That's what i mean tradutor Turco
3,094 parallel translation
That's when niggas rhymed like that, you know what I mean?
Zenciler bu şekilde rhyme yaptığı zaman ne olduğunu Anladın mı?
The music and the foundation of the music of hip-hop comes from records that we found in our parents'crates, you know what I mean?
Bu müziğin ve hip-hop müziğinin ortaya çıkışı ebeveynlerimizin sakladığı kayıtları bulmamıza dayanır, anladın mı?
That's not what I mean.
- Onu kastetmedim aslında.
I guess that's what I mean.
Evet, öyle bir şey yapabiliriz.
I know what you mean. Let's do that again.
Hadi yeniden yapalım.
That's what I mean, boy!
İşte bunu diyorum evlât!
I mean, it seems to be, the general theory is, that it's a way for the brain to boil down all of the previous experiences and then add in that day's experiences as well to see what kind of overall universal patterns
Yani, görünen o ki, genel kabule göre rüyalar beynin, bütün önceki deneyimleri yorumlaması ve daha sonra bu günün deneyimlerine eklemesi ve aynı zamanda ne tür genel evrensel şablonlar bulunduğunu görmenin bir yoludur.
What? I mean the well, that's what I mean.
Kuyu, onu diyorum.
Andrew! What did you mean by I'm too involved in your personal life and that I abuse my spare key privileges?
Özel hayatıma çok karışıyorsun ve sana verdiğim anahtarı kötüye kullanıyorsun diyerek ne demek istedin?
I mean, I have done everything I can to convince Siobhan that I deserve to be a part of his life, but no matter what I do, it's just...
Sean'ın hayatında olmayı hak ettiğim konusunda Siobhan'ı ikna edebilmek için her şeyi yaptım ama ne yaparsam yapayım sadece...
You know what I mean? But that's my partner.
Ne demek istediğimi anlıyor musun?
I mean, because that's what he's really saying, isn't it?
Yani gerçekten bunu söylüyor, değil mi?
I mean people always post the best pictures of themselves and then that's what something is like when you meet them.
İnsanlar hep en güzel fotoğraflarını gönderirler. Sen de tanıştığında öyle bir şey beklersin.
I mean, maybe you're doing something wrong, but if it's what's meant to be, if it's what's right, does that really make you a bad person?
Yani, belki yaptığın şey kötüdür ama olması gereken odur ve doğrudur. Bu seni kötü bir insan mı yapar ki?
I mean, that's what I...
Yani ben...
Does that mean he's after me? What did I do?
Peşimde yani.. ne yaptım ben
I mean, what's going on with that?
Yani, nedir durum tam olarak?
I won't let our neighborhood be destroyed by subhuman sexual vermin, if that's what you mean.
Mahallemizin insanlık dışı sapık bir mikrop tarafından yok edilmesine izin vermeyeceğim.
That's not what I mean.
Öyle birşey demedim.
I mean, that's what happens, right?
Yani, olan bu, degil mi?
That's not what I mean.
Yanlış anladınız.
Look, I just need something that's a bit better than minimum wage that takes half a brain to do, you know what I mean?
Bak, asgari ücretten daha fazlasına ihtiyacım var. Bu da biraz zeka ister, ne demek istediğimi anladın mı?
I don't think a customer whacked him over the head because he sold him a car they didn't want, if that's what you mean.
Ama kasdettiğiniz buysa, istemediği bir şey sattığı için bir müşterinin gidip de Carl'ın kafasını yardığını sanmıyorum.
I mean, I don't even know what she's doing with that knucklehead.
Yani, o herifte ne bulduğunu hakikatten anlamıyorum.
I mean, that's really what I want it to be about, and I wanted the kids to come with me to visit my mom.
Yani gerçekten olsun istediğim, çocuklarla gelip annemi ziyaret etmek istedim.
I mean, that's what's going on here, right?
Dövüş yeri değil burası değil mi?
I mean, assuming that's what the magic cards are telling you, of course.
Yani, büyülü kartların sana ne söylediğini göz önünde bulundurarak tabii ki.
What I mean is that-that you probably came back to class with your skirt on backwards a time or two, right, huh?
Demek istediğim, sen büyük ihtimalle sınıfa eteğin ters şekilde bir iki defa girmişliğin de vardır.
I mean, that's definitely what happened.
Kesin böyleydi bence.
I'm just trying to make what I have mean something, and honor the person that gave it to me.
Ben sadece anlamlı bir şey yapmaya ve bu parayı bırakan insanı onurlandırmaya çalışıyorum
That's what you're going with? I mean, seriously.
Bu mudur yani?
I mean, that's what I do.
- Yani, ben böyle yapıyorum.
That's not what I mean. Look, you know how I feel about yanking Jabbar around.
Pisliksin, kabasın, olumsuzsun ve bu harika bir atıştı.
- That's exactly what I mean.
- Aynen öyle.
That's not what I mean. What happens at the end of these ransom cases?
Bu fidye olaylarının sonunda ne oluyor?
I mean, everybody says that that's what happens during previews.
Herkes diyor ki öngösterimlerde bu hep olurmuş
I mean, that's what previews are for, so that...
Yani öngösterimler bu yüzden var..
I mean, that's what you're always saying, right? - May I see that?
- Sen hep böyle dersin değil mi?
We've mailed it around, but, I mean, it's just that one page over and over again, and they thought that was the book. Of course... What did Hemmingway do?
Etrafa postaladık ancak üst üste hep o tek sayfa olunca kitabın ondan oluştuğunu düşündüler.
I mean, that's your call, but if Erica strokes out and drives Mason off the side of the PCH, what do you think you'll tell Cooper then? He shot and killed a man, Sheldon.
Peki, sen bilirsin ama bir gün Erica kriz geçirip Mason'ı buralardan götürürse, o zaman Cooper'a ne söyleyeceksin?
What do you mean? I guess it could be argued that... well, maybe I didn't leave Rosa's sister's bedroom as quickly as I should have.
Galiba tartıştığımız şey belki de Rosa'nın kardeşinin odasını terk etmem gereken sürede terk etmememdir.
I mean, I just got gutted, and that's what you're gonna come back at me with?
Daha şimdi kötü haber aldım ve bunu mu söylüyorsun yani? Pekâlâ, dinle.
What I mean is, he took that much care to make sure that no one saw what was on those few remaining hard drives, but was so careless about one thing.
Demek istediğim.. birini izleyecek kadar sürücü varmış orda..
That's not what I mean...
Ondan değil...
That's what I mean.
Ben de öyle dedim zaten.
That's what I mean!
İşte bu!
I won't let discipline go to ruin, Sir, if that's what you mean.
Disiplini bozmayacağım, efendim. Kastettiğiniz buysa.
What I meant was now that she's dead, does that mean that he's coming back?
Aslında demek istediğim eşi öldüğüne göre geri döneceği anlamına mı geliyor?
That's not what I mean, Ryan.
İlişkinizi demiyorum, Ryan.
Ryan : I mean, that's what I do when I'm feeling down.
Üzgün olduğumda böyle hareket ederim ben.
I mean, what's this Rocky got that I haven't?
Rocky'den eksiğim ne benim?
that's what i meant 145
that's what i thought 979
that's what friends are for 62
that's what i'm talking about 742
that's what she said 296
that's what i want 288
that's what i do 333
that's what you think 208
that's what he said 357
that's what it is 357
that's what i thought 979
that's what friends are for 62
that's what i'm talking about 742
that's what she said 296
that's what i want 288
that's what i do 333
that's what you think 208
that's what he said 357
that's what it is 357