That's what tradutor Turco
166,815 parallel translation
That's what Finn always said, huh?
Finn hep böyle derdi, değil mi?
That's what I thought.
Ben de öyle düşünmüştüm.
All right, so what's the deal with that pool?
Pekala, O havuzun olayı ne?
What's that crap on your head?
Kafandaki o saçmalık da ne?
Whoa-whoa! That's not what you want to gulp. - Mm-mm.
Bu yutuvermek isteyeceğin bir şey değil.
Yeah, that's what I said.
Evet ben de öyle demiştim.
That's what best friends do.
Sıkı dostlar böyle yapar.
Oh, what's the name of the clown that everyone got growing up?
Hepimizin doğum gününe gelmiş şu palyaçonun adı neydi?
Okay, that's what i'm talking about!
Aynen, işte bundan söz ediyordum!
That's what it is.
Başka bir şey değil.
He says that it's not up to him What happens to chip.
Chip hakkında verilecek kararın kendisine bağlı olmadığını söyledi.
Don't hit that monkey. What's the matter with you?
Vurmasana maymuna, senin derdin ne?
What he needs is a positive role model... that's where I come in.
İhtiyacı olan şey örnek bir rol modeli. Yani artık devreye ben giriyorum.
That's all surface stuff, and everybody knows that it's what's on the inside that matters the most.
Bunlar hep yüzeysel şeyler. Herkes bilir ki asıl önemli olan iç güzelliğidir.
That's what we wanted. We got what we wanted.
İstediğimiz buydu ve istediğimizi aldık.
Right. And-and what's the worst that could happen?
Hem en kötü ne olabilir ki?
That's the opposite of what I just suggested.
Bu az önceki tavsiyemin tam tersini yapmak.
What's that?
Nasıl?
What's that gonna do?
- Bu ne işimize yarayacak?
That's not what that is.
Düşündüğünüz gibi değil!
What we do at that conflict is entirely up to us.
Bu çatışmada yaptığımız şey tamamen bize kalmış.
Not that I don't love tunnels, but what's the holdup?
Tünelleri sevmediğimi sanmayın ama, ne yaptığınızı merak ediyorum?
That's what we are... a team.
Olduğumuz şey... bir takım.
What's that in your hand?
- Elindeki ne?
Then what's he doing in Brooklyn when he said that he was at a golf course in Jersey?
Jersey'de golf dersine gideceğim demişken hem de.
If you told him to disappear, that's exactly what he did.
Ona ortadan kaybolmasını söylediysen o da öyle yapmıştır.
What's the one place that exists outside of time?
Zamanın dışında var olan tek yer neresi?
What is that? That's power.
- Bu da ne?
Well, what's wrong with that? What?
Bunda ne var ki?
I think what Martin is trying to say is that he's worried that, if it came down to a decision between Leonard and us...
Sanırım Martin'in endişe ettiği şey Leonard'la aramızda seçim yapman gerekse...
I'm giddy with excitement. What's that got to do with him?
Boşuna demiyorum, Aruba daha iyi bir seçenekti.
Hey, what's that under there?
Şunun altında ne var?
That's what crew is!
Kürek takımı zaten!
So what could have done that?
- Peki bunu ne yapmış olabilir?
That's what family's for, Jack. That's right.
- Aile böyle günler için Jack.
They're produced when there's not enough Insulin in your blood. What is that?
Kanda yeterli insülin olmayınca üretilirler.
Once you locate the problematic strand, the one that doesn't belong, you can identify what's making him sick.
- Oraya ait olmayan sorunlu parçayı belirleyince hasta olmasının nedenini bulmuş olacağız.
It's important that we know exactly what the animal was in order to know how to treat Nathan.
Hangi hayvan olduğunu belirlememiz çok önemli. Böylece Nathan'ı nasıl tedavi edeceğimizi bileceğiz.
What's that?
O ne?
That's what made me stand up and pay attention.
Dikkatimi çeken de bu oldu.
If that's what you want.
- Madem öyle istiyorsun.
Well, Penelope, that's what we're gonna do now. Ok?
Ona şimdi yardım edeceğiz Penelope, tamam mı?
That's what we'll get.
- Ve o takımı alacağız.
When you stuck me in that basement, I was like, "Jack, what the hell did you do wrong?"
Beni bodruma gönderdiğinde, kendime, "Jack, sen neyi yanlış yaptın böyle?" dedim.
That's what it was, chela.
Aynen öyle, talebe.
That's what Big Head said.
Big Head öyle söyledi.
And he told me that Peter was very excited about the idea, but there was some resentment that he wasn't focused more on what the team was working on, so one of them went out and got a patent on it.
Peter'ın bana bu fikir için çok heyecanlı olduğunu söyledi ama Peter grubun çalıştığı işe odaklanmadığı için içlerinden biri gidip bunun patentini almış.
What, that's true?
Ne, bu doğru mu?
- What's that? That... is my theme tune.
- O benim fon müziğim.
KLAXON BLARES - What's that?
Bu ne?
What's that?
Bu ne?
that's what i meant 145
that's what i thought 979
that's what friends are for 62
that's what i'm talking about 742
that's what she said 296
that's what i want 288
that's what you think 208
that's what i do 333
that's what he said 357
that's what i'm saying 441
that's what i thought 979
that's what friends are for 62
that's what i'm talking about 742
that's what she said 296
that's what i want 288
that's what you think 208
that's what i do 333
that's what he said 357
that's what i'm saying 441