Suffering tradutor Turco
7,175 parallel translation
A moment like this one- - victory gives purpose to all our sacrifices... our suffering.
Bu gibi anlarda zafer, fedakârlıkların için bir amaç oluyor. Çekilen çilelere.
( man ) I know your families are suffering.
Ailelerinizin acı çektiğini biliyorum.
Can't you see how everyone's suffering?
Herkes nasıl da acı çekiyor göremiyor musunuz?
They thrive on our suffering.
Acımızdan beslenir bunlar.
You would see an end to such suffering.
Bu acının sonlandığını göreceksin.
My reward for earthly service will be suffering.
Dünyevi hizmet için ödülüm ; acı çekmek olacak.
Suffering.
Izdırap.
Take joy at his suffering!
Acısından zevk alın!
Now, if there's a man on this crew that feels differently, that feels as though he'd be willing to accept another brother suffering that fate so that he might avoid it, then that's a man I need to remove from my crew.
Şimdi ise, eğer bu ekipte bunun tersini düşünen varsa, ekip arkadaşlarının o acıyı çekmesini istiyor demektir, ki bu kişiyi ekibimde tutmak gibi bir düşüncem yok.
Many more suffering, weakened.
Bir çoğu da hastaymış.
He took control of the mining operations which brought great wealth and happiness to the long-suffering people of Tsai Fu.
Madencilik işletmelerinin idaresini aldı ve uzun zamandır sıkıntı çeken Tsai Fu halkına büyük bir servet ve mutluluk getirdi.
The South has been suffering from severe drought
Güney şiddetli kuraklık yüzünden acı çekiyor
Your mother is suffering from advanced pancreatic cancer.
Annenizde ilerlemiş pankreas kanseri var.
Last week I was informed that Liak is suffering from cancer.
Geçen hafta Liak'ın kanser olduğunu öğrendim.
Well, obviously... His incessant suffering will be a strength.
Şurası belli ki çektiği aralıksız acı kuvvetli yanlara gidecek.
Queen Aslaug cannot comfort her son Ivar when he is suffering.
Kraliçe Aslaug oğlu Ivar acı çekerken onun acılarını dindiremiyor.
Ivar is suffering so badly.
Canı çok yanıyor.
I see you are still suffering.
Hala canın yanıyor sanırım.
- Is what I would do for any suffering creature.
- Acı çeken her canlı için yapardım.
I am not suffering.
Ben acı çekmiyorum.
And it was Harbard who stopped his suffering.
Çektiği acıları dindiren kişi Harbard'dı.
People are suffering and I can't even leave my house.
İnsanlar acı çekiyor ve evimi terkedemiyorum
She sleepwalks because she's suffering.
Uykusunda geziyor, çünkü acı çekiyor.
Was he disgusted by what he saw as life's never-ending suffering?
Hayatın bitmeyen bi çile olduğunu görmekten bıkmış mıydı?
I could rid you of this roach and end all your suffering.
Seni bu hamamböceğinden ve tüm acılarından kurtarırdım.
I consider myself a moral man who's lived a moral life, who came to the aid of a woman suffering a great injustice.
Kendimi, bir kadını adaletsizliğin eziyetinden kurtaran, ahlaklı bir hayat yaşamış ahlaklı bir adam olarak görüyorum.
Worrying, suffering...
Endişe etmek, acı çekmek...
Girolamo, our suffering will not end until the day you die!
Girolamo, ölene dek acıların sona ermeyecek!
And I'm suffering alone!
Tek başıma acı çekiyorum ben!
I'm sorry that you are suffering right now, but that's just the way it is.
Şu an acı çektiğin için üzgünüm ama bu böyle oluyor işte.
The crowd broke into their house, looking to punish her and the children for the misery they were suffering.
Kalabalık, kapıyı kırarak içeri girdi., Yaşananlar yüzünden o ve ailesi cezalandırılacaktı.
My Lady is truly suffering, Sir... And no one is ready to help!
Hanımım gerçekten çok acı çekiyor efendim Ve kimse yardıma gelmiyor!
You're saying that this... disease and all the pain and suffering is caused by a few... infected bees?
Bana bu hastalığın, bunca acı ve ızdırabın birkaç enfekte arı yüzünden mi olduğunu söylüyorsun?
Anne, these people are suffering!
- Anne acı çekiyorlar!
What you call suffering, we see as a difficult, but necessary path.
Senin acı çekmek dediğin şeyi biz zorlu ama gerekli bir yol olarak görüyoruz.
Michael discovered mother quite by accident when the orchard was suffering from a terrible blight.
Michael Anne'yi bütün bostan küften kırılırken kaza eseri keşfetti.
Don't let others go through the suffering we've had to endure.
Başkalarının da bizim yaşadığımız acıyı yaşamasına sebep olmayın.
Suffering.
Acı çekmek.
Okay, Rachel, pain is unavoidable, the suffering is optional.
Tamam Rachel. Acı kaçınılmazdır, acı çekmek ise tercihtir.
Every beat of her heart she shall know only suffering.
Her kalp atışında sadece acı tadacak.
In the shadow of so much wealth, such suffering.
Bunca zenginliğin gölgesinde, bunca ızdırap.
With respect to Blake, I see no wild flowers here, only pain and suffering.
Kusura bakmayın Blake... fakat ben burada yaban çiçekleri değil, sadece acı ve ızdırap görüyorum.
Anyone who's kind to the suffering deserves a proper place in the museum, I say.
Mazlumlara karşı iyi olan herkes müzede düzgün bir yeri hak ediyor bence.
You tell me, where is He... in this city of perpetual suffering?
Söylesene, daimî bir ızdırap içindeki bu şehirde nerede o?
Our bond was in our mutual suffering.
Aramızdaki bağı müşterek acılarımız oluşturmuştu.
What care they for the suffering of malformed brutes?
Kusurlu bir canavarın çektiği acıyı neden önemsesinler?
End the suffering.
Bu ızdıraba son ver.
No more suffering.
- Artık acı çekmek olmayacak.
Oh yes your daughter's suffering from some heart problem.
evet! Kızının kalp sorunu var.
My daughter's suffering from a kidney problem.
Kızımın böbreklerinden rahatsız.
I know how much you're suffering.
Ne kadar acı çektiğinin farkındayım.