That's not a problem tradutor Turco
627 parallel translation
Anyway, that's not a problem.
Herneyse, bu problem değil.
That's not a problem.
Bence bir sakınca yok.
- That's not a problem.
- Sorun değil.
But that's not a problem.
Hiç de canımı sıkmıyor.
- That's not a problem, is it?
Bu sorun olmaz, değil mi? Hayır, sorun değil.
Sectarianism can't go on forever. It's not because a man is killed that the problem will be solved.
General de Gaulle, "Verdun Mareşali'ne hürmet etmeliyiz." dediğinde şahsen hiç şaşırmamıştım.
Oh, that's not a problem.
Benim için sorun değil.
Oh... that's not a problem.
Bu sorun değil.
what I do not believe that he understands is that... has... a psychiatric problem.
Bunu anlamalısınız ki sizin psikolojik bir probleminiz var.
- Good-bye, Matisse. - I think Elmyr's problem for years... and the reason why he could not succeed as a painter in his own right... was that the type of life he led... prohibited him from having a personal vision.
- Bence Elmyr'in uzun yıllardır süregelen asıl sorunu... ve kendi başına bir ressam olarak başarılı olamayışının sebebi... yıllardır sürdürdüğü yaşam tarzının... onun kendine özgü bir vizyon sahibi olmaktan alıkoymasıydı..
But that's not a problem at all.
Fakat arazi hiç de sorun değil.
That's not a problem now.
Bu artık sorun değil.
That's not a problem.
para sorun değil!
You'll live here a few days - I hope that's not a problem?
Birkaç gün burada kalın.
- The problem that : It's not a misunderstanding.
- Bu sorun yanlış anlama değil.
I hope that's not going to be a problem, Mr. Frimkin.
Umarım bu sorun olmayacaktır Bay Frimkin.
That's not a problem.
Sorun yok.
You want to be in a Marx Brothers film, that's your problem. I'm not interested.
Marx Kardeşler... filmi yapmak sizin sorununuz.
It's a mystery. Of course, that's not a problem for you there, at the City Hall.
Tabii Belediye Sarayı'nda bu sizin için bir sorun değil.
Comrade Zinoviev, I will not be steamrollered by this committee that has not had a proper education on this problem.
Yoldaş Zinoviev, bu sorun hakkında yeterli bilgisi olmayan bu komitenin baskısına boyun eğmeyeceğiz.
- That's not a problem?
- Sizin için fark eder mi?
That's not a problem for you anymore.
Senin için artık sorun değil.
maybe that's not that big a problem.
Bu büyük bir problem olmayabilir.
Closing my eyes is not a problem, but to hold my breath for her... that's impossible!
Gözlerimi kapatmak sorun değil, ama onun için nefesimi tutmak... O, imkansız!
And that's not a problem?
Bu sana bir sorunmus gibi gelmiyor mu?
Well, lady, there's not a real big moth problem off the Pacific coast. But if you want one out of cedar, that's fine. I'll start all over.
Pasifik sahilinde büyük bir güve sorunumuz yok, ama sedir olsun derseniz baştan başlarım.
Yes, sir. That's not a problem. I'll take care of this.
Bu problem değil.
If you're uncomfortable with the fact that I'm a woman, it's your problem, not mine. OK.
Bir kadın olduğum gerçeği ile ilgili bir derdiniz varsa, bu sizin sorununuz, benim değil.
That's not a problem.
O sorun değil ki.
Well, that's not really much of a problem. - How come?
- Eh, bu pek de sorun olmuyor.
But now we can make a legitimate case that this is not an isolated problem.
Ama şimdi, dışlanmamış, yasal bir dava yapabiliriz.
I disagree, I feel that's not a problem.
Bunun suç olduğunu sanmıyorum!
That's not a good answer, Dad. What's the problem?
Bu iyi bir cevap değil baba.
- That's not a problem.
- Bu problem değil.
If you want me to kill you, that's not a problem.
Eğer kendini öldürtmeye çalışıyorsan, sana yardımcı olabilirim!
Five days. That's not a problem.
- Sorun değil.
It's too steady. - What's the problem? We're not the only ones who put a homing device on that truck.
Şu kamyonda bir başka hedef alıcı var.
- It's not a question about that.
- Yoo, abartma, problem değil.
No, but that's not a problem.
Ama, önemli değil.
That's not a problem, is it?
Problem olmaz değil mi?
That's not a problem.
Sorun değil.
That's not a problem. Dispose of the remnants.
Sorun değil.Geri kalanından kurtulun.
I had a drinking problem but that's not why they- -
Alkol problemim vardı ama beni çıkartmalarının sebebi bu değildi.
- l hope that's not a problem for you.
- Umarım bu senin için sorun olmaz.
It's not your cause that I have a problem with. It's your methods.
Senin davanla ilgili bir sorunum yok, yöntemlerinle ilgili var.
You've taken over 3,000 gigabytes of information including my launch plan, but that's not going to be a problem, Captain.
3,000 gigabyte'dan fazla bilgiyi indirmişsiniz. fırlatma planım da dahil, ama bu bir sorun olmayacak kaptan.
That's not an MP. That's a YP. "Your problem."
Bu benim B. P'em değil, bu S. P, sizin probleminiz!
And l-l believe that Dale is having a problem, not with motivations, but with some sort of adhesive buildup on the bottom of his shoes.
Bence Dale'in bir sorunu var, motivasyonuyla ilgili değil tabii fakat ayakkabısının altına yapışkan bir takviye lazım gibi.
That's not a problem, is it?
Bir sorun olur mu?
That's not a problem during the day.
Gündüz bu sorun olmaz.
That's not a problem, because at least one of us is sure to buy it along the way.
Bu bir sorun değil, çünkü içimizden biri merminin tadına bakacak en nihayetinde.
that's not fair 860
that's not good 589
that's not it 900
that's not true 2932
that's not funny 501
that's not the point 702
that's not possible 749
that's not how it works 183
that's not me 321
that's not mine 140
that's not good 589
that's not it 900
that's not true 2932
that's not funny 501
that's not the point 702
that's not possible 749
that's not how it works 183
that's not me 321
that's not mine 140