Sparkly tradutor Turco
299 parallel translation
Little stones on it all sparkly.
Üzerinde, parıldayan minik taşlar vardı.
There was all this sparkly phosphorous in the water.
Deniz fosforlu gibi parıldıyordu.
A sparkly!
Parlıyor!
You're wearing a sparkly!
Parlayan bişey giyimişsin!
I've always wanted a sparkly of my very own.
Hep böyle parlayan bir şeyim olsun istemiştim.
Lemme have the sparkly!
Bana parlak taşı vermelisin!
I gotta have the sparkly!
Parlayan taşım olmalı!
Girls can't resist a sparkly, oh please!
Kızlar parlak taşa dayanamaz, oh lütfen!
She's very sparkly.
Çok ışıItıIı.
- Definitely very sparkly.
- Kesinlikle çok ışıItıIı.
- Very sparkly.
- Çok ışıItıIı.
It's very sparkly. Very twinkly.
Çok ışıItıIı, çok parıItıIı.
I'd just suggest a bit more practice and perhaps a little sparkly costume for the slug.
Önerim, sadece biraz daha antrenman yapılsın belki, sümüklüböceğe biraz cafcaflı bir kostüm gerekebilir.
What's bright and sparkly in the shops for her indoors?
Mağazalardaki yeni ve parıltılı şeyler neler gibi.
They could have a little circle with a sparkly smile because looking at us makes people happy.
Pırıltılı gülümsemeleri küçük bir daireyle korumaya alabilirler çünkü bize bakmak insanları mutlu ediyor.
Sparkly!
Sparkly.
Oh, there's just something so sexy about a big, oily man in a sparkly cape.
Parıldayan pelerin giymiş büyük şişko adamlar ne kadar seksi oluyor.
What is that sparkly thing?
Bu parlayan şey ne?
I spent it right here... tryin'to figure out if... slip stitching'or basting'is the best way to put on a sparkly heart.
Bütün gecemi burada geçirdim. Ve gecemi parlak bir kalıbı elbiselere nasıl dikeceğimi düşünerek geçirdim.
Hey, hey, have you seen her? She's all sparkly.
Onu gördün mü, tamamen parıltılı.
And let us put patterns of glue on the outside of those paper plates so we can then pour glitter on them so they look nice and sparkly.
Ve o kâğıt tabakların dışına da yapıştırıcıyla şekiller çizelim, böylece üstlerine sim dökebiliriz ve hoş ve ışıltılı görünürler.
And why you? A sweet little boy with sparkly blue eyes and a beautiful smile.
Senin gibi tatlı, parlak mavi gözleri, güzel gülüşü olan birinin neresiyle alay etmişler?
They make your eyes look big and sparkly.
Gözlerini büyük ve parlak gösteriyor.
The Sparkly Purple Babe of...
Mor ışık saçan babek...
And you know what we did? We saw a fairy and she was very cute and she was sparkly and she was really, really pretty.
Periyi gördük, o çok sevimliydi, çok parlaktı ve çok çok güzeldi.
Okay. Or it'll be all sparkly and exciting.
Ya da dans gecesi çok heyecanlı geçecek.
We would make sparkly pictures with glitter and glue
Yapıştırıcı ve pullarla harika resimler yapardık
- I didn't know it'd be so sparkly.
- Bu kadar parlak olacağını bilmiyordum.
You remember the sparkly stuff Grissom got?
Grissom'ın bulduğu parlak maddeyi hatırladın mı?
'Cause I thought it would be cute to see them wear sparkly outfits and get a chance to dance.
Çünkü parlak kostümler giyip dans ettiklerini izlemek hoş olur. Âsâları var mı?
- I need the sparkly hair clips.
- Teşekkür ederim. - Şu parlak saç tokalarına ihtiyacım var.
You get such a sparkly glow when you berate me in front of everyone else.
Bana herkesin önünde fırça atmaktan zevk alıyorsun da.
- Have you seen my nail? - It's a sparkly blue nail.
- Neil'i gördün mü?
Everything's getting sparkly.
- Heryer kararıyor... Lanet olsun.
That's why his eyes ain't sparkly like they used to be.
Bu yüzden gözleri artık eskisi gibi ışıl ışıl değil.
I remember there were sparkly gold designs on them.
Üzerinde altın parıltılı desenler olduğunu hatırlıyorum.
It would glint in the sunlight, all sparkly and clean.
Güneşte parıldardı kürkü, ışıl ışıl ve tertemiz.
Is it sparkly?
- Parlıyor mu?
The lake was beautiful, snowy and sparkly, and right down the road from the Shahaela Lodge and Spa.
- İyiydi. Göl çok güzeldi. Kar yağıyordu ve pırıl pırıldı.
Sparkly.
Işıl ışıl.
THAT'S PRETTY SPARKLY FOR A DUDE.
Bir erkek için fazla parlak.
Goodbye, sparkly elves! ALL :
Hoşçakalın elfcikler.
"Come, I need your light and your sparkly cheer"
"Gel bana, Senin parlak heyecan verici ışığına ihtiyacım var."
Whirls, speckly, sparkly things.
Fırıl fırıl dönen, benekli, parıldayan şeyler.
But I like sparklers. They're... sparkly.
Yakında senin için hazır olacağım.
The lights all on me, that lovely sparkly frock. The pink one with the spangles.
Tüm isiklar yaniyor, üzerimde piril piril bir elbise. su pembe ve pullu olan.
But look at this one. It's sparkly.
Tamam, ama bu bir bak.
That's why you got the new glasses. That's why your teeth are sparkly white.
Bu yüzden gözlüklerin yeni ve dişlerin bembeyaz.
Think you're gonna be all sparkly for that if I let you stay out all hours?
O kadar uyanık kalırsan yarın enerjik olur musun?
It's sparkly.
Parıl parıl...
- Sparkly clips.
- Parlak saç tokaları.