That's all very well tradutor Turco
174 parallel translation
Well, that's all right. I've seen the flies on the flypaper and it seems to me they stick very well.
Sineklik üstündeki sinekleri gördüm iyi yapışıyorlar gibi geldi.
- Oh, that's all very well.
- Öyle olsun.
- Well - Well, it's all very fine, I said, expecting me to do this, that and that other... but what do I get out of it?
Pekala, sen benden şunu bunu yapmamı bekliyorsun ama benim çıkarım ne olacak?
That's all very well, but what I want to know is when and how?
Çok memnun oldum ama ne zaman ve nasıl oldu?
Well, Mr. Craster, that's all. Thank you very much.
Sizinle gurur duyuyorum.
It's all very well for you to say that.
Sen böyle söylersin tabi.
That's all very well, but still...
Bu çok güzel.
Very cute. Well, that's it. I'm glad you all agree.
Aynı fikirde olmanıza sevindim.
[Guy Narrating] Well, they all seemed to be very interested in who it was... that was bumming a ride with the boss's daughter.
Hepside belliki patronlarının kızıyla... seyahat eden serseriyi merak ediyordu.
Yeah, well, that's all Very well, but look, you've gotta speak a normal foreign language.
Ama normal bir yabancı dil konuşmalısın.
- Three in all. - Well, that's very reasonable, Paul.
- Bu çok uygun.
Well, I just don't think that's very nice of you at all.
Bunu yaparak hiç de nazik olmadığını düşünüyorum.
Well, that's all very nice, what you said, and...
Söylediğin şeyler çok hoş.
That's all very well and good, young sir, we should be delighted to let the government use our balloon... except for the fact that there are certain details that are stopping her completion.
Her şey iyi güzel de genç bayım balonumuzun tamamlanmasını engelleyen kesin sebepleri ortadan kaldırdığımızda hükümetin balonumuzu kullanmasına izin vermekten memnun oluruz.
Sail away, hit the high seas, that's all very well!
Yüklemek, yüklemek, yüklemek! Evet, bu çok güzel.
Well that's all very well, but it doesn't help me does it?
Pekala açıkca görülüyor ki, bana hiç yardımcı olmayacak değil mi?
That's all very well if you're single.
Bekar olsaydın sorun değildi.
That's all very well, but I think you're missing the point.
Hepsi çok hoş, ama sanırım gözden kaçırdığın bir nokta var.
Well, that's all very well but how do we know they're friendly?
Tüm bunlar tamam ama dost canlısı olduklarını nasıl bileceğiz?
Well, we're very civic-minded and all that, but it is getting late and if there's nothing else we can do here...
Bakın, hepimiz iyi yurttaşlarız, ama vakit geç oldu burada yapabileceğimiz başka bir şey yoksa...
Fun, fun, that's all very well, but duty comes first, do you understand?
Eğlence, eğlence... Her şey güzel de iş önce gelir. Anladın mı?
That's all very well.
Hepsi çok iyi.
That's all very well, but we don't have a substitute supply.
Ama başka yedek bir kaynağımız yok.
That's all very well, Mrs. Kinnian.
Bu çok güzel, Bayan Kinnian.
Well, that's all very well and good, but the way to get a horse farm is to put away a dollar for every dollar you spend.
Evet, çok hoş ve güzel bir davranış, ama at çiftliğine sahip olmak için harcadığın her dolardan bir miktarını bir kenara koymak gerek.
That's all he can tell us. Very well.
Sadece bu kadarını biliyor.
Illness, delirium, visions - that's all very well...
Hastalık, delilik, hayal görme...
That's all very well for you, but not for me.
Senin için söylemesi kolay, benim için değil.
It's just that I'm not sleeping very well, that's all.
Sadece iyi uyuyamıyorum hepsi o.
Well, that's all very well, sir But this is an off-license.
Çok iyi bayım, ama burada içki satılır.
