Stern tradutor Turco
1,478 parallel translation
Just one. It's in the stern tube, which is busted, bleeding'air from somewhere.
Sadece bir.O da kıç güverte tüpünde, ama tüp hava kaçırıyor.
can you fix the stern tube?
Kıç güvertedeki tüpü onarabilir misin?
That is a perfect setup for a stern shot on a stationary target.
Bu sabit bir hedefe öldürücü bir atış yapmak için harika bir mesafe.
Tank, what's the status on the stern torpedo tube?
Tank, torpido tüpünün durumu nasıl?
Where are we with the stern torpedo?
Kıçtaki torpidonun durumu nedir?
Well, my daddy was stern and overbearing.
Babam çok ciddi ve sıkıcıydı.
That night Markus rang, He talked about a rehearsal of Brahms'Violin Concerto with Isaac Stern,
O gece Markus aradı. Isaac Stern'le yaptıkları "Brahms'ın Viyolin Konçertosu" nun provasından bahsetti.
Like Len's endless Howard Stern recountings.
Mesela Len'in bitmek bilmeyen yanlış hesaplarını.
Put the stern line on quick.
Kıçtaki halatı tak. Çabuk!
You throw off your bow line, throw off your stern.
Izbarço halatını at, kıç tarafındaki halatı serbest bırak.
You throw off your bow line, throw off your stern.
Baştaki halatı atın, kıçtaki halatı atın.
Louisa Bry is a stern taskmaster.
Louisa Bry inatçı bir angaryacı.
Ms. Stern, I'm sick of coming into your class three days a week... and hearing my sex is responsible for all the problems in the world.
Bayan Stern, sınıfınıza haftada üç gün gelmekten ve dünyadaki... bütün sorunların erkeklerden kaynaklandığını duymaktan nefret ediyorum.
Larry Stern, I'm with Mr. Drucker's advance team.
Larry Stern. Bay Drucker'ın öncü ekibindeyim.
Ah, how hard a thing was that dick savage, rough and stern, towering right in the middle of the glade!
Kayranın ortasında görünen adam ne kadar vahşi, sert ve acımasızdı!
Before I went to bed my father, in a rather stern voice, said to me :
Yatmadan önce babam gayet ciddi bir ses tonuyla bana şöyle dedi :
And they came and... shoop! Went right over the head, and one hit the fantail back here, and the rest was in a pattern around the stern of the ship.
Geldiler, tepemizden geçtiler ve biri burada kıç uzantısına çarptı ve diğerleri geminin pupa kısmına saldırmaya devam etti.
For giving Howard Stern a hummer!
Howard Stern'e saksafon çektiği için!
I was furious, so I became very strict and stern with my ants.
Çok kızdım ve karıncalarıma karşı çok acımasız ve sert oldum.
Judge Stanley Stern will issue his ruling... on alleged killer Emil Slovak's insanity plea.
Hakim Stanley Stern, katil olduğu iddia edilen Emil Slovak'ın deli olduğu konusundaki savunması karşısında kararını verecek.
She was a stern but fair teacher.
Sert ama dürüst bir öğretmendi.
" in his stern wrath, why threatens he?
" o acımasız öfkesiyle neden gözdağı veriyor?
Unless Henry takes me on as his stern man.
Henry beni teknesinde işe alırsa o kadar sürmez.
Put her a bit by the stern.
Kıç tarafına biraz daha koysak?
Pretty soon you'll smell Ira Stern, my attorney!
Çok yakında Ira Stern'i hissedeceksin ; avukatımı!
With a stern word?
Bilirsin işte, sert bir sözle?
I called Mr. Stern in case you need an attorney.
Avukata ihtiyacın olabilir diye Bay Stern'i aradım.
Bababooie! Bababooie! Howard Stern's penis!
Howard Stern'in pipisi!
She's gonna be on Howard Stern.
Howard Stern'e çıkacak.
Mr. Stern?
- Bay Stern?
Report. A ship just de-cloaked off our port stern.
Federasyon gemisi tekrar selamlıyor.
Howard Stern is overrated.
Howard Stern fazla abartıldı.
Mr. Arrow, I've checked this miserable ship... from stem to stern, and, as usual, it's... spot on.
Bay Arrow, bu berbat gemiyi baştan kıça kontrol ettim ve her zamanki gibi mükemmel durumda.
Florence was a tom like me, but here she was, married with a child and so stern and serious and thoughtful.
Ama burada evlenmiş ve bir çocuğu var. Ayrıca çok sert, ciddi ve düşünceli görünüyor.
The university took stern action.
Üniversite çok acımasız davrandı.
They've set a machine gun in the stern.
Güvertenin arkasına bir makineli tüfek yerleştirdiler.
The rudder has a dedicated line from here to the stern.
Dümenin buradan kıça kadar giden ayrı bir hattı vardır.
Might cross the stern.
Kıçımızdan geçecek.
Richard, I want you to meet Dr. Stern.
Richard, Dr. Stern ile tanış.
Okay, wash out the stern!
Tamam, tekneyi yıka!
- Lifeboats are gone, stern to bow.
Cankurtaran tekneleri tümüyle gitmiş.
As it left the surface buoyancy and hydrodynamic forces ripped away the stern.
Yüzey batmazlığını kaybetmiş ve hidrodinamik kuvvetler, üzerinde sert yarıklara yol açmıştı.
One startling feature of the wreck is the missing stern.
Batıktaki şaşırtıcı şey ise, kıç tarafının kayıp olmasıydı.
Though the core of the ship was armored the stern was not and the thin steel tore away as if chopped by a guillotine.
Geminin merkezi zırhlı olduğu halde, kıç tarafı aksine ince çelikten yapılmıştı ve giyotinle kesilmiş gibi koptu.
We're looking at the, we're looking at the aft bulkhead, armored bulkhead, the whole stern's sheered off.
Geminin kıç bölümüne bakıyoruz, zırhlı bölüm tamamen kesilmişti.
Beneath the severed stern the dive team searches for evidence of the famous attack by Swordfish torpedo bombers.
Yaralanmış kıç tarafının altında, dalış ekibi, anlatıldığı gibi, Swordfish torpidolarının neden olduğu bir saldırıya ait kanıt arıyor.
So he continued towards the stern of the ship.
O geminin kıç tarafına doğru ilerlemeye devam etti.
What does it say on the stern?
Kıçta ne yazıyor?
Average a 150 pounds per person that's 1,800 pounds, all near the stern
Adam başı 70 kilodan hesaplasak kıçta 850 kiloluk yük var demektir.
That symbol looks very stern.
Sembol çok haşin.
This Ernst, what's he look like?
Bu Stern.