Solicitor tradutor Turco
582 parallel translation
My solicitor, Dr. Leid, and his wife.
Avukatım Dr. Leid ve karısı.
The solicitor took two or three pounds in advance.
Avukat peşinen yaklaşık iki üç pound almış bile
Rhys Howell is in a solicitor's office, and is sending home ten shillings a week.
Rees Harrow büroda çalışıyor. Eve haftada 10 şilin yolluyor.
Grayson's the name, John Grayson, senior clerk Farlow Nash and Farlow, solicitor of Chancery Lane.
Birinci katip, Farlow Nash and Farlow, Chancery Lane avukatı.
Well, the other day, I'd been over to see Bob's solicitor about renewing the lease of the house.
Geçen gün, kira sözleşmesini yenilemiştim.
Sir Simon, my family solicitor.
Bay Simon, aile avukatımız.
I am Mr. Kristo's personal solicitor.
Bay Kristo'nun avukatıyım.
He's welcome to see his solicitor.
Gidip avukatını görmekte özgür.
I'm afraid I must refuse to answer any more questions until my solicitor is present.
Avukatım burada olmadan daha fazla soruya yanıt vermeyeceğim.
Ten o'clock at the solicitor's?
Saat 10'da avukatın bürosunda?
The solicitor whose head is as well-arranged as his desk.
Kafası da en az masası kadar düzenli olan avukat.
Then she would dress, go to work as a clerk for an old-fashioned solicitor, a man named Maufry, who wrote to his clients by hand, making copies by the old moist-paper method.
Sonra giyinir, Maufry adlı eski kafalı, hala müvekillerine elyazısıyla yazan, eski ıslak kağıt yöntemiyle kopya çıkaran bir avukatın sekreteri olarak işe giderdi.
Your solicitor and I feel you may be able to enlighten me on an important point.
Avukatın ve ben, çok önemli bir konuda bizi aydınlatabileceğini düşünüyoruz.
I am a solicitor.
Ben bir danışmanım.
Among the witnesses, you will hear police evidence, also the evidence of Mrs French's housekeeper, Janet McKenzie, and from the medical and laboratory experts, and the evidence of the murdered woman's solicitor, who drew her final will.
Polisin bulmuş olduğu kanıtları dinleyeceksiniz. Ayrıca Bayan French'in hizmetçisi Janet McKenzie'nin ifadesini, tıp ve laboratuar uzmanlarının... ve ölen kadının son vasiyetini yazan avukatın ifadelerini de dinleyeceksiniz.
I heard her calling Mr Stokes, her solicitor.
Avukatı olan Bay Stokes'u aradığını duymuştum.
This is Mr Mayhew, Leonard Vole's solicitor.
Bu Bay Mayhew, Leonard Vole'un avukatı.
I had my solicitor write them a letter the other day.
Onlara avukatım aracılığığla geçen gün bir mektup yazdırdım.
A woman comes to her solicitor to withdraw her capital and then mysteriously disappears.
Bir kadın sermayesini çekmek için avukatına geliyor ve sonra esrarlı bir biçimde kayboluyor.
He was just a solicitor!
Yani adam bildiğin sokak reklamcısıymış!
Your husband's solicitor has been informed.
Kocanlzln avukatma haber verildi.
You'II ask the solicitor to contact me?
Avukata benimle g6rLi § mesini séyler misiniz?
I'm Spratt, Mr. AppIeby's solicitor.
Ben Spratt. Bay Appleby'nin avukatl.
The solicitor should have the addresses.
Adresler avukatta var.
I'm having lunch with my father's solicitor.
Babamın avukatıyla yemek yiyeceğim.
- I demand to see my solicitor.
- Avukatımı görmek istiyorum.
The solicitor read it out of the will.
Avukat, vasiyetnameden okumuştu.
"My solicitor will advance you enough money to begin."
"Avukatım, başlamak için gereken parayı ödünç verecektir."
She's the local solicitor's stage-struck daughter.
Buralı bir avukatın oyunculuk hevesine kapılmış kızı.
Oh, it can be if you haven't got the right solicitor.
Evet, iyi bir avukatınız yoksa, kötü olabiliyor.
Solicitor : "How many espionage letters did you deliver to Zilliacus?"
Savcı : "Zilliacus'a diplomatik kuryelik yoluyla kaç adet casusluk mektubunu götürdünüz?"
Mr. Solicitor General, are your witnesses prepared?
Sayın Başsavcı, tanıklarınız hazır mı?
As your solicitor I must advise you.
Danışmanın olarak bunu tavsiye ediyorum.
Mr. arthur huddinut, a local solicitor.
Bay Arthur Huddinut, yerel bir avukat.
They indicate that you're not only his solicitor but a close friend of the family.
Bunlara göre, siz sadece avukatı değil, ailenin yakın bir dostusunuz.
I'm a solicitor.
- Hayır, avukatım.
A solicitor... oh.
- Avukat.
You are the family ´ s solicitor.
Ama siz aile avukatısınız.
Sealed letter to my solicitor... protecting the copyright sort of thing.
Avukatıma mektup yazmalıyım... telif haklarını korumak gerekiyor.
I want my solicitor.
Avukatımı istiyorum.
A tourist in england for less than a week and he's got his bloody solicitor ready and fixed?
İngiltere'de daha bir haftalık turist ama şimdiden avukatını ayarlamış.
And the right solicitor, too.
Üstelik de uygun bir avukat.
- His solicitor.
- Avukatında.
I will do investigations by my solicitor's office.
Benim ofis vekilim tarafından soruşturacağım.
I'm a solicitor, Jonathan Harker, and I've been on the road all night from London Jonathan!
- Ben Avukat Jonathan Harker ve bütün gece Londra'dan buraya direksiyon salladım. - Jonathan.!
- Yes, Jonathan Harker, my new English solicitor
- Evet, Jonathan Harker, İngiliz avukatım.
I was a country town solicitor. I handled land conveyancing and wills.
Toprak anlaşmazlıkları ve vasiyetnamelerle ilgilenirim.
My solicitor was told you lived at this address.
Avukatıma birisi, bu adreste olduğunuzu söylemiş. Ama...
The solicitor is in Paris, but if you ´ re interested he can be reached from Monday.
Emlakçı şu anda Paris'te..... ama ilgileniyorsanız Pazartesi burada olur.
SOLICITOR
AVUKAT
Solicitor : " be more precise.
Savcı : " Daha belirgin olun.