Yes, well, that's all very provocative, Mr Devlin, but what would his motive be?
Tüm bu söyledikleriniz çok kışkırtıcı, Bay Devlin ama cinayetleri işlemesindeki motivasyon nedir?
- That's all very well, but...
- Bu çok iyi olur ama...
Well, that's all very well and good, except for one thing.
Şey, bütün bunlar bir şey dışında iyi ve güzel.
That's all very well, but... no "buts"!
Her şey harika olacak, ama... Ama "ne"!
That's all very well for the likes of you, sir.
Sizin gibiler için dert değil, efendim.
All that goes wrong can very well be seen in this image.
bu imajda, yanlış giden her şey çok açık bir şekilde görülmektedir.
That's all very well and good.
Anlayabiliyorum.
- That's all very well, Eric.
- Aman, her şey çok iyi.
But has it every occurred to you, Wally, that the process... that creates this boredom that we see in the world now... may very well be a self-perpetuating, unconscious form of brainwashing... created by a world totalitarian government based on money... and that all of this is much more dangerous than one thinks... and it's not just a question of individual survival, Wally... but that somebody who's bored is asleep... and somebody who's asleep will not say no?
Peki Wally, dünyada şu an gördüğümüz bu can sıkıntısının paraya dayalı, baskıcı bir dünya hükümeti tarafından uygulanan, şahsen sürdürülen şuursuz bir beyin yıkama işlemi tarafından yaratılmış olabileceği, bütün bunların bir kişinin düşünmesine göre daha korkunç olduğunu ve bunun ferdi bir hayatta kalma mücadelesinden ziyade canı sıkılan birisini uyuduğunu ve uyuyan birisinin "Hayır" diyemeyeceğini hiç düşündün mü?
That's all very well, but, after years of stagnation, TV has woken up to the need for locally-based minority programmes, made by amateurs and of interest to only two people!
Bunların hepsi çok güzel de, yılların durgunluğundan sonra TV nihayet, amatörler tarafından yapılan ve sadece iki kişiden oluşan genç azınlıklara dayalı programlar yapmaya başladı!
Well, I mean, considering the fact that we've looked everywhere for him... and all this time he's working in the open under your very name...
Her yerde onu aradığımız gerçeğini göz önüne alırsak bunca zamandır sizin adınızı kullanarak çalışmış.
That's all very well, Dr. Terson, but we paid for that cocoon.
Hepsi iyi hoş da, Dr. Terson, biz o kozaya para bağladık.
Well that's all very well...
Ne güzel, aman ne güzel...
Well, that's all very well thought out, I must say.
Her şey çok iyi düşünülmüş, bunu söylemem gerek.
That's all very well, little lady.
Gayet güzel küçük hanım.
Well... That's all very moving.
Bütün bunlar çok duygulandırıcı.
Well, That's All Very Well And Good, But What About Those Who Work Late?
İyi, güzel, hoş da, gece geç saatte çalışan insanlar ne olacak?
That's all very well, Gedevan Alexandrovich, but these are just words.
Bütün bunlar çok güzel, Gedevan Alexandrovich, ama bunlar sadece kelimeler.
Well, that's not all. There's something very special fixed up for you.
Hepsi bu değil, senin için hazırlanmış çok özel bir şey var.
It's all explained very well in that book.
O kitapta her şey harika bir şekilde anlatılmış.
That's all very well, Miss Hillman. But I'm afraid the vote is closed.
Bu harika Bayan Hillman ama üzgünüm oylama bitti.
that's all 8171
that's all i got 169
that's all for now 108
that's all i wanted to say 33
that's all that matters 302
that's all i want 130
that's all right 2318
that's all i have to say 53
that's all i need 222
that's all it takes 78
that's all i got 169
that's all for now 108
that's all i wanted to say 33
that's all that matters 302
that's all i want 130
that's all right 2318
that's all i have to say 53
that's all i need 222
that's all it takes 78