That's not necessary tradutor Turco
772 parallel translation
That's not really necessary.
- Hayır, gerekmez.
That's not necessary.
Bu gerekli değil.
How about shaking hands? - That's not necessary, is it?
Sonraki aylarda, Phil risk alarak ona karşı aşırı ilgi gösterdi.
That's not necessary.
Buna gerek yok.
That's not necessary.
Gerek yok.
That's not necessary.
Hiç gerek yok.
She fell passionately in love with him, which brings me to the cruel part of the story - merely breaking off to remark, my dear Pip, that it's not necessary to fill the mouth to its utmost capacity.
Tabi kadının da ona derin bir aşkla tutulduğuna şüphe yok. Ki bu da bana hikâyenin en acı kısmını hatırlatıyor. Ağzımızı alabildiğince doldurmanın... gereksiz olduğunu belirtmek için esas konumuzdan ayrılıyorum Pip.
Martha, it's not necessary to make remarks like that.
Martha, açıklama yapmaya gerek yok.
That's really not necessary!
Bu gerçekten hiç gerekli değil!
- That's not necessary.
- Gerek yok. - Evet, var.
Perhaps it's not necessary, but that will help you.
Belki gerekli değildir ama yine de lazım olur belki.
If it's absolutely necessary, but not otherwise... ring that number for a cab to pick you up outside the south entrance... to the tube station at Hyde Park Corner.
Sadece kesinlikle ihtiyacın olduğunda orayı ara ve seni Hyde Park Corner metro istasyonunun Güney girişinden almak üzere bir taksi iste.
That's not necessary, Mrs. Hudson.
Gerekli değil, Mrs. Hudson.
Oh, that's not necessary.
- Hiç gereği yok.
That's not necessary, Mr. Bonney.
"Billy Bonney yanarak öldü, yakınlarından hiç kurtulan olmadı."
- That's not necessary.
- Buna gerek yok.
No, no. That's not necessary.
Hayır, hayır, buna gerek yok.
No. That's not necessary.
Gerek yok.
That's not necessary.
- Lüzumu yok.
That's not necessary, Gianna.
Hiç gerek yok, Gianna.
- Oh, that's not necessary.
- Buna gerek yok
The signal was to be a hymn, but that's not necessary.
İşaret, bir marşımızdı ama buna gerek yok.
- That's not necessary.
- Gerek yok.
And because of that you're shooting and showing off? That's not necessary to scrounge a meal.
Ve şu show'u ve silah atışını kesersen Çünkü bir öğün yemek için bunlara gerek yok.
A Druid can only repeat the secret to another druid, all that I can tell you... is that it contains mistletoe and lobster, the lobster is not necessary... but it tastes good.
Sadece bir Rahip, diğer bir Rahibe bu sırrı aktarabilir, size tüm söyleyebileceğim şu kadar ki... içinde ökseotu ve istakoz var, istakoz gerekli değil... ama iyi lezzet veriyor.
No, that's not necessary.
Hayır, gerek yok.
Oh, that's not necessary.
- Bu gerekli değil.
No, that's not necessary...
Gerek yok. Sen oraya git.
Thanks, that's not necessary
Sağolun, ama gerek yok!
- That's not necessary.
- Hiç gerek yok.
Under observation, he appeared so familiar, obedient, docile and intelligent with humans that conditioning was not considered necessary.
Gözlemler altında, insanlara çok alışık, itaatkar, uysal, ve insan gibi akıllı gözüküyordu. Bu durum mutlaka hesaba katılmamıştır.
Actually, that's not necessary. His pulse rate is 1340.
Lüzum yok, kalp atışı 1340.
- That's not necessary.
- Sağlığımızın kontrol edilecek bir yanı yok.
That's not necessary, Captain.
- Şimdilik, gelmenize lüzum yok kaptan.
That's not necessary. My birth certificate is not with me, but my name is Omer.
- Yok valla, kafa kağıdım yanımda değil ama afedersin ben Ömer, Turist Ömer yani.
No, that's not necessary
Hayır, gerekli değil.
That's not necessary, Lon.
Bu gerekli değil, Lon.
That's not necessary.
Bu gerekli değildir.
That's not necessary, I'm used to staying at inns
Gerek yok, Ben handa kalırım!
Viewers are urged not to leave their homes unless absolutely necessary, and are reminded that if they do they must carry their vaccine cards with them.
İzleyicilerimiz acil durumlar dışında kesinlikle evlerinden çıkmamalılar. Ve kartlarını da yanlarında bulundurmayı unutmamalılar.
- That's not necessary, Mr House.
- Bu şart değil, Bay Haus.
Lock him up in chains. That's right. It's not necessary.
Onu zincirleyelim evet bu gerekli değil kaçabilir
That's not necessary.
Lütfen. Gerek yok.
No, that's really not necessary. Take a seat!
Hayır, buna gerçekten gerek yok.
That's not necessary.
- Dolaba bakmaz ki.
That's not necessary.
Gerekli değil.
It's the governor's fervent hope that force will not be necessary in retaking the school.
Valinin en büyük ümidi... okulu geri almakta zor kullanmanın gerekmemesi.
That's not necessary. I'm already awake.
Buna gerek yok, çünkü uandım.
That's not even necessary.
Buna hiç gerek yoktu, ahbap.
Hey, that's not necessary.
Hey, bu gerekli değil.
That's not necessary
Gerekli değil.
that's not fair 860
that's not good 589
that's not it 900
that's not true 2932
that's not funny 501
that's not the point 702
that's not possible 749
that's not how it works 183
that's not me 321
that's not mine 140
that's not good 589
that's not it 900
that's not true 2932
that's not funny 501
that's not the point 702
that's not possible 749
that's not how it works 183
that's not me 321
that's not mine 140