Testify tradutor Turco
4,038 parallel translation
But sending your husband to prison... which is what's going to happen if you don't testify tomorrow... it's not right.
Fakat yarın mahkemede tanıklık etmezseniz kocanızın hapsi boylayacağını biliyorsunuz. Bu da doğru olmaz.
As you know, Mrs. Meyers, in US law we have something called marital privilege, whereby an individual can't be compelled to testify against their spouse.
Siz de bilirsiniz ki Bayan Meyers, Birleşik Devletler hukukunda evlilik ayrıcalığı denen bir madde vardır. "Kişi kendi eşinin lehine..." "... tanıklık etmeye zorlanamaz. "
They were witnesses, prepared to testify against him.
Tüm bu insanlar ona karşı tanıklık etmeye hazırlanıyorlardı.
I'm sure you promised him all sorts of protection to compel him to testify.
Eminim tanıklık etmesi için her türlü koruma vaadinde bulunmuşsunuzdur.
And you'd testify about the violence? Yes.
- Şiddet konusunda ifade vermeye hazır mısın?
My client is happy to testify against Dr. Malone if you'll agree not to bring charges against her in the death of her husband.
Müvekkilim Dr. Malone aleyhinde seve seve şahitlik etmeye hazır tabii hakkında kocasının ölümüyle ilgili yapılan suçlamaları düşürürseniz.
Courtney, I'm going to need you to testify against whoever fronted you these drugs.
Courtney, seni kim uyuşturucuya yönelttiyse ona aleyhte tanıklık etmen gerekiyor.
But the witness refused to testify, probably an illegal, so the judge threw it out.
Ama tanık ifade vermeyi reddetti, yasadışıydı bu yüzden yargıç davayı reddetti.
Testify that the MC sold you the KG-9 that wound up in the hands of Matthew Jennings and you'll walk away... back to your legit business.
MC'nin size sattığı KG-9'un Matthew Jennings'in eline geçtiğine dair ifade verirseniz buradan çıkar, kanunlara uygun işinize geri dönersiniz.
No, I told you, I won't testify.
Hayır, tanıklık etmeyeceğimi söylemiştim.
But if I testify, it will destroy our family.
Ama tanıklık edersem bu ailemizi mahveder.
You can't testify.
Tanıklık edemezsin.
But you said you didn't want to testify.
Tanıklık etmek istemediğini söylemiştin.
- As they will duly testify - in a court of law.
- Ve mahkemede tanıklık edecekler.
And who does this prosecutor want him to testify against?
Savcının aleyhine tanıklık etmesini istediği kişi kim?
You testify to that fact and what you heard them say, and you won't be deported.
Bu gerçeği ifadenizde söyleyin, onlardan ne duyduğunuzu anlatın,... ve sınır dışı edilmeyin.
Tomas doesn't have to testify.
Tomas tanıklık etmek zorunda değil.
The person he was going to testify against fled.
Aleyhine tanıklık edeceği kişi kaçmış.
Your Honor, they created the danger by asking him to testify.
Sayın Yargıç, onun ifadesini isteyerek tehlike yarattılar.
- Uh, will he testify?
- İfade verecek mi?
No, I can't tell her that, she's about to testify.
- Hayır, bunu ona söyleyemem, tanıklık etmek üzere.
If she doesn't testify, I'll bury her in court.
Eğer ifade vermezse, mahkemede onu mahvederim.
I'd have to testify in court?
Mahkemede ifade vermek gerekecek.
I testify that I stopped the defendant after observing him put his hand on what appeared to be the butt of a gun.
Ben tanıklık davalı durdu onu gözlemledikten sonra elini koy ne çıktı bir silahın kabzası.
Those.45-caliber slugs taken from the scene match perfectly to bullets that we pulled out of a RICO witness last year- - the guy was about to testify against the Russians.
Bunlar 45 kalibrelik kurşunlar, geçen sene tanığımızdan... aldığımız kurşunlara tıpa tıp uyuyor. Adam Ruslara karşı, tanıklık yapacaktı.
