Spectacles tradutor Turco
253 parallel translation
"But these are Chinese spectacles..."
"Ama bu Çin gözlüğü..."
If you'd wear your spectacles, you'd see what you get.
Gözlüğünü taksanız ne aldığınızı görürdünüz.
And you, with the spectacles! Go down the Mill Lane, that will take you to the High Road.
Mill caddesine git, bu seni ana caddeye çıkarır
Will you give me those spectacles.
O gözlükleri bana verir misiniz?
My spectacles.
Benim gözlüklerim.
That's a very large nose for a very small pair of spectacles.
Çok küçük gözlükler için oldukça iri bir burun.
I put on my spectacles again and went on with my work.
Tekrar gözlüklerimi taktım ve işime devam ettim.
It's a shame to hide them under those ugly spectacles. "
"Bu çirkin gözlüklerin altında onları saklamak ayıptır."
- Why don't they buy spectacles?
- Neden gözlük almıyorlar o zaman?
Oh, so the rich gentleman in spectacles is your fiance?
O gözlüklü zengin beyefendi nişanlınız mı?
But in a fog like the one that's coming up, your fiance won't see any better with six pairs of spectacles than with one.
Ama yaklaşan şu siste nişanlınızın gözünde altı gözlük olsa da bir işe yaramaz.
I pictured somebody with spectacles tramping about on huge feet, so i avoided meeting him.
Ben başka birisini resmettim. tören, adımlar,... onunla tanışmak istemedim.
You have beautiful eyes without those spectacles.
Gözlüğünü çıkardığın zaman güzel gözlerin ortaya çıkıyor.
Did you ever hear tell of an eagle wearing spectacles?
Bir kartalın gözlük taktığı nerede görülmüş?
I'd like to hear some more about those spectacles.
Şu gözlüklerden biraz daha bahsetmenizi rica edeceğim.
Tell me, does this alleged girlfriend of yours wear thick spectacles? No.
- Senin arkadaşım dediğin bu kızın kalın camlı gözlükleri var mı?
Oh, dear me, I can't see a thing without my spectacles.
Oh, Tanrım, gözlüklerim olmadan hiçbir şey göremem.
Oh, I'll have so much to tell Septimus about the amusing American child on the train and nearly losing my spectacles and meeting the two English ladies in the station.
Oh, Septimus'a trendeki eğlenceli Amerikalı çocuk gözlüğümü neredeyse yitiriyor olmam ve istasyonda iki İngiliz bayanla karşılaşmam hakkında anlatacak o kadar çok şeyim var ki.
The point is to understand, what has been done, and all that remains to be done, not to add more ruins... to the old world of spectacles and memories.
Bunun anlamı, yapıIan ve yapılacakları anlamak, gösterinin ve anıların... eski dünyasına... yeni harabeler eklememektir.
Until this is over, you're going to be a meek little housewife with horn-rimmed spectacles.
Bu iş bitene kadar, kemik çerçeveli gözlüklü... uslu bir ev kadını olacaksın.
Want to get yourself a new gun... or a pair of spectacles.
Kendine yeni bir silah almaya ne dersin ya da bir çift gözlük.
I hope you won't have to wear spectacles.
Umarım gözlük takmazsın.
Spectacles.
Gözlükler.
I disliked such spectacles - they soiled the dignity of our struggle
Böyle garip davranışlardan nefret ederdim. Mücadelemizin şerefine leke sürüyordu.
I want to see dances, social events, spectacles, everything the fathers of my ideal have seen, and not the fathers of my flesh.
Dansları görmek istiyorum, alayları, eğlenceleri, bütün hayal ettiğim babalarımın gördüğünü görmek istiyorum, gerçek babalarımınkini değil.
We won't hide your spectacles so you can't see
Görememen için gözlüklerini saklamayız
A man with a mustache and spectacles?
- Bıyıklı ve gözlüklü bir adam?
Spectacles, receding hairline?
Gözlüklü ve saçı açılmış.
We learn by observing such spectacles.
Böyle gösterileri izleyerek öğreniriz.
Percy, put on your spectacles at once.
Percy, hemen gözlüğünü tak.
Percy, I knew you'd leave your spectacles at home.
Percy, gözlüğünü evde unutacağını biliyordum.
Our dear and beloved audience, the circus is here to present the greatest of spectacles!
Aziz ve sevgili seyircilerimiz muhteşem gösterilerimizin en büyüğü için huzurlarınızdayız!
It was one of the most exciting spectacles I've ever seen.
Hayatımda izlediğim en heyecan verici gösterilerden biriydi.
Actually, it was Sir Roger's custom, when not actually reading, to keep his spectacles in his breast pocket.
Aslında, gerçekten okumadığı zamanlar, gözlüğünü göğüs cebinde tutmak Sir Roger'ın adetiydi.
Do you wear spectacles all the time now?
Gözlüklerinizi sürekli mi takıyorsunuz artık?
"you inhabit arid subtropical zones And wear spectacles."
Kurak astropikal bölgelerde yaşar ve gözlük takarsın.
Hmm, it's very good about the spectacles.
Gözlüğü çok iyi bildi.
Him wearing spectacles. Oh, well, get that sewn onto his body
Gözlük takması bir hataydı.
Al life in societies where modern conditions of production reign... announces itself as an immense accumulation of spectacles.
Modern üretim kosullarinin egemen oldugu toplumlarda yasam, uçsuz bucaksiz bir gösteriler yigini olarak sunulur.
I never cease to wonder at these spectacles.
Bu izleyiciye hayran olmamak elde mi?
Gilly, fetch me my spectacles.
Gilly, gidip gözlüğümü getir
Now, let me see where I put my spectacles because I wouldn't want to make no, uh... financial mistake.
Gözlüğümü nereye koyduğuma bir bakayım. Çünkü mali bir hata, yapmak istemem efendim.
Your spectacles, my lady.
Gözlükleriniz, efendim.
Priory, I seem to have mislaid my spectacles again.
Priory, sanırım yine gözlüklerimi kaybettim.
These men have got to stick to working and not be distracted with disgusting spectacles of Babylon.
Bu adamlara layık olan sopa yemek ve çalışmaktır salonda kadınlara bakıp avunmak değil.
It is not more than six months ago that on the very eve of being married she suddenly broke off the match on learning that her lover was only fifty-six years of age and did not put on spectacles to sign the contract.
Daha dört ay önce evlenmek üzereydi ki nişanlısının 56 yaşında olduğunu ve anlaşmayı gözlük kullanmadan imzaladığını görünce bu yüzden nişanını bozdu.
Yes, she says there is no pleasure with a man of fifty-six and most of all she has a decided affection for those who wear spectacles.
56 yaşın kendisi için hiç de yeterli olmadığını söylüyor. Özellikle de gözlük takan tiplerden hoşlanıyor.
Your spectacles, I believe.
Sanırım bu sizin.
My spectacles... we're both your prisoners.
Gözlüğüm... Her ikimiz de esiriz.
No, I mean here you stand with one of nature's most awesome spectacles and you're thinking about food.
Hayır, yani burada dünyanın en güzel yerlerinden birindesin... ve yemeği düşünüyorsun.
Joseph, I appear to have been crashing about again without my spectacles.
Joseph, gözlüklerim olmadığı için yine etrafı döküp saçıyorum.