Statistically tradutor Turco
432 parallel translation
Statistically speaking, the description could fit about 150.000 inhabitants of this city.
Veriler değerlendiriliyor. Şehirde bu tanımlamaya uyan en az yüz elli bin kişi vardır.
- -I suppose so, but it might mean that you-- - - -It means that, statistically speaking, one of the most impressive records of failure is destined to be broken.
Bu dava gerçek bir meydan okuma. Bereket versin ki, gariplikler bizim tarafımızda. - Gariplikler mi?
And, in the interest of science, you dissected, removed and statistically compared...
Ve sen de bilim uğruna onları parçalıyor, organlarını çıkarıyor ve karşılaştırmalar yapıyordun. Neleri?
Statistically speaking, of course, it's still the safest way to travel.
İstatistiksel olarak bakılırsa hala en güvenli ulaşım yöntemi havayolu.
Statistically, I would say the odds are at least 100-1...
Çok çok nadiren. İstatistiki olarak, rastlanma ihtimalinin yüzde bir olduğunu söyleyebilirim...
- Statistically, no.
- İstatistiki olarak, hayır.
Matter of fact, statistically speaking, Cicely is the safest place to live in the United States.
Aslına bakarsanız, istatiksel olarak Cicely, Birleşik Devletler içinde yaşamak için en güvenli yerdir.
You know somebody? - No. I'm sure you'd resent my pity, so I'll hope you're one of the statistically small number of single 40-year-olds who find their fair prince.
hayır umarım sende küçük bir grup olan 40 yaş bekarları arasında kalırsın
Statistically, there's every chance that it'll be years before it becomes... full blown.
İstatistiksel olarak,... hastalık tam olarak ilerlemeden önce yıllar geçmesi gerekiyormuş.
Statistically, what are the odds on finding two men with AIDS both of whom also have the same leukemia which is so rare that it's hardly found in anybody.
İstatiksel olarak herhangi birinde son derece nadir olan aynı cinsten lösemili iki AIDS'li erkekte aynı şeyi bulma olasılığı ne kadardır?
Statistically, they say you're more likely to get killed on the way to the airport, you know, like in a head-on crash or flying off a cliff or getting trapped under a gas truck...
İstatistiksel olarak söylenen yolda ölmek havaalanında ölmekten daha büyük bir olasılık kafa kafaya çarpışma ya da uçurumdan aşağı uçma ya da petrol kamyonunun altında kalmak gibi.
The confounding element of these profiles is that, given their backgrounds the perpetrators would be, statistically more likely the victims of violent crimes rather than the originators.
Bu profillerin standartlara uymayan yanı ise, kişilerin geçmişlerine de bakacak olursak,... suçu işleyen bu kişilerin, istatistiksel olarak özgün katiller olmak yerine, şiddet içeren suçların kurbanı olmaları.
Now, statistically, this is way out of proportion.
İstatistikî olarak ortalamanın çok üzerinde.
It suggests she didn't defend herself, which suggests she's given up which means, statistically, she's reached a stage where she's in danger of being killed.
Kendini korumadığını belirtir, ki bu demek ki artık pes etmiş ve bu da... öldürülebilme tehlikesi altında olduğunu bildirir.
- It's statistically improbable...
İstatistik olarak düşük bir ihtimal olabilir, ama -
You told me two cases are statistically impossible.
İki hastalığın bile, istatistiksel olarak imkansız olduğunu söylemiştin.
They weren't, however, statistically significant in the final analysis.
Ancak son tahlilde istatistik açıdan önemli olmadı.
- Statistically, it's improbable.
- İstatiksel olarak, olası değil.
THE POINT IS, I'M THE SEXIEST MAN IN NEW YORK, AND I BET STATISTICALLY, I'M SEXIER THAN ALL OF YOU PUT TOGETHER.
Buradaki asıl önemli olan, New York'un en seksi erkeği olmam ve istatiksel olarak bahse girerim ki hepinizin toplamından daha seksiyim.
You know, statistically speaking, you should have accidentally guessed right by now.
İstatistiksel olarak, şu ana kadar kazara doğru tahminde bulunmuş olmalıydın.
Statistically... ... most married couples make love 3.2 times a month.
İstatistiksel olarak evli çiftler ayda 3,2 kere falan seks yapıyorlar.
Statistically, I've got a shot there.
İstatiklere göre burada şansım var.
If it pushes into my brain, statistically there is about zero chance of survival.
Eğer beynime sıçrarsa, yaşama şansım istatiksel olarak sıfır.
Truth is, statistically, you could fly every day... for the next 26,000 years before you'd have an accident.
Ancak gerçek şu ki, istatiksel olarak, önümüzdeki 26.000 yıl boyunca hiçbir kaza yaşamadan hergün uçabilirsin.
