Tempest tradutor Turco
209 parallel translation
Every morning, with the blinding sun with the tempest and the squall when the cold north wind blows, or with the burning hot one that comes from India our friends set out to sea with the fishermen from the island.
Her sabah, göz kamaştıran güneşe sahip, fırtına ve sağanak ile soğuk kuzey rüzgarı esiyor, ya da yanan birileri ile yerliler geliyor bizim dostlar, balıkçılar adadan denize açılıyor.
"Send these : The homeless, tempest-tossed to me."
Onları, evsiz barksızları Fırtınalarla sağa sola savrulmuşları Bana yollayın!
Since this tempest of hate and calumny hit our town, all moral values have been corrupted.
Bu iftira ve nefret fırtınasının kasabamızı sarsmasından beri tüm ahlâki değerler mahvedildi.
This is a tempest in a teapot Mr. Holmes but you're welcome of course.
Bu önemsiz bir anlaşmazlık, Bay Holmes fakat burada sizin başımızın üstünde yeriniz var, elbette.
Nor do not saw the air too much with your hand, thus, but use all gently, for in the very torrent, tempest, and as I may say, whirlwind of your passion, you must acquire and beget a temperance that may give it smoothness.
Elini kolunu da havalara savurma öyle, ölçüsünde, tadında bırak her şeyi. Duyduğun coşkunluk bir sel, bir fırtına, bir kasırga gibi de olsa, onu dindirecek bir hava bulmalı, buldurmalısın.
A blazing island with a tempest of gunfire around it.
Elbette. Şiddetli silah sesleri duyulan alev alev yanan bir ada.
But never till tonight, never till now, did I go through a tempest dropping fire.
Ama bu geceye kadar, hiçbir zaman ateş yağdıran bir boraya rastlamamıştım.
Safe and serene, The Nautilus cruised beneath the tempest.
Nautilus ise, fırtınanın altında, güvenle yoluna devam etti.
Oh, then began the tempest to my soul.
Sonra asıl fırtına ruhumda başladı.
But wretched Jonah cries out to them to cast him overboard... for he knew that for his sake this great tempest was upon them.
Ama zavallı Jonah, bu büyük fırtınanın onun yüzünden olduğunu bildiği için kendisini denize atmaları için yalvarıyordu.
O Lord of the tempest and the thunder, strike down this sinner as thou did thine enemies of old in the days of the Pharaohs.
Fırtınaların ve şimşeklerin tanrısı, tıpkı firavun devrindeki düşmanlarına yaptığın gibi bu günahkârı alaşağı et.
- "The Tempest!"
- "... The Tempest! "
Ay me, poor maid, born in a tempest...
Yazık ki, zavallı ben, bir fırtınanın...
Ay me, poor maid, born in a tempest when my mother died!
Zavallı ben, annem ölürken bir fırtınanın içinde doğdum!
As I was about to say with our steady hands at the helm I am confident that the good ship Battledore will continue to buffet her way through storm and tempest providing a safe haven for those who are in peril on the sea of life.
Demek istediğim gibi, dümende bizim sağlam ellerimiz olursa güzel gemi Battledore'un fırtına ve kasırgalar içinde yoluna devam edeceğinden ve hayat denizinde tehlikede olanlara sığınılacak bir liman olmayı sürdüreceğinden eminim.
- Michael James, Tempest O'Brien. - How do you do?
Michael James, Tempest O'Brien'la tanış.
In the glare of the noon,... in the dead of the night,... in sickness or in health,... in calm or in tempest,... Countess Frederique seemed riveted to the saddle of that colossal horse,
Öğlen güneşin altında, gecenin derin karanlığında hastalıkta ve sağlıkta, sessizlikte ve fırtınada... Kontes Frederique o koca atın eğerine yapışmış gibiydi. İkisinin hırçın karakterleri fazlasıyla benzeşiyordu.
The wild anger of the tempest struck us
# Fırtınanın sert öfkesi başımızda #
A tempest and rainstorm was like a fit of weeping.
Öfkeli bir şekilde etrafına sıcak kayaçlar püskürtür.
You form the tempest.
Fırtına sizden gelir.
I want a tempest, not a drizzle!
İstediğim bir fırtına, çisenti değil!
Bring forth the fury of thy tempest before me.
Fırtınanın şiddetini açığa çıkarmak için!
A tempest in a teapot!
Bir kaşık suda fırtına!
This is a tempest in a teacup.
Bir bardak suda fırtına koparıyorsun.
- I shrieked up starting Get thee into the tempest And the night's Plutonian shore
- Diye bağırmaya başladım burada Geri dön fırtınana, Dön gecenin ölüler kıyısındaki diyarına,
Well, perhaps we've got a tempest in a test tube, after all.
Belki de test tüpümüzde bir fırtına kopmuştur!
Oh, Catherine. Catherine, I'd always have hoped that time and age would mellow that tempest raging inside you.
Catherine, her zaman içindeki öfke fırtınasının yaşın ilerledikçe dineceğini umut etmişimdir.
