Stuff it tradutor Turco
9,814 parallel translation
- Stuff it, Logan.
- Zırvalama Logan.
He tried to get Julia Morgan to come out and build a place for him, but she demanded that he pay his workers fair wages, so he told her to stuff it.
Kendine özel bir bina yapması için Julia Morgan'la anlaşmaya çalıştı ama o çalışanlarına adil bir ücret vermesini talep etti. March da sesini kesmesini söyledi.
( GROANS ) Oh, stuff it.
Hadi oradan.
What it is, is it's extra degrading compared to the other stuff.
Neydi, bu diğer şeylerle karşılatırıldığında daha aşağılayıcı bi'şeydi.
I think it's the combination of everything because if it was just him talking all of this stuff, it wouldn't be so bad.
Galiba bu her şeyin birleşimi çünkü eğer sadece benimle öyle konuşsaydı, o kadar kötü olmazdı.
All that stuff, and they were being so sweet about it.
Bütün bu şeyler, ve bu konuda çok nazik olmaya başladılar.
But then she said, "Trevor," and he stood up, and he got all my stuff, put it in boxes and put it out the front.
Sonra annem "Trevor" dedi. O da ayağa kalktı... Tüm eşyalarımı aldı, bir kutuya koydu ve kapının önüne attı.
It's roomy for my stuff.
- Benim giysilerim için geniş.
~ Well, you know, it's not sexy stuff.
- Bilirsin işte, seksi şeyler değil.
Maybe it's because I say stuff like that.
Belki de böyle konuştuğum içindir.
It means if he doesn't text for two weeks, you can break in and get your stuff.
Eğer iki hafta boyunca sana mesaj atmazsa dairesine istediğin gibi girip eşyalarını alabilirsin, anlamına geliyor.
It's spot on stuff.
Eşin benzerin yok.
It's like, who wears this stuff?
Kim giyiyor ki bunları?
Naw. I mean, we get a little hippie with the astronomy stuff, but that's as nutty as it gets, and we even drink.
Şu astronomi olaylarıyla, biraz hippi oluyoruz, ama en fazla bu kadar.
We'll fix it. Get your stuff, put it in the bag.
İşler yoluna girecek, eşyalarını topla, çantaya koy.
or at least the stuff that goes into the gun to make it smoke.
Ya da en azından somut bir madde şeklinde kanıt.
Beat it, short stuff.
Otur yerine ufaklık.
You know, I think it was the stuff that made me happy back then.
Beni o zamanlar ürünlerin kendisi mutlu ederdi.
When you strip all the stuff off of that Bentley, underneath it is a VW.
Bentley'in üstündeki her şeyi çıkarırsan altından VW çıkar.
Listen, Rae, tell me to mind my own business with Finn and stuff, but I just thought you'd want to know. No, it's fine. Er... it's open, Einstein.
Bana Finn'le ilgili kendi işime bakmamı söyleyebilirsin ama bilmek istersin diye düşündüm.
"Lorraine, it's Alvin! Give'em my stuff!"
"Lorraine, benim Alvin eşyalarımı geri ver!"
It's in the garage with all his stuff.
Diğer şeylerle birlikte garajda.
His stuff was beloved, but it wasn't that he was beloved.
Onun ürünleri seviliyordu ama kendisi sevilmiyordu.
It's not like I do this kind of stuff every day.
Her gün böyle şeylerle uğraşıyor değilim herhâlde.
It's pretty tame stuff.
Bayağı hafif bir şey o.
That stuff will take down an ogre. It will take down just about anything.
Ogre'yi hallediyorsa nereden baksan her şeyi alaşağı eder.
Chicken and waffle ice cream might sound like these guys are winging it, but trust me, this stuff is mmm, mmm, mmm, finger lickin'good.
Tavuklu ve Waffle'lı dondurma biraz abartı gelebilir ama inanın bana, parmaklarınız yersiniz.
Uh, but the rest of that stuff, it might come in handy.
ama diğerleri işe yarayabilir.
Course it's good stuff.
Elbette güzel bir şey.
I used to buy Brandon old portable radios, TVs, calculators cheap crap...'cause he loved taking stuff apart, seeing how it worked.
Oradan Brandon için portatif radyolar, televizyonlar, hesap makineleri alırdım. Ucuz döküntüler işte. Nasıl çalıştıklarını anlamak için onları parçalamayı seviyordu.
And at the end of each day, they just pack up all their stuff and they carry it up to their rooms.
Ve günün sonunda her şeyi toparladılar ve odalarına götürdüler.
It's someone who does stuff. The bullies natural enemy.
Birisi bir şey kazanırsa doğal olarak zorbaların düşmanı olur.
So, you find the stuff, and you examine it?
Yeni bir şeyler bulup inceliyor musunuz?
You got to look at the base for stuff like that. You got to get deep into it.
Böyle şeyler için temele bakmak gerekir.
I like to imagine stuff the way I'd want it to be instead of how it really is.
Bu şeyler gerçekler yerine olmasını istediğim hayaller gibi.
You put that stuff back where it came from!
Aldığınız şeyleri yerine geri koyun!
That, uh, "tough it out" stuff- - that was my dad talking.
Bu "dişini sıkma" meselesi babamın laflarındandı.
I see it as kind of a-a triumph of-of doing your work from that very pure place of-of just doing stuff that you, uh, personally enjoy.
İşinizi o saf mekandan, sadece istediğiniz şeyleri yapmayı, bir başarı olarak görüyorum.
They annexed this land. Must be cheaper for them to leave all this stuff than haul it out.
Bu toprakları işgal ettiler, tüm bunlar için ruhsat almak ağaçları taşımaktan ucuz olmalı.
He wanted me to deliver the stuff, but I was worried it was a setup, so I told him he had to pick up the canisters himself.
Malları benim teslim etmemi istedi ama bunun bir tuzak olabileceğinden şüphelendim. O yüzden tenekeleri kendisinin almasını söyledim.
Yeah, and it's great stuff.
Evet, harika şeylerdi.
It's all just stuff.
Alt tarafı eşya.
I always think it's because you remember just the bad stuff.
Her zaman sadece kötü şeyleri hatırladığından dolayıdır diye düşünüyordum.
It's all just stuff I'm saying.
Dediğim gibi işte.
You know, it's Angela's job to put this stuff away.
Buraları toplamak aslında Angela'nın işi.
But that's just the stuff of fairy tales, is it not?
Ama bunlar sadece peri masalı, değil mi?
Only it didn't go very well last time and, well, he was telling me about all this stuff that he's got to get together and, you know, what they expect of him if he gets parole....
Son seferinde pek de iyi gitmemişti bir araya gelmek zorunda olduğumuza dair bir şeyler söyledi yani şartlı tahliye olursa, ondan neler bekliyorlar falan.
It looks really good on the camera and stuff. Yeah.
Gerçekten fotoğraf için falan iyidir.
You know, it's not much, but there's some gear and lore books, stuff to keep you busy till we get there.
Pek bir şey yok ama araç-gereç ve eski bilgi kitapları var. - Biz gelene kadar seni meşgul eder. - Atıştırmalık getirin.
It's only really over when you start bleeding other stuff.
Ancak diğerlerinin kanını akıtmaya başladığında gerçekten sona ermiş oluyor.
Well, if it's wedding stuff, then it's never not urgent.
- Evlilik zımbırtılarıysa acildir.
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it is good 116
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it is good 116
it's ok 4874
it's okay 22028
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's okay 22028
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
items 25
itself 24
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's a girl 287
it's only fair 72
itch 25
it's about damn time 34
items 25
itself 24
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's a girl 287
it's only fair 72