Solitaire tradutor Turco
212 parallel translation
By sitting here cheating at solitaire?
Burada oturup iskambil falında hile yaparak mı?
Sometimes I play the solitaire, but mostly I practice my singing.
Bazen de iskambil oynarım, ama daha çok şarkı pratiği yaparım.
All right, then I go inside and play some solitaire.
Tamam o zaman içeri gidip biraz kağıt oynayayım.
- What about some double solitaire?
- Çifte solitere ne dersin?
She's playing solitaire with her memories.
Anılarıyla baş başa.
Why don't you stick to solitaire?
Neden fal bakmaya devam etmiyorsun?
The name of this game is solitaire.
Bu oyunun ismi "solitaire".
I was never meant for those nobler forms of solitaire.
Hiçbir zaman gözüm yükseklerde olmadı.
I mean, if things were pinched, there wasn't any ready cash, would she be willing to give you a big diamond solitaire to hock?
Yani, dara düşüldüğü, elde nakit bulunmadığı hallerde, büyük bir tek taş takıyı rehine koymak üzere sana verebilecek mi?
- l love solitaire. - Herbert, there is no time for this,
- Fal açmayı severim.
- Beer, blonds and solitaire.
Bira, sarışınlar ve kâğıt falı.
Why don't you pass the time by playing a little solitaire?
Neden vaktini biraz iskambil oynayarak geçirmiyorsun?
Why don't you pass the time by playing a little solitaire? "
"Neden vaktini biraz iskambil oynayarak geçirmiyorsun?"
I was with you at the bar and you were playing solitaire. Do you remember that?
Barda yanındaydım ve sen iskambil oynuyordun.
Obviously, the solitaire game serves as some kind of trigger mechanism.
İskambil oyunu bir tür mekanizmayı tetikliyor belli ki.
- To cheat at solitaire is a form... - I remember.
- İskambilde hile yapmak bir tür...
Raymond... why don't you pass the time by playing a little solitaire?
- Bir kız gibi! Raymond. Neden vaktini biraz iskambil oynayarak geçirmiyorsun?
Lunch with Raymond, a nice little game of solitaire and a nice long chat about the good old days in Korea and some old Chinese and Russian friends of ours.
Raymond'la öğle yemeği, küçük bir iskambil oyunu... Ve uzunca bir sohbet. Kore'de geçirdiğimiz günlerle bazı eski Çinli ve Rus arkadaşlarımız hakkında.
How about passing the time by playing a little solitaire?
"Neden vaktini biraz iskambil oynayarak geçirmiyorsun?"
Anybody invites you to a game of solitaire, you tell'em, " Sorry, buster.
Bir daha senden iskambil oynamanı isteyen olursa, Onlara " Üzgünüm.
How's the solitaire coming along?
İşler nasıl?
Even when I'd play solitaire in my room... she'd bang on the wall and make me feel guilty... for leaving her alone just that little bit.
Odamda iskambil falına bakarken bile... duvara vurup bana kendimi suçlu hissettirirdi. Sırf onu azıcık yalnız bıraktım diye.
I had lots of time then. I went to cooking school, I knitted sweaters, played solitaire.
Aşçılık kursuna gidiyordum, kazak örüyordum ve solitaire oynuyordum.
We'd sit in front of the fire and play double solitaire and Chinese chequers.
Ateşin karşısında çiftli solitaire ve Çin daması oynardık. Solitaire mi?
Solitaire?
Ben de oynarım.
I play solitaire. Capital!
Fevkalade.
- What, and play three-handed solitaire?
Üçlü solitaire mi oynayacağız?
That's his umbrella and his eye patch and his solitaire card.
Evet. Bu onun şemsiyesi. Onun göz bandı.
Yes, at... solitaire.
Evet fal açarken.
I've yet to see you play solitaire without cheating.
Hilesiz fal açtığını daha görmedim.
He invented solitaire.
Solitaire'i keşfetti.
Fascinating game, solitaire.
Etkileyici oyun, Solitaire.
- This solitaire?
- Soliter mi?
Playing solitaire, that's what.
Sinek avlιyorum.
You go back and play solitaire.
Sen sinek avlamaya devam et.
I don't need a penny more, and I wouldn't take it... if you dropped it playing solitaire.
Daha fazlasına ihtiyacım yok. Voliyi vurabilirim oğlum.
Solitaire.
Solitaire.
These growing signs of impertinence begin to disturb me, Solitaire.
Bu artan küstahlıklar beni rahatsız ediyor Solitaire.
Solitaire, go to sleep.
Solitaire, git uyu.
That's between Solitaire and myself...
Bu Solitaire ve benim aramda...
And here I thought it was Solitaire who did the fortune-telling.
Ben de burada fal bakanın Solitaire olduğunu sanırdım.
Well, having set the example, I don't expect Miss Solitaire to be any less the lady.
Evet, siz örnek davrandığınıza göre, Bayan Solitaire de bir hanımefendiden farklı davranmaz.
On the first wrong answer from Miss Solitaire, you will snip the little finger of Mr Bond's right hand.
Bayan Solitaire'in vereceği ilk yanlış cevapta, Bay Bond'un sağ elinin küçük parmağını keseceksin.
Solitaire, my dear, I want you to listen to me very carefully.
Solitaire, hayatım, beni çok dikkatli dinlemeni istiyorum.
Soon, Solitaire.
Yakında Solitaire.
Solitaire, why?
Solitaire, neden?
Big top hat, a cockamamie flute in one hand and Solitaire in the other.
Koca bir fötr şapka, bir elde flüt, öbür elde Solitaire.
And Miss Solitaire as well.
Ve Bayan Solitaire de öyle.
Miss Solitaire used to know all about the future.
Bayan Solitaire gelecekle ilgili her şeyi bilirdi.
- Solitaire, that's me.
- Kâğıt falı severim.
- I never played double solitaire before.
- Hiç iki kişilik solitaire oynamamıştım.