English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ S ] / Stubborn

Stubborn tradutor Turco

3,632 parallel translation
Stubborn.
İnatçısın.
My last remaining innocence that remembers me as the stubborn, clueless and reserved fool.
Beni inatçı, budala ve çekingen bir aptal olarak hatırlayan son masumiyetimsin.
You're unexpectedly stubborn.
Çok inatçı çıktın.
That old lady was so stubborn about the room.
O bakıcıyı ikna edecektin!
He looked up at the sky with a stubborn, serious face.
Göğe inatçı, ciddi bir yüzle baktı.
You really are stubborn.
Gerçekten inatçısınız.
You stubborn mule.
Çok inatçısın.
Damn, this thing's stubborn!
Lanet olsun! Bu şey gerçekten de inatçı!
Yeah,'cause we are more belligerent, more stubborn and more idiotic than you can possibly imagine, and I am not just talking about Gary.
Evet, çünkü biz tahmin edebileceğinizden daha kavgacı, daha inatçı ve daha budalayız. Ve sadece Gary'den söz etmiyorum.
I was stubborn.
İnatçılık ettim.
Use it to find a husband that is less stubborn.
Daha az inatçı bir koca bulmak için kullan.
You're not that stubborn, old man.
O inatçı, yaşlı adam değilsin.
That old fashioned and stubborn has no phone.
Eski moda ve inatçı hiçbir telefon vardır O
I've dealt with stubborn bitches before.
Daha zor kapılarla uğraşmıştım.
But you're stubborn.
Ama inatçının tekisin. Kulak vermiyorsun.
Stubborn!
İnatçı!
They can be very stubborn.
Çok inatçı olabiliyorlar.
"June is stubborn."
" June inat ediyor.
Stubborn piece of shit.
İnatçı herif.
- You're a stubborn son of a bitch.
- Çok inatçı bir orospu çocuğusun.
Stubborn son of a bitch.
İnatçı çıktı şerefsiz.
You're so stubborn
Çok inatçısın.
Are you gonna be stubborn like that?
Böyle inatçı mı olacaksın?
You have the free will to choose which one you take, but... sometimes it will bend around... and bring you straight back to that same stubborn fate.
Ne zaman dışarı çıkacağına karar verebilirsin ama bazen seçtiğin her yol aynı kapıya çıkar.
You're being very stubborn right now. Heh.
Çok inatçısın.
Stubborn as a mule!
Katır inadı var resmen!
Why are you so stubborn?
Neden bu kadar inatçısın?
You know where you get that stubborn streak from, don't you?
O inatçılığını kimden almışsın biliyorsun, değil mi?
He is so stubborn
O, çok inatçı.
My heart is Very stubborn...
Gönlüm çok inatçı.
Then step by step because we were stubborn and because Alejandro would tell me that Dalí was the only one who could play the emperor the totalitarian emperor we had the idea of paying him by the minutes used.
Sonrasında adım adım... Çünkü inatçıyız, ve çünkü Alejandro bana, Dalinin... imparatoru oynayabilecek yegane kişi olduğunu söyleyecekti... totaliter imparator... Ona, dakika başına... ödeme fikri oluştu.
Don't be stubborn.
İnat etme. Ona biraz zaman tanı.
You're so stubborn.
Katır kadar inatçısın.
I hardly know anything about you except that you're stubborn and good with a bow.
İnatçı olduğun ve iyi yay kullandığın dışında hakkında pek bir şey bilmiyorum.
You're so stubborn.
Çok inatçısın.
Now, if that was all it was, would I have suckered up to a cranky, stubborn dame like you for 20 years?
Eğer öyle olsaydı... 20 yıl boyunca sizin gibi huysuz, inatçı bir kadının... peşine düşer miydim?
He's far too stubborn to die.
Ölmeyecek kadar inatçıdır.
You're an extremely stubborn person, all right, you know that?
Aşırı derecede inatçı bir kişisin, bunu biliyor musun?
He's stubborn.
Çok inatçı.
Obviously, if I could figure out a way to be less stubborn, the right way to fix things would be easier to see.
Açıkçası, Eğet daha az inatçı olmanın bir yolunu bulsaydım, işleri doğru yapmanın kolay yollarını görebilirdim.
Your father was a stubborn old ox.
Baban inatçı bir öküzdü.
Kayo is a stubborn girl.
Kayo inatçı bir kızdır.
- Mom and I are stubborn.
- Annen ile ben kolay pes etmeyiz.
With every passing day, he is becoming more and more stubborn.
Her geçen gün, daha da inatçı oluyor.
Arrogant, stubborn, full of huge ideas that nobody believed in but you.
Küstah, inatçı, kendin dışında kimsenin inanmadığı büyük fikirlerle dolu.
Just as stubborn as her husband.
Kocası gibi inatçı.
'The heart's very stubborn.'
Bu kalp çok inatçı.
My brother Giuliano has a stubborn mind, but a good heart.
Kardeşim Giuliano inatçıdır ama iyi kalplidir.
If you weren't so stubborn and so drunk, you would be there too, but you weren't invited.
O kadar inatçı ve sarhoş olmasan sende orada olurdun, ama sen davet edilmedin.
You're very stubborn.
Çok inatçısın.
Stubborn Aditi... Mad Aditi... Her...
İnatçılığını, deliliğini, deri ceket evresini... onun "ben ressamım" evresini

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]