Spoken tradutor Turco
7,026 parallel translation
Spoken like a true chicken hawk.
- Savaş yanlısı olupta savaşı bilmeyen tipler gibisin.
Have you spoken to a U.K. lawyer yet? No.
- Henüz bir İngiliz avukatla konuşmadınız mı?
Ellen has spoken to her agent, and he's going to let Empirical make the first bid.
Ellen menajeriyle konuşmuş. Empirical'ın ilk teklifi vermesine izin verecek.
Torvi, I should have spoken before.
- Torvi, seninle daha önce konuşmalıydım.
You've just spoken four complete sentences without providing one drop of pertinent information.
- Sadece dört tam cümleler konuştum. Ilgili bilgileri bir damla vermeden.
They haven't spoken to reporters or released a statement just yet.
Henüz gazetecilere herhangi bir açıklama yapılmadı.
I've spoken to some people who do not want to comment on camera.
Kamera önünde konuşmak istemeyen birkaç kişi ile görüştüm.
Because the angels have spoken to me... and they've told me their secrets.
Çünkü melekler benimle konuştu ve sırrını bana söylediler.
When Giuseppe invited me to come here we hadn't spoken to each other in weeks.
Giuseppe beni buraya davet ettiğinde haftalardır konuşmamıştık.
Well spoken!
Güzel sözler.
Spoken like a man who knew him personally.
Şahsen tanıyormuşsun gibi konuştun.
Spoken like Hatake's daughter.
- Hatake'nin kızıymışsın gibi konuştun.
We've already spoken about the operational plan and everything's clear, right?
Genel plan hakkında konuştuk zaten. Her şey anlaşılır, değil mi?
HYYCHCOCK : I would have hoped that there was nothing spoken.
Keşke hiç diyalog olmasaydı.
Spoken like a failure.
Başarısız biri gibi konuştun.
# A softly-spoken word is enough, And I don't see reality anymore, #
# A softly-spoken word is enough, And I don't see reality anymore, #
Has anyone spoken to them?
Onlarla konuşan oldu mu?
Have you spoken to him in the last few days?
Son birkaç gündür onunla konuştunuz mu? Hayır.
Have you spoken to a uk lawyer yet? No.
- Henüz bir İngiliz avukatla konuşmadınız mı?
I've just spoken to Dr. Allerdyce.
Az önce Doktor Allerdyce'la konuştum.
He's not spoken much. At all, really.
Olaydan beri fazla konuşkan değil.
And if I were to tell you it's spoken now?
Peki şu an konuşulduğunu söylesem?
Anyway, um, I know we haven't spoken in, like... Ten years.
Neyse, biliyorum 10 yıldır konuşmadık.
And I know something's wrong, because you're acting like nothing's wrong, but really we haven't spoken to each other in ten years.
Bir şeylerin ters gittiğini biliyorum çünkü sen sanki her şey normalmiş gibi davranıyorsun ama aslında birbirimizle on senedir konuşmuyoruz.
But we hadn't spoken to each other in years.
Ama yıllardır birbirimizle konuşmadık.
Willy and I decided that every day instead of being called Monday, Tuesday, Wednesday... would be called January, February, March... ♪ So Frankly spoken.
Willy ve ben de günlere Pazartesi, Salı, Çarşamba... demek yerine
And it turns out that Nomar had already spoken to a sketch artist.
Meğer Nomar bir robot resimciyle konuşmuş bile.
I haven't spoken to her since she got out.
Onunla çıktığından beri konuşmadım.
The last time he had spoken to Susan had been four days earlier.
Susan'la en son 4 gün önce konuşmuştu.
We have spoken enough
Yeteri kadar konuştuk. Artık parti zamanı.
Today is the first time he has spoken to me.
- Bugün ilk defa benimle konuştu.
You have my word that not one of us has spoken against his majesty.
Bizden hiç kimse Majesteleri Hazretleri aleyhinde konuşmaz.
Uh, I have spoken to no one, and, uh, there are no rats on this ship.
Uh, Kimseye konuşmadım, ve, uh, ispiyoncu falan değilim ona göre.
I was five and hadn't spoken a word.
Beş yaşımdayken bir kelime edemiyordum.
Spoken for.
- Sevgiliniz var mı?
Have you spoken with Megan?
Megan ile konuştun mu?
I've spoken with Susan at the "Wild Duck" kindergarten about the two of us going down there on Wednesday to discuss them rehiring you.
Evet. "Yaban Ördekleri" nden Susan ile anaokulunda buluşmaya karar verdim - - Çarşamba günü ikimiz birlikte gidip işe geri alınmanın mümkün olup olmadığını soracağız.
The car has spoken, I have spoken. You obviously don't get what's happening here. So, be gone with you!
Arabayla konuşup burada olanı anlamadığının çok açık olduğuna karar verdik!
We have spoken to the priest, uh,
Rahiple konuştuk.
Spoken by a man who has no soul.
- Ruhu olmayan bir adam konuşuyor!
Well, Jake, we already have several senators publicly saying that they're gonna vote against Mrs. Underwood because of her comments, and a number of others I've spoken to have gone from supporting her nomination to being on the fence.
Jake, şimdiden birçok Senatör yorumlarından ötürü Bayan Underwood aleyhinde oy vereceklerini açıkladı, konuştuğum diğer birkaç tanesi de önceden adaylığını desteklerken şimdi çekimser kalıyor.
I've spoken to almost every Republican in your committee, sir.
Komitenizdeki neredeyse her Cumhuriyetçi ile görüştüm.
You've spoken to John?
John ile konuştunuz mu?
Have you spoken to her... since?
Gittiğinden beri onunla hiç konuştun mu?
If you had spoken to him... and heard what he had to say- -
Onla konuşsaydın... ve duysaydın söylemek zorunda olduklarını- -
But God has always spoken to you?
Fakat Tanrı sizinle hep konuşuyor mu?
I'm guessing you haven't spoken to Phillip about this.
Phillip'le de bu konuda konuşmamışsındır eminim.
Miss Gibbs hasn't spoken publicly since handing the files to the media but broke her silence to talk to us about the proposed enquiry.
Bayan Gibbs medyaya dosyaları teslim ettiğinden beri konuşmamıştı. Ama soruşturmanın selameti için sessizliğini bozdu.
Lillian has spoken highly of you.
- Tanıştığımıza memnun oldum. - Lillian sizi çok methetti. - Çok teşekkür ederim.
So I've spoken about it with my family, and they're willing to take out a loan against the inn, but I may need to revise my original offer.
Ailemle bunu görüştüm ve otele karşılık bankadan kredi almaya karar verdiler ama orijinal anlaşmamı gözden geçirmek isterim.
POTUS has spoken.
Başkan'ın emri :