That's enough out of you tradutor Turco
105 parallel translation
[gasps] That's enough out of you.
Yeter.
It's cheaper in the end to buy good quality... and enough of them so that you don't wear them out.
Nihayetinde yüksek kaliteli mallardan yeteri kadar almak hemen eskimelerinin de önüne geçmek oluyor.
Now, that's enough from you, Walter. Now, get out of here before I throw my desk at you.
Masamı üzerine fırlatmadan odayı terk et.
That's enough out of you, Yank.
Bu kadar yeter Yank.
That's enough static out of you!
Bu kadar gürültü yaptığın yeter!
Matlock, that's enough. You keep out of this.
Matlock, bu kadar yeter.
Run'em off the land is what I say... like we should've run Red Cloud off eight years ago... when he sat right in this room signing that half-baked, misbegotten treaty... the one that's keeping you prospectors tied down here... instead of out there where there's enough gold laying right out on the ground... to pay for the whole Civil War.
Tıpkı Kırmızı Bulut'a sekiz yıI önce yaptığımız gibi... burada oturup o yarım yamalak, gayrı Meşru antlaşmayı imzaladığımızda... hani şu siz altın arayıcılarını Bir sürü altının olduğu yere... gitmek yerine buraya bağlayan antlaşmayı imzaladığımızda... Hepsi İç Savaşın parasını çıkarmak için -
- That's just about enough out of you.
- Bu kadarı yeter - Sözümü esirgemeyeceğim.
And that's enough out of you.
Bu kadar konuştuğun yeter.
- That's enough out of you, Purkey.
- Bu kadar yeter, Purkey.
That's enough to get you out of trouble.
Sorunlarını çözmek için yeterli.
I'd always heard in riding horses, it was the horse that did the sweating, but I wasn't even on him yet, and you could have wrung enough out of me to water the lawn.
Hep duyardım ki ata binerken bütün teri at dökermiş, daha üstüne binmemiştim bile, ama beni sıksanız çimleri sulayacak kadar ter çıkardı.
That's enough out of you!
Yeterli, genç bayan!
- That's enough out of you!
- Bu kadar yeter!
I know we haven't had much luck shooting you out of this cannon, but maybe that's because we haven't used enough...
Seni toptan ateşlerken şansımızın yaver gitmediğinin farkındayım, Ama belki bunun nedeni, yeteri kadar,
I said, that's enough out of you.
- Bu kadar yeter dedim.
All right, that's enough out of you.
Pekala, bu kadar yeter.
It pushed you out of the loop just enough so that you can remember.
Seni döngü dışına çıkardı, bu sayede hatırlayabiliyorsun.
That's enough out of you!
Bu kadarı yeter!
That's enough out of you.
Bu senin için yeterli.
- That's enough out of you.
- Bu kadar yeter.
That's enough out of you! That's it.
Hey sen, yeter!
That's enough out of you £ ¬ too.
Siz ikiniz susun artık.
Now that his raiders are starting to trust me I'm almost close enough to kill him. Which is why I want you to stay out of this.
Şimdi baskıncıları bana güvenmeye başlamışken, zaten onu öldürmek için yeterince yaklaşmışken... işte bu yüzden - senin- bunun dışında kalmanı istiyorum.
That's enough out of you.
- Bu kadar yeter!
That's enough out of you, you wanton troll, or I'll smite your bawdy backside with the flat of my sinewy hand.
Yeter artık ahlaksız yosma. Sus yoksa sağ elimin tersiyle popona bir tokat atacağım.
- That's enough, get out, both of you.
Yeter! Dışarı! İkiniz de.
That's enough out of you.
Sen fazla oldun artık.
That's quite enough out of you.
Sen çok oldun artık.
- That's enough out of you.
- Sen karışma.
That's enough out of you!
Size yeteri kadar katlandım!
That's enough out of you, Billy.
- Bu kadar yeter, Billy!
That's enough out of you.
Bu kadar yeter.
That's enough out of you!
Def olun be!
And these pistols, curiously enough, weren't being taken off kids in the city of Flint, but were being taken off of kids out in the out-county area, in the suburban communities. And- - I didn't think that's what you were gonna say.
İlginçtir, bu tabancalar..... Flint şehrindeki çocuklardan değil banliyölerdeki çocuklardan toplandı.
That's enough trouble out of you, huh?
Bu kadar dert açtığın yeter, huh?
That's enough out of you.
Bu kadarı yeterli.
That's enough out of you!
Sen biraz sussana!
That should give you enough time to pull my gifts out of storage and place them around the room as if they actually stand there all year.
Bu sana depodaki hediyelerimi çıkarıp sanki bütün yıl oradalarmış gibi odaya yaymana yeterli vakti verir.
See, Rory thought that, since Dad's moved out to the pool house... we're not getting enough time with either of you, so- -
- Rory, babam taşındığından beri ikinizle de yeterince vakit geçiremediğimizi düşündü.
That's just about enough out of you, young colt.
Bu kadarı yeter seni küçük nankör.
Okay, that's enough out of you.
Senden bu kadar yeter.
That's enough out of you little pup!
Bu kadar yeter minik yavru!
That's the understatement of the year. - That's enough out of you.
Yılın en yetersiz ifadesi.
Wow, that's almost enough to take you right out of the moment, huh?
Bu seni baştan çıkarmaya neredeyse yetiyordu, değil mi?
I think you're old enough to know that your dad's not just a dad. He's also a man and that even though I'm not married to your mom I still enjoy the company of women which means that I will occasionally go out with one.
Ben aynı zamanda bir erkeğim ve artık annenle evli olmamama rağmen kadınların arkadaşlığından hoşlanıyorum.
So it's not enough that you run me out of town.
Beni şehir dışına postalaman için yeterli değil bu.
- That's enough out of you.
Senden fazla değiller.
These aren't normal kinds of clouds like we know about on the Earth, you have iron vapour making these clouds, and then the clouds may get thick enough that you get iron droplets raining out of the clouds.
Bunlar, Dünya'daki bildiğimiz bulutlara benzemez. Bulutları oluşturan buharlaşmış demirdir. Ayrıca bulutların, demir damlacıkları yağdıracak kadar yoğunlaştığı yerler olabilir.
You scared the fuck out of them right enough, but that's not the point.
Onların ödünü yeterince patlattın ama mesele bu değil.
You dirty bastard! That's enough! Keep out of this!
Pislik herif! Noolduğunu bilmiyorsun!