okay.
- Hey, sakın'Söylemiştim'falan deme bana.
Can't say I'm enamored with the working conditions, but you helped me once get away from that life, so I am happy to give you another scar.
Bu şartlarda çalışmaktan memnun olacağımı söyleyemem. Ama benim o hayattan kurtulmama yardım etmiştin. Şimdi sana bir yara izi vereceğim için mutluyum.
So, what have you got to say for yourself?
- Eee, kendin hakkında ne diyeceksin?
So you're unaware of Mr. Reade's numerous convictions for aggravated assault?
O halde Bay Reade'in çok sayıdaki... ağır ceza sabıkaları hakkında bilginiz yok.
If you say so, Teddy.
Öyle diyorsan öyledir, Teddy.
So let me get this straight, you say some fella named Lou just drove you out into the brush and left you there?
Bakalım doğru anlamış mıyım ; Lou diye biri sizi çalılıklara bırakıp gitti mi?
You've said it before, so why don't you say it again?
Daha önce de demiştin, niye şimdi söylemeyesin?
So what are you going to say?
Ne diyecektin?
So why don't you get over there and say somethin'? Look, this is Ed's fuckin'deal right now, all right?
Oyleyse git de bir şey soyle Bunu yapamam şımdı tamam mı?
So there goes little Jeffrey off trotting to New York... to say to him, "You've got to put the ears back on."
Küçük Jeffrey ona "Kulakları tekrar takmalısın" demek için... tırıs tırıs New York'a gitti.
Okay, Josh, but honestly, if you are not cool with it, just say so, and I'll nip the whole thing in the bud.
- Kesinlikle! Tamam Josh ama sorun ediyorsan söyle ve anında onunla bağları koparayım.
Ah, what... what's so hard for you to say?
Neyi söylemen zor?
Oh, you look so... Ma, let me say hi to Bobby, please.
- Anne, bırak da Bobby'ye bir merhaba diyeyim, lütfen.
So you can say passing time is not necessarily a good cure pain comes from stubbornness
yani diyebilirsin ki, zamanın geçmesi gerkli bir tedavi değildir. acı inatçılıktan gelir.
And say "over" when you're done talking so I know when you're done.
Konuşman bitince "tamam" de ki bittiğini anlayayım. Tamam.
So, be yourself. Is that what you're trying to say?
- Kendin ol mu demek istiyorsun yani?
And as popular as the president is, number could even go up higher, so don't worry if you catch a little heat in these hearings.
Ve böyle Başkan kadar popülerken, bu sayı daha da artabilir, bu tür söylentilere aldırma
If you say so.
Öyle diyorsan öyledir.
It doesn't say "let me bend over, so you could easily fuck me," right?
"Eğileyim de beni becerin" demiyor, tamam mı? - Pardon?
So, anybody asks you about Wolf, what you gonna say?
Eğer biri sana Wolf'a olanları sorarsa ne diyeceksin?
Well, if you say so, sugar.
Eğer öyle diyorsan, şekerim.
So, what do you say?
Ne dersin?
If you're not interested in my stories, just say so.
Hikayemle ilgilenmiyorsan, söylemen yeterli.
You ever say something so reprehensible that you can't possibly take it back?
Hiç söylediğin bir şey yanlış bir şey olduğu oldu mu?
Um, Charles, I just want to say, regardless of what happens with Bobby, it has been so nice spending quality time with you.
Charles, şu söylemek istiyorum ki Bobby ile ne olursa olsun seninle güzel zaman geçirmek çok hoştu.
He puts his arm around me, and I think he's gonna say, "I'm so proud of you, babe."
Kolunu bana doladı, ve sanırım "bebeğim seninle gurur duyuyorum." diyecekti. Onun yerine,
She's coming to see the band tomorrow, so do you want to come interrupt me when I say dumb stuff?
Yarın grubu görecek aptal aptal şeyler söylerken gelip beni bölmek ister misin?
Okay, so, when you meet my boss, you don't have to say much, okay?
Patronum gelince çok bir şey söylemene gerek yok, tamam mı?
So we can take a picture and send it to your boss, say "thank you."
Fotoğraf çekip patronuna teşekkür etmek için.
I just met you, so I feel like I shouldn't say anything, but in the spirit of helping women, I feel like I should.
Daha yeni seninle tanıştım, söylememem gerek ama kadınlar arasındaki dayanışma uğruna söylemem gerek diye düşünüyorum.
I'm your new boss, so you'll do what I say.
Yeni patronunuzum, yani ben ne dersem onu yapacaksiniz.
So what do you say? I say your mother.
Derim ki...
They say the water's so pure there, it'll wash the past clean off you. And you can start again.
Dediklerine göre oralardaki su o kadar safmış ki, insanı geçmişinden arındırırmış ve yeniden başlayabilirmişsin.
So, you would've come to know these people during their stay, or should I say, "your stay at maximum?"
Öyleyse, kaldıkları sürede onları tanımış olmalısınız ya da "sizin kaldığınız sürede" mi demeliydim?
So, would you say that, in some cases, you developed relationships with some of these men?
O zaman, bu adamların bazılarıyla, bir ilişki geliştirdiğiniz söylenebilir mi?
So, you say that the execution process and the work in the pit room upset you greatly.
Demek, infaz süreci ve darağacında çalışmak sizi çok üzmüştü.
If you were in the van and she said something that might tell me her name, say so.
Karavandaki sizdiyseniz ve adını öğrenmemi sağlayacak herhangi bir şey dediyse söyleyin.
I'm so happy to hear you say that.
Bunu duyduğuma çok sevindim.
You're really threatened and you're acting super immature, so you can just go ahead and say it.
Gerçekten tehditkarsın ve süper olgunlaşmamış davranıyorsun bu yüzden devam et ve konuş.
Well, that is honest of you to say so.
Bunları söylemen oldukça dürüstçe.
So if you said, "I didn't want to win in Brazil," I'll leave you alone, but once we sit and say this is the plan, you can't change the plan.
"Brezilya'da kazanmak istemiyorum" dersen seni yalnız bırakırım ama bir kere oturup bu planı yaptıysak planı değiştiremezsin.
No, the "yes" is important, because I think you have a little bit of conscience left, so... you'll remember that you say "yes".
Evet demen önemli çünkü geriye çok az vicdanın kaldığında evet dediğini hatırlayacaksın.
so you don't have to worry 27
so you know 208
so you are 73
so you know what 79
so you're fine 16
so young 116
so you lied to me 29
so you're leaving 30
so you're here 33
so you're good 22
so you know 208
so you are 73
so you know what 79
so you're fine 16
so young 116
so you lied to me 29
so you're leaving 30
so you're here 33
so you're good 22