I've been asked to testify in the Sorrentino gun case.
Sorrentino silah davasında ifade vermem istendi.
And anyone who was there today can testify to how desperate Victoria was to destroy my engagement.
Ve bugün buradaki herkes Victoria'nın ne kadar çaresiz olduğuna şahit edebilecek nişanımı bozmak adına.
So you will testify for us if you get your capital contribution refunded?
O halde sermaye katkısını alırsan bizim için ifade vereceksin öyle mi?
I'll testify.
Şikayetçiyim.
It's not like we can call Annie in to testify.
Sanki Annie'yi şahitlik etmeye çağırabiliriz de.
Yeah, but the prosecutor said Barnes was going to testify against Kidman.
Evet, ama savcı Barnes'ın Kidman'a ifade vereceğini söylemişti.
I know, but he can't testify now, can he?
Biliyorum ama artık o şahitlik yapamaz, değil mi?
He could tell the jurors why Barnes can't testify.
Jüriye Barnes'in neden tanıklık edemediğini söyleyebilir.
I don't think any of us, if we were innocent of a crime, would want a jury to speculate on why a witness did or did not choose to testify.
İçimizden kimsenin, eğer biz bir suçta masum olsaydık bunu yapmazdık. Birisi tanıklık yaptı veya yapmadığı için onu spekülasyon yapmak isteyeceğini düşünmüyorum.
Look, the prosecutor said that Barnes was getting ready to testify against you.
Savcı, Barnes'in sana karşı tanıklık etmeye hazır olduğunu söyledi.
I mean, most people would have said that he'd testify that you were innocent.
Yani kime sorsanız, onun tanıklığı benim suçsuzluğum üzerine olurdu.
Barnes was gonna retract his statement to the police and testify that Kidman, you know, killed his wife.
Ve tanıklık edecekti, biliyorsun Kidman. Karısını da öldürdü.
He's gonna testify about Copenhagen.
Kopenhag olayına tanıklık yapacak.
Karsten was running a real-estate-corruption scheme involving bribery, extortion, and a nail gun, a warehouse worker willing to testify that you smuggled illegal shipments from China.
Bu iddiaya rüşvetçilik ve şantaj yaptığı, çivi tabancası bulundurduğu da dahil. Ve senin de Çin'den yasa dışı parça kaçakçılığı yaptığını kanıtlamak için can atan bir depo işçimiz de var tabii.
Mr. Ashbaugh thought that he should be allowed to testify to some of the concerns he had over the board members.
Bay Ashbaugh da kurul üyeleri hakkındaki bazı endişelerini bu ifadesinde kullanmaya izin verilmesi gerektiğini düşünüyordu.
Your Honor, Ms. Watson is scheduled to testify at this hearing.
Sayın Yargıç, Bayan Watson bu duruşmada şahitlik yapacak. - Burada olamaz.
You know that I have to testify tomorrow, right?
Yarın ifade vermem gerektiğini biliyorsun, değil mi?
You may have to testify. Of course.
- Tanıklık etmen gerekebilir.
Defense calls for CHA Dong-young to testify before the court.
Savunma avukatı olarak tanıklık etmesi için Cha Dong Young'u çağırıyorum.
He must testify!
Mutlaka tanıklık yapmalı!
So, that I can testify that I'm Kang Hyung Joon?
Kang Hyung Joon olduğumu itiraf mı edeyim?
I've got a doctor who will testify that Jessie reasons on the level of a six to eight-year-old.
Jessie'nin 6-8 yaş arası bir zekaya sahip olduğuna tanıklık edecek bir doktorum var.
Burnett wouldn't let him testify.
Burnett tanıklığına izin vermiyor.
If you agree to testify against Damien, they'll only seek a sentence of 20 years.
Damien'a karşı tanıklık edersen sadece 20 yıllık ceza verecekler.
The choreography is not necessary. Just sit down and testify.
Koreografiye gerek yok, oturup ifadenizi verin hadi.
He didn't testify.
İfade vermedi.