Sure we do tradutor Turco
1,455 parallel translation
Sure we do :
Aslında var :
But as a biological imperative, sure we do.
Hava kadar önemli değil. Fakat biyolojik bir gereklilik olarak evet yapabiliriz.
- Sure we do.
- Tabii ki var.
Sure, the Others are coming to like, eat us all, and every once in a while someone blows up all over you, but we do get to sleep in every morning.
Tabi, Diğerleri hepimizi yemek için falan geliyor olsalar da ve arada sırada biri patladığında üzerimize parçaları sıçrasa da her sabah geç kalkabiliyoruz.
Mr. White, I'm not exactly sure what we can do for you.
Mr. White, sizin için ne yapabileceğimizden tam olarak emin değilim.
We're just not sure where he learned to do it.
Fakat bunu yapmayı nerede öğrendiğinden tam emin değiliz.
The next time we get a german tourist as a patient, we might want to make sure that we are able to understand what they're saying before we do any invasive procedures.
Bir daha ki sefere bir Alman turisti hasta olarak kabul ettiğimizde onların söylediklerini anlayabileceğimizden emin olmalıyız. İnvazif işlemleri yapmadan önce.
We both want to do what it takes to be successful, and I just want to make sure that when we get there, there aren't any raised eyebrows.
İkimizin de yapmak istediği şey, bu işte başarılı olmak, ve ben sadece buna ulaştığımızda herhangi imalı bir bakışın olmasını istemiyorum.
I was just thinking that... that we should have Linda do a blood panel, make sure you're not anemic.
Sadece düşünüyordum... Linda'ya kan testi yaptırtmalısın, anemik olmadığından emin olmamız için.
Are you sure we can do this?
Bunu yapabileceğimizden emin misin?
- We do not know that she did that, for sure.
- Bunu onun yaptığını bilmiyoruz, tabiki.
We need to do a survey of the residence, make sure your environment reflects the terms of your probation.
Evinizi aramalıyız ve şartlı tahliyenizi ihlal etmediğinizden emin olmalıyız.
Do we know that for sure?
Bundan emin miyiz?
We're gonna do everything we can to make sure this doesn't happen again.
Boyle bir şeyin bir daha olmaması için elimizden geleni yapacağız.
If you're dicking us around again, not only won't you get your deal... we'll make sure you do your time in Solano.
Bir daha bizi kazıklamaya kalkarsan, yalnızca anlaşmanı kaybetmekle kalmazsın hayatının kalanını Solano'da geçireceğini de garanti ederim.
All right, let's play it cool - - make sure before we do anything crazy.
Pekala soğuk kanlı olalım. Çılgın bir şey yapmadan emin olalım.
But we have a job to do and I'm sure that finding Lewis Khurvin is what Harry would want most.
Fakat yapmamız gereken bir işimiz var ve eminim ki Harry'nin de en çok isteyeceği şey Lewis Khurvin'in bulunmasıdır.
Harry was right to insist that we be sure before we let them do that to a British citizen.
Harry emin olmadan bir İngiliz vatandaşına bunu yapmalarına izin vermemekte haklıydı.
What we do know for sure is that we have a Wraith intruder in the city that we have to track down.
Emin olduğumuz tek şey şehrimizde bulmamız gereken bir Wraith var.
And we do know one other thing for sure.
Ve şundan da eminiz ki.
Well, we'll make sure to do that next time.
Bir dahaki sefere unutmayız.
Well we sure do.
Eminim vardır.
What do you say we take the two of you to the hospital make sure you're okay?
İkinizi hastaneye götürmemize ve ikinizin de iyi olduğundan emin olmaya ne dersin?
So wanna sit down, we talk? - Yeah, sure. Well, computers do most of the work these days.
Şeyy oturmak ister misin?
Can we do a duet? Sure, why not?
Tabii ki, neden olmasın.
That is quite large trip, but I'm sure we can do it!
Ama elbette yapabiliriz!
And if you were the mayor, to be sure we pourrins only those goods, like me, tell you what to do.
Ve eğer istersen, sen belediye başkanı... 265 00 : 15 : 39,663 - - 00 : 15 : 42,662... olabilirsin, sadece insanlara ne istediğini söyle.
Sure, we're not gonna slash and burn England, but the President has to be seen to do something.
Tabi ki, İngiltere'ye savaş açıcak değiliz, ama Başkan'ın bir şeyler yapması gerekiyor.
