That's not me tradutor Turco
7,917 parallel translation
And just that day before, I suppose you did not ask me to run Commissioner Loeb out of town so that you could get your old job back?
Ve o günden sonra da işine dönmek için Müdür Loeb'u şehir dışına çıkarmamı istememişsindir sen şimdi.
Endorsing politicians... that's not me.
Siyasetçileri desteklemek bana göre değil.
You are trying to shame me, and that will not fly.
Beni utandırmaya çalışıyorsun ama başaramayacaksın. - Tamam.
Charles, it's very sweet that you want to set me up with someone, but I do not trust your taste in guys at all.
Charles, bana birini ayarlamak istemen çok güzel ancak erkek konusunda zevkine güvenmiyorum.
Well, that's not how I would have put it, but I know you were mad at me for ruining blooper time, so I did all your paperwork.
Tam olarak öyle ifade etmemiştim ama gaf zamanınızı berbat ettiğim için bana kızgın olduğunuzun farkındayım. - Ben de bu yüzden tüm evrak işlerini hallettim.
I want be with someone who puts me first, who cares about what I need, and that's not you.
Beni ilk sırada tutacak, istediklerime önem verecek birisiyle beraber olmak istiyorum. Ve bu sen değilsin.
If I presided over the first sorority ever to accept a gay, imagine how far that would get me with my future gay makeup person, my gay wardrobe person, not to mention my creepy, gross, gay viewers
... ki o da geylerle dolu gibi bir şey. Eğer geyleri kardeşliğe kabul eden ilk başkan olursam bunu gelecekte beni nerelere taşıyacağını düşünsene... Gey makyaj sanatçısı, gey stilist...
There's not really that much work for me here in Florida.
Aslında Florida'da benim için fazla iş yok.
You're trying to impress me with your legal domination to prove that you're not just a paralegal but an associate.
Sen beni hukuki hakimiyetinle etkilemeye çalışıyorsun çünkü sadece bir stajyer değil bir yardımcı avukat olduğunu kanıtlamaya çalışıyorsun
It's not that simple, believe me.
O kadar da basit değil, inan bana.
Oh, wait, that's not me.
Bir dakika, o ben değilim.
All I know is, she's not doing well, but other than that, she's not confided in me.
Bildiğim tek şey iyi olmadığı ve benimle bunun hakkında konuşmadığı.
But that's not enough to make me quit.
Fakat bu bile pes etmem için yeterli değil.
I feel like it's on me. It's not that bad.
üstümde gibi o kadar kötü değil.
I'm not saying that you tried to trick me or... OK, yeah,
Beni kandırmaya çalışıyorsun demiyorum...
That's not for me to decide, Mr. Porter.
Buna ben karar vermiyorum, Bay Porter.
That's not the way it looked to me, hotshot.
Bana pek öyle gelmedi becerikli.
That's not my brother. I mean, he, was created when Lex Luthor hit me with a duplicator ray... to make a clone of me he could control.
Yani, Lex Luthor çoğaltıcı ışınla kontrol edebileceği bir klonumu yaratmak için bana vurduğu sırada oldu.
I'm not sure if it's wrong of me to think like this right now but I can't help but think that I'm better off than she is right now.
Şu an bu şekilde düşünüyor olmamın yanlış olup olmadığından emin değilim ama yine de ben o kadından çok daha iyi bir durumdayım.
Unless you can guarantee me that you're gonna rescue my wife by midnight, - I'm not gonna risk losing her.
Karımı gece yarısına kadar kurtaramayacaksanız onu kaybetme riskine girmeyeceğim.
Kind of into having a newbie, especially one that's not me.
Sanki yeni bir çömez gelmiş gibi, ama bu sefer ben değilim.
It's ironic that you trust me to save your sight but not date you.
İronik olan, gözünü iyileştirmem için bana güveniyorsun ama sevgili olamıyoruz.
Well, that's not really up to me.
Bu pek bana bağlı değil.
Nah, it was the... It's not funny. It's just that when you said that out loud, it made me laugh.
Yok, komik değil, sadece bunu sesli söyleyince, gülesim geldi.
He may not be dead, but he's not going to be feeling too good after that many rubber bullets. What did you do to me?
Ölmemiş olabilir ama o kadar plastik mermiden sonra çok iyi hissetmeyecek.
Well, in reality, at this distance, that bear's no threat to me, so I prefer not to shoot it.
Yani, gerçekte, bu mesafeden, bu ayı bana bir tehdit değil, onun için ateş etmemeyi tercih ederim.
It's what, painfully obvious that the reason you try to drag your dick through every attractive woman you meet is because you're not over me?
