Stew tradutor Turco
1,664 parallel translation
Some meat stew and some meatballs my mother-in-law made.
Çorba var, köfte var, meyve var.
Noodles with pork, mushroom, hot dogs, fish, meat balls, knuckle, beans, wonton and stew. Add some spiced beef and shredded pork.
Etli şehriye, mantar, balık, sosis köfte, fasulye, mantı, yahni biftek ve domuz kıyması.
Let him stew, and we'll find this other couple the sansones, and where they were when kathy landis died.
Bırakalım da azıcık demlensin. Şu Sansone'ları bulalım ve Kathy Landis öldüğünde neredeymişler, öğrenelim.
Just let them stew.
Sadece Endileşenmelerine izin verelim.
Let him stew a little bit.
Bırakalım bir süre kara kara düşünsün.
I'll cook you hot chicken stew like you wished for.
Sana istediğin gibi güveçte tavuk yapacağım. - Soju'yla mükemmel olacak, değil mi?
Now, most servants would tell you that this is a stew.
Pek çok aşçı bunlarla yahni olur der.
Get himself a cart and wheel it up to the alehouse of an evening, set out his wares - some of these, a bit of stew, meat pies... Make a killing!
Bir at arabası alır, akşamları meyhanenin önünde tezgahını kurar biraz bundan, azıcık yahniden, az etli börekten koyar.
I want to let them stew.
- Meraklanmalarını istiyorum.
Let them stew in their juices for a bit.
Hayır. Ben burada biraz daha takılacağım.
All right, but from now on, no more serving heavy food - - your meat loaves, your bowls of stew.
Tamam ama bundan sonra ağır yiyecekler taşımak yok. Köfte, çorbalar.
Nora... finish your stew.
Nora... yemeğini bitir.
Grumply, grumply groo, your blood will make my stew.
Somurt, somurt, somurt Kanından çorba yapacağım
is there anything else beside stew?
Yahni haricinde birşey var mı?
Stew's all I sell.
Yahni sattığım tek şey.
The nature stew or the mud pudding
Kumsalı mı yemekleri mi?
Dad, can I just, um, stew alone for awhile?
Beni biraz kendi halime bırakabilir misin?
All I want is some venison stew!
Tüm istediğim ; biraz geyik yahnisiydi.
Yesterday we had stew, the day before... steak.
Dün haşlama et, ondan önceki gün de biftek yedik.
There's soae leftover stew froa lunch.
Öğleden artan haşlama et var.
- Stew, you said?
- Haşlama et mi dedin?
Chicken stew... but I'a working on it, so it tastes better.
Haşlama tavuk. Tadı güzelleşsin diye uğraşıyorum işte.
We'll devour a stew at Pata Negra, just the two of us.
Pata Negra'da yahni yiyeceğiz. Sadece ikimiz.
We have stew.
Bizde güveç olur.
And muscles. And stew.
Yağsız etten yapılır.
I'll let him stew for a bit.
Onu biraz daha bekleteceğim.
It's wild boar stew.
Yaban domuzu yahnisi.
i had the new cooks make yernit stew for you.
Sana, Yernit güveci yapacak yeni ahçılar buldum.
So, let him stew, wear him down.
Bırakalım bunalsın, yorulsun.
Anyhoo, we've determined that the Malaoxon in the Roger stew... was originally the common organophosphate pesticide malathion before it broke down.
Her neyse, Roger yahnisindeki Malaoxon, aslında yaygın olan ve kırılmadan önceki adı malathion * olan organik fosfat böcek zehriymiş.
stew in it.
Boş ver gitsin.
I make a pretty good tofu stew.
Çok güzel soya peyniri yahnisi yaparım.
Mom says I need good pepper oil to make tofu stew.
Annem iyi soya peyniri yahnisi için iyi biber yağı kullanmam gerektiğini söyledi.
He leaves the ethnic stew of Austria and moves to Germany.
Avusturya etnik kazanından ayrılarak, Almanya'ya taşınır.
You're serving seafood stew?
Su ürünleri yahnisi servisi mi yapıyorsun?
Ratatouille. lt's like a stew, right?
Ratatüyü. Bir tür yahni gibi, değil mi?
# Hey, this town's in a stew, girl #
# Bu kasabayı kasıp kavurdun #
Good Lord, you know what this stew needs?
Tanrım, bu yahninin eksiği ne, biliyor musun?
You eat yourself some noodle stew and your clock'll tick all night.
Erişteli yahni yersen, bütün gece saat gibi işlersin.
I swear that stew had some squirrel meat in it.
Yemin ederim, o yahninin içinde sincap eti vardı.
Meat stew.
Etli türlü.
Can I play ball with Stew and his dad?
Stew ve babasıyla oynayabilir miyim?
Well, yeah. I mean, Stew's dad is awesome.
Evet ama Stew'un babası müthiş.
Meanwhile, the people from the town come up, and they - they - they're fixin'to make some beaver stew.
O sırada, kasabadaki insanlar kunduz haşlama yapmak için yola çıkarlar.
Take my beef stew.
Biftekli kızartmamdan ye.
That bullet you got out of that bishop was fired from my weapon, but a week before, at a can of stew.
Başpiskoposu vuran mermi benim silahımdan çıktı, ama bir hafta önce, metal bir kutudan.
They brewed them in to a stew.
Bir güveçte demlemişler.
It's kind of a stew.
Güveç gibi.
Stew.
Güvecimiz.
It's meat stew!
Etli türlü.
I hate it when he says "meat stew" like that.
"Et türlüsü" demesinden nefret ediyorum.