That's not what happened tradutor Turco
597 parallel translation
Don't let them think that I've abandoned them... .. because that is not what's happened.
Sakın benim onları terkettiğimi düşünmesinler çünkü terketmedim.
First, if it's not too personal for a mother to ask... what happened between you and that man?
Öncelikle, bir annenin sormaması gerekir ama... o adamla aranda ne oldu?
But after what's happened, it's gonna be difficult to prove to him that we're not running an extermination camp out here.
Ama olanlardan sonra çocuğa, burada bir imha kampı... yönetmediğimizi kanıtlamak zor olacak.
- Why not? - That's what happened.
- Olan şey bu zaten.
Th-That's not what happened.
- Ama bu sebepten olmadı.
- That's not what happened.
- Öyle olmadı.
That's not gonna tell you what happened to him last night.
O dün gece neler olduğunu size söylemez.
But that's not what happened.
Ama öyle olmadı.
I haven't learned that because if I had learned that I'd have learned a lot more as well and what has happened would not have happened.
Öğrenemedim,... çünkü öğrenmiş olsaydım bunun yanında başka şeyler de öğrenmiş olacaktım ve yaşananlar yaşanmamış olacaktı.
I could go around explaining to everyone what happened, but I know that I did not cheat and that's enough.
Dolaşıp insanlara neler olduğunu anlatabilirim ama ben hile yapmadığımı biliyorum ve bu yeterli.
That's not what happened!
- Herşeyi saptırıyorsun!
One word to anybody about what happened... and you're not only going to have to settle with me... but that convention of yours is gonna find out their new bishop's a drunk... and you're two of the biggest damn fools this side of Fort Kearney.
Olanları birine söylediğiniz anda... hem beni karşınızda bulursunuz... hem de kongredekiler yeni piskoposlarının ayyaş ve ikinizin... Fort Kearney'nin bu tarafındaki en aptal tipler olduğunuzu öğrenirler.
That's not quite what happened.
Olanlar tam olarak böyle gelişmedi.
After that, I don't know what happened, they must have taken her and not found anything.
Sonra ne oldu bilmiyorum. Kadında bir şey bulamamış olmalılar.
What has happened to bring you to that conclusion? - I'm not at liberty to say, Picard, but negotiations are no longer the answer. - That's quite a big jump.
Bu kanıya nasıl vardınız?
That's not what happened.
Öyle olmadı.
And what's happened is this, that earlier this evening, I crept into Hugh's dressing room while he was asleep, and very carefully, took out his brain, making sure not to wake him up.
Ve ne oldu biliyor musunuz? Bu sabah Hugh'un odasına girdim o bu sırada uyuyordu, dikkatli bir şekilde beynini aldım. Uyanmamasına özen göstererek.
- That's not what happened.
- Öyle bir şey olmadı.
- That's not what happened.
- Böyle olmadı.
- No, no, that's not what happened. The guy got fired because he went berserk in class.
Bugün 5. dersim.
Look, I don't know what's goin'on with you, or what happened, or what you all did but I'm not gonna tell anybody and I'm not gonna say that I even saw you.
Sana ne olduğunu veya neler olduğunu bilmiyorum ya da ne yaptığını bilmiyorum ama kimseye bir şey söylemeyeceğim ve hatta seni gördüğümü de söylemeyeceğim.
Well, I'd like to tell you that five minutes after I kissed Diane, she came running out into my arms and that we fell in love forever, but that's not what happened.
Size Diane'i öptükten bes dakika sonra kosarak kollarima atladigini ve sonsuza dek asik oldugumuzu söylemek isterdim. Ama öyle olmadi.
That's not what happened last time, that's not what's happening this time.
Sorun bu değil..
That's not what happened at all.
Olanlar bunlar değildi aslında.
The place where people will go to find out what happened is The New York Times. Therefore it's extremely important, if history is to be shaped in an appropriate way, that certain things appear, certain things do not, certain questions be asked, others be ignored, and that issues be framed in a particular fashion.
Bu yüzden bir tarafta telkin ve kontrole bağlılık, öbür tarafta mesleki dürüstlük var.
What's really important is... that none of this ever happened. That's not important, is it?
Hiç çalışmadı.
That's not what happened.
Olay böyle olmadı.
That's not what happened at all.
Böyle bir şey olmadı.
And explain to you what had happened. They would have to understand that my husband's not crazy.
Kocamın deli olmadığını öğrenmeleri lazım.
That's not what happened, Ms. Crossman.
Öyle olmadı.
Sounds like you're not convinced that's what really happened.
Sanki bunların olduğuna inanmamış gibisin.
What if that's not what happened?
Ya öyle olmadıysa.
Well, that's not exactly what happened.
Tam olarak öyle olmadı. Oraya vaktinde vardım.
That's not what happened.
Olanlar bu değildi...
That's not what the police said happened.
Polisin anlattığı bu değildi.
Apparently, contact with photonic energy disrupted your magnetic cohesion, but we're still not sure if that's what happened to the others.
Görünüşe göre, fotonik enerji ile kurduğun temas manyetik kohezyonunu bozmuş, fakat hala, diğerlerine ne olduğunu bilmiyoruz.
- I mean, that's what happened, isn't it? I mean, it's not exactly like this guy just rolled over, is it, Jim?
Adam salak çıkmadı, değil mi Jimmy?
No, really, that's not what happened.
Hayır öyle olmadı.
Not the first time that's happened, I know, but if you had seen what I saw...
Bu ilk defa olmuyor biliyorum, fakat sen de benim görmüş olduğumu görseydin...
That's not what happened.
- Olan şey bu değildi.
Well... that's the usual story they tell... but that's not exactly what happened.
Aslında herkes hikayeyi bu şekilde anlatır. Fakat olaylar tam olarak bu şekilde gerçekleşmemiştir.
Maggie, thanks for your concern, but that's not what happened.
Maggie, ilgin için sağ ol. Ama durum öyle değil.
That is not what happened. She thought the bartender said, "Last call."
Öyle olmadı Barmenin son içkiler dediğini duyduğunu sanmış.
- You're sure that's not what happened to him?
- Ona olanın bu olmadığından emin misiniz?
That's not what happened.
Ama öyle olmadı.
That's not what happened. I'm sorry.
Öyle olmadı.
I want you to know that in spite of what's happened here tonight, we are not deterred.
- Kevin. Bilmelisiniz ki, bu akşam olanlara rağmen ayaktayız, dağılmadık.
- I was under the impression that I could overcome my unlucky ways BUT after what's happened tonight, obviously not.
- Şanssızlığımı yenebileceğimi düşünüyordum ama bu gece olanlardan sonra, açıkça olmayacak.
- That's not what happened.
- Olan şey bu değildi ki.
That's not exactly what happened. He died about four years later somewhere down in Alabama.
Pek de öyle olmadı... 4 yıl kadar sonra Alabama'da bir yerde öldü.
That's not what happened.
O şekilde olmadı.
that's not fair 860
that's not good 589
that's not it 900
that's not true 2932
that's not funny 501
that's not the point 702
that's not possible 749
that's not how it works 183
that's not me 321
that's not mine 140
that's not good 589
that's not it 900
that's not true 2932
that's not funny 501
that's not the point 702
that's not possible 749
that's not how it works 183
that's not me 321
that's not mine 140