That's my phone tradutor Turco
484 parallel translation
I need you to phone my folks, I want you to tell them that I'm fine and everything's OK, that I'm just going to go travelling for a little bit.
Bizimkileri aramanı ve onlara iyi olduğumu, her şeyin yolunda olduğunu, ve biraz daha seyahat edeceğimi söylemeni istiyorum.
That piece of paper... That's my phone number.
O kâğıt parçası telefon numaram olur kendileri.
That's when I make my move. And his phone?
O zaman harekete geçeceğim.
If it suddenly disappeared, they'd be certain something was wrong. [phone ringing] That's probably my husband.
Eğer kürk aniden kaybolursa, ortalıkta yanlış bir şeyler olduğunun farkına varırlar Muhtemelen kocamdır.
Oh, that's my phone.
Telefonum.
That's my phone.
Bu benim telefonum.
That man on the phone said he's got my husband.
Arayan adam kocamı kaçırdığını söyledi.
That's my phone number! She remembers it!
Hey, hala numaramı hatırlıyorsun!
That's why I'm giving you my phone number.
Zaten o yüzden sana telefon numaramı vereceğim ya!
Any second that phone's gonna ring and Clarence McElheny is gonna tell me Mr. Jensen wants me in his office tomorrow morning so he can personally chop my head off.
Her an telefon tekrar çalabilir ve Clarence McElheny Bay Jensen'in yarın sabah beni ofisinde istediğini söyleyebilir böylece kafamı kendi elleriyle koparabilir.
And now you are proposing that I dig through acres of garbage and waste and filth, just so I can keep my job answering Wellman's phone?
Ve şimdi de siz bana çöpleri karıştırmamı söylüyorsunuz... peki ne için Wellman'ın telefonlarına bakmam için.
I was hopin'to take control of Linda's very expensive new toy by simply getting the phone to talk to the computer, knowing that computers always do as they're told except at my bank, of course.
Sadece telefonu bilgisayarla konuşturarak Lindanın yeni pahalı oyuncağını kontrolunun eline geçirmeyi umuyorudum bilgisayarların söyleneni daima yaptığında eminim. Bankamdaki hariç tabii ki.
Tomorrow, I'm going to get that Vancouver phone call taken off my bill and I'm going to go down and have the city move that stupid light.
Yarın, şu Vancouver görüşmesini faturamdan sildireceğim. Sonra da şehre inip o aptal ışığın yerini değiştireceğim.
That's my phone number.
Telefon numaram.
See, I'll bet what's happening out there... is that the police are busting some poor little old couple... unknowingly supplying me with my phone feed.
Bakın, Bahse girerim olan şudur... Polis farkından olamadan telefon hattını kullandığım... zavallı yaşlı çifti yakalıyordur.
- That's my dad's phone.
- Hey, o babamın telefonu.
- That's my phone!
- Bu benim telefonum!
And I got phone numbers shoved in my pocket by every pretty girl in that room.
Benim de cebim o salondaki kızların sıkıştırdığı telefon numarasıyla dolu.
That's my kid Frankie's home phone number and I'll tell you why in a minute.
Oğlum Frankie'nin ev telefonu bu. Neden yazdırdığımı söyleyeceğim şimdi.
That's my phone.
Telefonum çalıyor.
My dad told me to tell you that he`s on the phone with his dentist... and that I should behave myself and entertain you until he gets back. Oh.
Babam bana telefonda dişçisiyle konuştuğunu ve kendisi gelene... kadar size eşlik etmemi söyledi.
And that's everything that happened in my life right up to the time I got this phone call.
Ve... hayatımda olan her şey bu kadardı tam o anda bu telefon geldi.
So there I am, actually biting the fingernails of the same hand that's holding the phone, not two minutes after I'm on with my mother.
Annemle konuştuktan iki dakika sonra....... ahizeyi tutan elimin tırnaklarını yemeye başlıyorum...
That's my cell phone. It's in my jacket pocket.
Bu benim cep telefonum Ceketimin cebindeydi
That's my phone!
O benim telefonum.