Tanıştığın her çekici kadına aletini sokmaya çalışmanın sebebinin beni unutamamış olman, o kadar çok mu belli oluyor?
And what I've decided is that you shut the door on me the other night, and it's not fair you to dictate what I do and don't get to say.
Kararıma gore yuzume kapıyı kapattın ve benim ne diyip ne demeyecegime karar veriyor olman hic de adil degil.
Not only that, you are gonna help me fix it up and get it running again.
Bununla kalmayacak, tamir edip çalışır hale gelmesi için bana yardım edeceksin.
You got to do this lemon drop shot with me, Kay. That's not funny.
Şu limonlu kokteyli benimle içmelisin, Kay.
Excuse me. I have not seen anything out of the ordinary or anything that could be causing this storm.
Olağan dışı bir şey görmedim belki de fırtınaya bu sebep oluyordur.
He wrote me to renounce my power's might, a choice that, but for him, I'd not have known.
Gücümden vazgeçtiğimi yazdı ama o olmasa bunu asla yapamazdım.
Try not to kill me with that thing.
Beni onunla öldürmemeye çalış.
That's not why. Because you didn't ask me.
- Ondan değil, sen çağırmadın diye.
That's why i need to do this - - not just for henry, for me.
Bu yüzden bunu yapmam gerek. Sadece Henry için değil, kendim için de.
You told me you did not know Maria Gutierrez... it's come to my attention that you were a regular at the soup kitchen where she worked. What?
Maria Gutierrez'i tanımadığını söylemiştin ama kendisinin çalıştığı aşevinde düzenli yemek yediğini öğrendim niyeyse.
Could you do that thing you did last year where you lose and then you try and throw a chair but not realize it's bolted down and wrench your back and then curse at me while I wave a trophy in your big, red face, could you?
Geçen sene yaptığın şeyi yine yapabilir misin acaba? Hani kaybedince, tutturulmuş olduğunu fark etmeden sandalyeyi alıp fırlatmaya çalıştın da belini burktun sonra da ben kupayı koca, kırmızı suratına sallarken bana küfür etmiştin ya?
It's not a human that's after me.
Peşimde olan şey bir insan değil.
It matters because I'm afraid you're gonna use this poor woman to shut everybody out right until the bitter end, because whatever it is you're not telling me, that's the real reason why you're alone, John.
- Önemi var çünkü sen bu kadını acı son gelene kadar herkesi kendinden uzak tutmak için kullanacaksın. Çünkü bana anlatmadığın şey her ne ise yalnız olmanın gerçek sebebi o John.
It's not the already dead that bother me.
Beni rahatsız eden çoktan ölmüşler değil.
How does that not put me on the radar at Chop Suey U.S.A.?
Nasıl oldu da Chop Suey ABD'nin radarına giremedim?
You're not gonna ask me what that was about?
Bunun ne hakkında olduğunu sormayacak mısın?
As long as you're not cheating on me, that's all that matters.
Beni aldatmadığın sürece başka bir şeyin önemi yok.
And that's not for me.
Benim için değilmiş.
This is the best thing that's happened to me since I realized that weird mole on my arm was just a Grape-Nut and not cancer.
Her gece. Bu, kolumdaki garip benin bir üzüm tanesi olduğunu, kanser olmadığımı öğrendiğimden beri başıma gelen en iyi şey.
You're not gonna enjoy this, believe me, until you start telling me everything that's going on in this place.
Bu hiç hoşuna gitmeyecek ta ki bana burada olan biten her şeyi anlatmaya başlayana dek.
Well, that's not gonna happen. You're stuck with me.
- Öyle bir şey olmayacak, başındayım.
At that time, he would not talk to me.
O sırada benimle konuşmak istemedi.
That would mean, okay, that your decisions, like giving me a power of attorney... if you were incompetent at the time, so that it's not good.
Bu da senin bana bir temsilci gücü vermek gibi kararının aklının başında olmadığı anlamına gelecekti Hem dur bitireyim.
I guarantee that's not what Walter wanted you to say to me.
Bahse varım Walter bana bunları söylemeni istememiştir.
And now that temptation has been removed, because once again, God has done for me what I could not do for myself.
Şimdi ise baştan çıkarıcı şey ortadan kalkmış oldu çünkü Tanrı bir kez daha benim kendim için yapamayacağım şeyi benim yerime yaptı.
that's not fair 860
that's not good 589
that's not it 900
that's not true 2932
that's not funny 501
that's not the point 702
that's not possible 749
that's not how it works 183
that's not mine 140
that's not enough 234
that's not good 589
that's not it 900
that's not true 2932
that's not funny 501
that's not the point 702
that's not possible 749
that's not how it works 183
that's not mine 140
that's not enough 234