That's what we do tradutor Turco
2,642 parallel translation
If we gotta stay here all night, then that's what we'll do - we'll stay here all night.
Bütün gece burada kalmamız gerekiyorsa biz de bütün gece burada kalırız.
That's exactly what we want to do.
Biz de aynen bunu yapmak istiyoruz.
Hey, listen, sweetie - - you could beat yourself up all day about this, or we could take advantage of the fact that Whitman's gone, do what we're supposed to do.
Dinle tatlım bunun için bütün gün boyunca kendini yiyip bitirebilirsin ya da Whitman'ın gitmesini fırsat bilip yapmamız gerekenleri yaparız.
Look, let's just figure out what that thing we stole is, and then we'll figure out what the hell to do with Bobby.
Önce çaldığımız şeyin ne olduğunu öğrenelim sonra Bobby ile ne yapacağız düşünürüz.
We're here to liberate that robot fox, and that's what we're gonna do.
Buraya o tilkiyi özgürleştirmeye geldik, ve yapacağız da.
Digital is this unbelievably malleable plastic of imagery and sound, and that's seductive, because that's what we do, you know?
Dijital oldukça yumuşak bir ses ve görüntü plastiği ve bu kışkırtıcı, çünkü yaptığımız şey bu, bilirsin?
You're an agent... and clearly a very good one at that... so you must be aware... of what we do in such situations... still...
Sen bir ajansın. Ve görünüşe göre bu işte çok iyisin. Böyle durumlarda ne yaptığımızı biliyor olmalısın.
That's what we wanna do, too.
Bizde şimdi aynısını yapacaktık.
We knocked that fool out together, as a team,'cause that's what we do.
O aptalı beraber, bir takım olarak indirdik. Çünkü bizim işimiz bu.
If Kisses can't run and play and do all that crap we like, then what's the point?
Eğer Kisses koşup oynayamıyor ve sevdiğin bütün o saçmalıkları yapamıyorsa, önemli olan nedir o zaman?
That's exactly what we should do.
Tam da öyle yapmamız lazım.
Copy that. Let's do what we used to do when you were kids in the neighborhood.
Siz komşu çocuklarıyken yaptığımız gibi yapalım yine.
- That's what we do here.
- Bizim işimiz bu. Biz -
Now, a little conversation till we're sleepy, that's what I do.
Şimdi uykumuz gelene dek biraz sohbet edelim. Ben öyle yaparım.
I hear every word you're saying, because that's what we do.
Dediğin her bir sözcüğü duyarım, çünkü yaptığımız şey tam olarak bu.
We chose to speak on what happened when the drug dealer goes home, what happened when the hustler's in the living room counting the money at the end of the night, even though, you know, he might have had to do this or do that in order to make that money.
Biz uyuşturucu satıcısının ne zaman eve gittiğini anlatmayı seçtik, uyuşturucu satıcısının salonunda neler yaşandığını, gecenin sonunda parayı sayışlarını... her şeye rağmen, bilirsin, bunu yapmak zorunda, para kazanmak için onun yolu bu.
We will leave here tonight, we will mourn our friend, and we'll be back here tomorrow to track down runners, because that's what we do.
Bugün buradan ayrılacağız ve arkadaşımızın yasını tutacağız. Yarın tekrar buraya gelip yeniden kaçakların peşine düşeceğiz. Çünkü bizim işimiz bu.
But if that's what he's trying to do, we still have plenty of time to stop whatever deal- - it's a touch-screen phone you can actually feel the keys on.
Ama böyle bir şeyi denerse ne olursa olsun durdurmak için - Tuşları hissettiğin dokunmatik bir telefon.
That's what we do to establish our place in the pack.
Yaptığımız şey, kimin yeri olduğunu göstermek.
From what I've learned, Melissa was a wonderful girl, and... and I think I speak for both of us in saying that we will do everything we can to find out who did this.
Öğrendiğime göre Melissa harika bir kızmış ve ikimiz adına konuşuyorum bunu yapanı bulmak için elimizden geleni yapacağız.
If that's true, what are we supposed to do next?
sonra neler oldu?
That's what we are going to do, damn it.
Biz de böyle yapacağız!
Whoa, whoa. No, that's not at all what we're about to do.
Hey, öyle bir şey yapmayacağız.
That's what we're gonna do.