A pale gray light on the skirts of the flying tempest displayed the dawn. "
Fırtınanın eteklerindeki solgun gri ışık, seher vaktinin habercisiydi. "
These marks were made by a 1963 Pontiac Tempest.
Bu izler, 1963 model Pontiac Tempest tarafından bırakılmış.
The other had the same body length, height, width, weight, wheel base and wheel track as the'64 Skylark, and that was the 1963 Pontiac Tempest.
Diğerinin gövde uzunluğu, yüksekliği, genişliği, ağırlığı, tekerlek ve dingil açıklığı 64 Skylark'in aynısıydı ve bu da 1963 model Pontiac Tempest'ti.
- On a hunch, I took it upon myself to check if there was any information on a'63 Pontiac Tempest stolen or abandoned recently.
- Bir önseziyle, yakın zamanda çalınmış veya terkedilmiş 63 model bir Pontiac Tempest hakkında bilgi olup olmadığını kontrol ettim.
This computer read-out confirms that two boys, who fit the defendants'description, were arrested two days ago by Sheriff Tilman in Jasper County, Georgia, for driving a stolen metallic mint-green 1963 Pontiac Tempest with a white convertible top, Michelin model XGV tyres, size 75R-14.
Bilgisayar, sanıklara benzer iki kişinin, iki gün önce Jasper County, Georgia'da, Şerif Tilman tarafından üstü açılır beyaz tavanlı 75-R-14 XGV model Michelin lastikli çalınmış bir 63 model Pontiac Tempest'i kullanmaktan tutuklandığını doğruluyor.
I think it's a tempest in a teapot, but if the President insists on coming what can I do but be gracious until the whole affair is over with?
Bence bir kaşık suda fırtına koparılıyor, ama Başkan gelmekte ısrarlıysa... tüm olay sona erene kadar nazik olmaktan başka ne yapabilirim?
Therefore, We Will not fear... though the earth be moved... and though the hills be carried... into the midst of the sea... though the Waters thereof rage and swell... and though the mountains shake... at the tempest of the same.
Bu yüzden, korkmayacağız yer yerinden oynasa da tepeler taşınsa da denizin ortasına... Üstünde sular kudursa ve şişse de ve dağlar sallansa da aynı şeyin gazabıyla.
Shakespeare's The Tempest, Act Five, Scene One.
Shakespeare'in Fırtınası. Perde beş, sahne bir.
Captain, I am staging a scene from The Tempest tonight for a small audience.
Kaptan küçük bir seyirci topluluğuna bu akşam Fırtına'dan bir sahne oynayacağım.
I like to think of my show as a haven for the tempest-tossed in the maelstrom of everyday life.
Aklıma gelmişken ben de programımın fırtınalı yaşamlar için sığınılabilecek bir liman olmasını çok seviyorum.
The two females have been identified as 19-year-old... Tempest Mueller of Downey, and 16-year-old... Corky Poindexter of Bellflower.
İki bayanın isimleri 19 yaşındaki Tempest Mueller ve 16 yaşındaki Corky Poindexter.
For in the very torrent, tempest, and as I may say whirlwind of your passion you must acquire and beget a temperance that may give it smoothness.
Düştüğün coşkunluk bir sel, bir fırtına, bir kasırga gibi de olsa onu dindirecek bir hava bulmalı, buldurmalısın.
The Tempest, act one, scene one.
"Fırtına." Birinci perde.
I've seen him snatch the tail of a tempest... and stuff it screaming into a bottle.
Adamın fırtınayı kuyruğundan yakalayıp, şişeye tıktığını gördüm. - Sintine, onlarla dolu.
"through tempest and storm",
"fırtına ve kasırgalardan geçerek",
The thunder, the tempest.
Gök gürültüsü, fırtına.
Fearing it might be a tempest as violent as that which cast me on... this islands, we brought our livestock to what shelter we could devise.
Hayvanları kendi kalemizin içine aldık. Fırtınanın geçmesi için ancak dua edebilirdik.
They are a turbulent storm and you are the one who must rise above the tempest to a place that is quiet.
Onlar düzensiz bir fırtına ve o fırtınan üzerinde ki sessiz yere ulaşabilecek tek kişi sensin.
Take up this good old man, and cheer the heart that dies in tempest of thy angry frown.
Yumuşak kalbinizde ona bir şans daha verin ve lütfen kaşlarınızı böyle çatmayın.
Belike for want of rain, which I could well beteem them from the tempest of my eyes.
Gözlerimden akan yaşlar güllerimi de soldurdu.
Yourkisses rained down in a tempest oflove...
Öpücüklerin yağmur gibi indi, bir aşk fırtınası sırasında...
How hath the tempest riven
" Fırtına nasıl koptu
You're off to the Tempest Nebula to gather Cronotons.
Tempest Nebulasına, Cronoton toplamaya gidiyorsunuz.
Hm!
TEMPEST PROJESİ GİZLİ