Statistically, he's more likely headed for a city.
İstatistikIere göre en büyük şehre gider.
Statistically speaking, the most bacteria-ridden place on the planet is the mouth of the american women.
İstatistiklere göre, dünyada bakterilerin en yoğun yaşadığı bölgeler Amerikan kadınlarının ağızlarıdır.
Statistically the most unsafe place for a man to put his penis, I've said.
İstatistiklere göre, bir erkeğin penisini koyabileceği en güvensiz yerdir demiştim.
Do you think I have a stronger or lesser chance, statistically?
Sence istatistiklere göre şansımız var mı?
Statistically, you're more likely to be maimed or mutilated than killed.
İstatistiklere göre sakat veya kötürüm kalmak öldürülmekten daha olası.
The probability of our being rescued is low, but not statistically impossible.
Buradan kurtarılabilmemiz muhtemelen çok düşük, ama istatistikî olarak imkânsız değil.
We probably have an equal number of animals in the intensive care unit still being treated now that we hope will do better than these, but statistically about 80 percent of the cat attack victims that we see here don " t survive.
Ayrıca yine bir bu kadar hayvanı... yoğun bakım ünitesinde hayatta tutmaya çalışıyoruz. Ama istatistiksel olarak kedi saldırılarına... maruz kalanların % 80'i ölüyor.
Sir, that's statistically impossible.
Efendim, bu istatiksel olarak imkansız.
Studies have statistically shown... there's less chance of an incident... if you do it at the end of the week.
Çalışmalar herhangi bir olumsuzluk olasılığının... bu işlemin hafta sonlarında yapılmasıyla... azaltıldığını istatistiksel olarak gösteriyor.
Statistically, struck by lightning.
İstatistiksel olarak, yıldırım çarpmasına. Artık bir şeyler yapmanın zamanı.
I'm not actually positive, but statistically speaking people usually make...
Emin değilim ama istatistiksel olarak bakarsak, insanlar genelde...
That's statistically impossible.
Bu imkânsız.
Statistically, only three out of 10 of us will.
İstatistiklere göre on kişiden yalnızca üçü başarıyor.
Do you know that statistically speaking, 98 % of women cheat while they're on vacation?
İstatistikler gösteriyor ki kadınların % 94'ü tatillerde eşlerini aldatıyor.
Statistically, it takes several failures before you have a success.
İstatistiksel olarak... Başarılı olabilmen için bir kaç başarısızlık gerekir.
True, but usually you need a lot of failures to get statistically close to success.
Doğru, ama istatistiksel olarak başarıya ulaşabilmek için genellikle başarısızlıklara ihtiyacın vardır.
Statistically, the chance of a plane going down because of turbulence...
İstatistiklere göre bir uçağın türbülans yüzünden düşmesi milyarda bir ihtimal.
It's statistically impossible for any team... to increase their score by 10,000 points in three weeks.
Bir takımın üç hafta içerisinde skorunu 10.000 puan yükseltmesi istatiksel olarak inanılmaz! - Evet, biliyorum. Tamam, sakin ol!
Which even a six-year-old kid knows, statistically, it's impossible.
Altı yaşında çocuğun bile bunun mantıken imkansız olduğunu bilmesine rağmen.
Statistically speaking, the father was the best guess.
İstatiksel olarak konuşuyorum, baba en iyi tahmin.
As I'm sure you are aware, Professor... subjects who are close to death are statistically more likely... to have the suggestibility required... for paranormal investigation, which is why, of course...
Bu şekilde paranormal bir araştırma yapmak için gerekli olan ve bizim işimize yaracak kişilerin bir ölüme çok yaklaşma deneyimi geçirmeleri iyi bir şey.
Statistically, most husbands stray.
İstatistiksel olarak çoğu koca baştan çıkar.
Almost made a new one, which I think is... statistically impossible for a man of my age.
Neredeyse yeni bir tane ediniyordum ki bu istatistiksel olarak benim yaşım için imkansız.
As an African-American... you're statistically far more likely to die... of diabetes, high blood pressure or heart disease.
İstatistiksel olarak bir Afro-Amerikalının şeker hastalığı tansiyon veya kalpten gitme olasılığı daha yüksek.
Through analysis of thousands of recorded gunfights... the Cleric has determined... that the geometric distribution of antagonists in any gun battle... is a statistically predictable element.
Rahip, binlerce silahlı çatışma vasıtasıyla savaşta, muhaliflerin geometrik dağılımının istatiksel yöntemlerle tespit edilebilen bir unsur olduğunu belirledi.
Nobody believes it but statistically it's true...
Hayır.
- Statistically.
- İstatiksel olarak.