- Yapılacak olan bu.
That's what we do.
Yapacağımız şey bu.
All right, Mike, here's what we do, okay? At the 11 : 30, you say that senator Hallowes not only insulted the late senator Reeves, but that she also encouraged... no, wait, strike that...
Bak, Mike şimdi şöyle yapıyoruz 11.30'da Senatör Hallowes'in sadece merhum Senatör Reeves'i aşağılamadığını fakat şeyi azmettirdiğini söylüyorsun...
That's what we do.
İşte bu yapacağımız şey.
We saved each other,'cause that's...'cause that's what men do in war.
İkimiz de birbirimizin hayatını kurtardık çünkü çünkü erkek dediğin savaşta bunu yapar.
I think that's what we should do.
Yapmamız gereken bu.
Put the bad guys away, that's what we do.
Kötü çocukları içeri tıkarız, yaptığımız bu.
Now, I know this is hard for all of us, but Charlie would have wanted us to take care of business, and that's what we're going to do.
şimdi, bunun bizim için zor olacağının farkındayım, fakat Charlie işleri yoluna koymamızı isterdi. biz de bunu yapıcaz.
What's important is that we figure out what to do now.
Önemli olan bundan sonra ne yapacağımız.
That's exactly what we can't do, put out photos of a'63.
63'lülerin fotoğraflarını asla yayınlayamayız.
Now, Jimmy here, we never know what he's gonna do, so that's a problem.
Sorun şu ki, Jimmy'nin ne zaman ne yapacağı hiç belli olmuyor.
Okay. That's exactly what we're gonna do.
Tamam, aynen böyle yapıyoruz.
Well, then that's what we'll do, sister.
O halde öyle yapacağız, kardeş.
But seeing as we did everything you wanted to do on all of our other dates, I think it's only fair that you do what I want to do tonight, give my choice a try.
Ama görüyorum ki buluşmalarımızda sen ne istersen yapıyoruz. Bence bugün benim istediklerimi yapmalıyız. Böylesi daha adil, seçimlerime güven.
There's a lot of things that are odd about what we do.
Yaptığımız oldukça tuhaf şey var.
" That's what we do.
" Yapacağımız şey şu :
Yeah, that's currently what we do.
Evet, işimizin bir parçası.
Then that's what we need to do.
Öyleyse yapmamız gereken şey bu.
What we do know is that Luke was supposed to be at a party on the beach last night, but he didn't show up until almost midnight.
Bildiğimiz Luke'un sahildeki partide olması gerektiği ama gece yarısına kadar ortaya çıkmamış.
That's what we do.
Yapmamız gereken bu.
But we get up, we get dressed and we keep going, because that's what we do.
Ama kalkıp giyiniyor ve gidiyoruz. İşimiz bu çünkü.
You know I'm leaving soon, and it's okay to be upset about that, but, hey, do you remember what I told you when we were watching wrestling on Saturday night?
Yakın zamanda gideceğimi biliyorsun ve bu konuda üzgün olman normal cumartesi günü güreş maçını seyrederken sana ne dediğimi hatırlıyor musun?
It just felt like that's what we'd do.
Bir an bunu hep yapıyormuşuz gibi geldi.
I know that that's what we would do.
Bunu yaptığımızı biliyorum.
- So that's what we do?
- Eğer öldürürse, orada olacağız. - Bu mu bizim yaptığımız.
If we have to trick Melissa into sending a text message to prove that she's'A,'then that's what we'll do.
Eğer Melissa'nın A olduğunu kanıtlayan bir numaramız varsa bunu kullanırız.
We don't know if there's anything with Percy. What we do know is that Ari has the box.
Percy ile ilgili bir şey bilmiyorum ama kutunun Ari'de olduğunu biliyoruz.
And that very fatal consequences....... What are you doing here, what are you doing here, we do not allow.
Bayağı kızmış
that's what i meant 145
that's what i thought 979
that's what friends are for 62
that's what i'm talking about 742
that's what she said 296
that's what i want 288
that's what you think 208
that's what i do 333
that's what he said 357
that's what i'm saying 441
that's what i thought 979
that's what friends are for 62
that's what i'm talking about 742
that's what she said 296
that's what i want 288
that's what you think 208
that's what i do 333
that's what he said 357
that's what i'm saying 441