People may not remember what we say here tonight, but they sure as shit gonna remember what we do.
İnsanlar bu gece anlatacaklarımızı hatırlamayabilir. fakat ne yaptığımızı muhakkak hatırlayacaklardır.
Sure, find the bottom half of the jaw, then all we need to do is find out who the dentist was.
Çenesinin alt kısmını bulursak ihtiyacımız olan tek şey, dişçinin kim olduğunu ortaya çıkarmak olacak.
Yeah, sure, we can do that.
Evet, tabi, çalarız.
- How much money do we have for sure?
- Tam olarak kaç paramız var?
- I'm sure there's something we could do.
- Eminim yapabileceğimiz bir şey vardır.
- Sure, we do.
- Kesinlikle var.
We sure do.
Kesinlikle öyle.
Sure I do But I thought we could...
Tabi ki gitti.
Miss Pearce, I'm not really sure we should do this.
Bayan Pearce, bunu yapmalı mıyız bilemiyorum.
I am sure that you are qualified to help someone through this kind of distress over an extended period of time, but you see, we do not have an extended period of time.
Eminim, daha geniş bir zamanda, bu tür üzüntüde birine yardım etme konusunda uzmansındır ama gördüğün gibi, o kadar geniş zamanımız yok.
I'm just still getting up to speed on the way you do things around here, but I'm reasonably sure that we can have all the birds in the air for the attack thing, sure.
Burada işleri nasıl yürüttüğünüzü hâlâ öğrenmeye çalışıyorum ama saldırı için bütün kuşların hazır olacağına emin sayılırım.
We are not sure exactly what happened, but what we do know, Mary, is that police are investigating the death of one of the fashion world's top models.
Tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz, bildiğimiz tek şey, Mary, polis moda dünyasının en ünlü modellerinden birinin ölümünü araştırıyor.
I don't think we should do it until we're sure.
Emin oluncaya kadar bunu yapmasak daha iyi olur.
I... uh... just want uh... come in and make sure that you're... clear about what we gonna do this morning.
Ben ne yapacağımızı bildiğinden emin olmak isterim.
Make sure you tell them that we do private cases, because I bet the department's only gonna be good for one or two a month.
Özel davalara baktığımızı söylemeyi sakın unutma, çünkü bölüm bir iki aya düzlüğe çıkacak.
clark, sosnick helped jack win five elections. i'm sure he knows more about this stuff than we do.
clark, Sosnick Jack'e beş seçim kazandırdı. Eminim bizden... daha fazla şey biliyordur.
Along with the ZedPM. He won't do that, but sure, we can ask.
Bunu yapmaz, ama yine de isteyebiliriz.
I just wanna make sure that if we do this... ... we're doing it for the right reasons.
Bunu yapacaksak doğru sebeplerden dolayı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
Sure, we could speculate, but why do so when we already have a model we can study?
Elbette spekülasyon yapabiliriz ama elimizde çalışabileceğimiz bir model varken bunu niçin yapalım?
All we can do is make sure no one ever comes here again.
Tek yapabileceğimiz, bir daha buraya kimsenin gelmeyeceğinden emin olmak.
I'm sure you people know where the glory holes are better than we do.
Seks deliklerinin yerini siz bizden iyi bilirsiniz.
Do we have enough time for that? There's no way to know for sure.
Kesin olarak bilmek mümkün değil.
When we do bring the program back, we want to make sure we're able to do it right.
Programı geri getirdiğimizde, doğru şekilde yaptığımıza emin olmak isteriz.
sure we can 55
sure we are 22
sure we will 19
we don't know each other 51
we don't have much time 440
we don't have one 55
we don't have 70
we don't have any 57
we don't 1406
we don't have anything 45
sure we are 22
sure we will 19
we don't know each other 51
we don't have much time 440
we don't have one 55
we don't have 70
we don't have any 57
we don't 1406
we don't have anything 45
we don't know 1067
we don't have time for that 61
we don't care 92
we do 2181
we don't know yet 293
we don't have time 329
we don't have a lot of time 158
we don't know anything 72
we don't have it 66
we don't know that 318
we don't have time for that 61
we don't care 92
we do 2181
we don't know yet 293
we don't have time 329
we don't have a lot of time 158
we don't know anything 72
we don't have it 66
we don't know that 318