Then three years later my husband ran off with some gal from the phone company and on the day that our divorce was finalized I stepped out of the courthouse and you know how you-you-you can see shapes in those big fluffy clouds?
Üç yıl sonraysa kocam telefon şirketinde çalışan sevgilisiyle kaçmıştı. Boşanmamız kesinleştiği gün mahkeme binasının dışına adım attım. Büyük, yumuşak, kabarık şekilleri olan bulutları bilir misiniz?
That's my phone, thank you.
- Benim telefonum, teşekkür ederim
850-3943, that's my phone number.
850-3943 telefon numaram.
I know it's asking a lot, but if you could get him to realize that I'm not in New York to say I'm sorry, or to get him to return my phone calls, I'm here... because I'm... I'm worried about him.
- Çok şey istediğimi biliyorum ama eğer özür dilemek için New York'a gelmediğimi ya da beni aramasını sağlamaya çalışmadığımı, onun için endişelendiğim için burada olduğumu anlamasını sağlamanı istiyorum.
- That's my cell phone.
- Bu benim cep telefonum.
[Telephone rings] Oh, that's my phone.
Bu benim telefonum.
Give me the phone. that's my phone.
Telefonu ver, o benim telefonum.
That's my dad's satellite phone!
Bu babamın cep telefonu!
Give me that! That's my phone!
- Bu benim telefonum.
[PHONE RINGS] Hey, that's my cell phone!
Hey, bu benim cep telefonum!
It's--it's just that, uh, my phone was broke.
Telefonum bozulmuştu ve üstünde numaran olan peçeteye burnumu silmiştim.
I'm a sales rep, which means that my job is to speak to clients on the phone about quantity and type of paper, and whether we can supply it with them, and whether they can pay for it.
Ben satış temsilcisiyim, işim telefonda müşterilerle konuşmak Kağıdın miktarı ve türü hakkında, Ve ayrıca onlara sağlayıp sağlayamayacağımız,
Colonel, there's a red phone in my office that only takes calls from one man.
Albay, ofisimde sadece bir adamla konuşabileceğim kırmızı bir telefon var.
I was on the phone and I heard a clicking sound, and I'm wondering if that's my dad being bugged or if I'm just being paranoid.
Telefonda konuşuyorken bir tıkırtı duydum. acaba babam dinleniyor mudur yoksa ben paranoya mı yapıyorum?
( cell phone rings ) that's my mobile.
Cep telefonum çalıyor.
That's my home phone number, my pager number... my cell number and a partial list of references.
Ev telefonum, çağrı cihazı numaram, cep telefonum orada yazıyor.
Now, there's a good chance... that my phone lines have been tapped... and if they're tapped, they can trace you.
Şimdi telefonlarımın dinlenmesi için iyi fırsat ve eğer dinleniyorlarsa sizin izinizi sürebilirler.
That's my cell phone number.
Bu benim numaram.
I was worried, that's all. You could have called my cell phone. I did, but I only got the recording.
sadece merak ettim cep telefonumu arayabilirdin aradım ama mesaj çıktı
It's not my phone that's ringing
Benim telefonum değilmiş.
That's my cell phone number.
İşte cep numaram.
Sorry, that's my phone.
Affedersin, telefonum çalıyor.
I want you to take that. - That's my cell phone number, okay?
Bunu almanı istiyorum.
My phone's on that bus.
Telefonum o otobüsteydi.
I just got off the phone with Jordan who told me that my son rolled over for the first time.
Az önce Jordan ile telefonda görüştüm, oğlum ilk defa yuvarlanmış.
I understand that my cell phone may be annoying to some... but what are you doing about that noise?
Bunun can sıkıcı olduğunu anlıyorum ama bu gürültü konusunda ne yapacaksınız?
that's my boy 361
that's my girl 410
that's my best friend 28
that's my sister 96
that's my baby 48
that's my man 51
that's my line 54
that's my husband 82
that's my boss 25
that's my mom 88
that's my girl 410
that's my best friend 28
that's my sister 96
that's my baby 48
that's my man 51
that's my line 54
that's my husband 82
that's my boss 25
that's my mom 88