English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ T ] / That is all that matters

That is all that matters tradutor Turco

864 parallel translation
That is all that matters.
- Bütün mesele bu.
All that matters is that I found out whatever it is that I need to know. I'm not curious to know how you found out about it.
Nasıl öğrendiğini merak etmiyorum.
Okay, Josh, it's a long story, but all that matters is
Tamam Josh. Uzun bir hikâye.
All that matters is saving the king.
Tek önemli olan kralı korumak.
The music is all that matters.
Şu anki tek derdimiz müzik.
This is all that matters.
Tüm mesele bu.
All that matters is that there's no story that he ever made anyone blind, no story that he made anyone a cripple, or ever raised his hand except to heal.
Önemli olan, onun kimseyi kör ettiğine, sakatladığına veya şifa dağıtmak dışında kimseye el kaldırdığına dair hikaye olmaması.
I suppose it is a failing of mine that I've never been interested in war, in politics, in the loss or gain of territory, in all those terribly serious matters for which men ought to be ready to die.
Ben... Sanırım bu benim eksikliğim ki ben hiçbir zaman savaşla, politikayla ilgilenmedim toprak kaybetmeyi veya kazanmayı ölüme hazırlıklı olması gerekenlerin şu çok ciddi meselelerine de ilgi duymadım.
That's all that matters to me, is this day and this minute.
Benim için tek önemli olan bu, şu gün ve şu dakika.
All that matters is where you are and who you are and who you will some day be.
Bütün mesele nerede ve kiminle olduğun, ve bir gün kim olacağın.
So all that matters is what you think.
Önemli olan sizin ne düşündüğünüz.
" For all that matters about man... is that he shall have tried his utmost best.
Önemli olan elinden geleni yaparak geride neler bıraktığındır.
All that matters is that we say it was!
Önemli olan bunu bir firar teşebbüsü olarak görüyor olmamız.
He is all that matters in my life.
Hayatta benim için önemli olan tek şey o.
Well, the chapel is being built and that's all that matters.
Bir kilise yapıyoruz. Ve asıl önemli olan konu budur.
All that matters is stuffing your pockets.
Bütün meselen ceplerini doldurmak.
All that matters is the original piece of paper.
Asıl önemli olan orijinal kâğıt.
The brain is really all that matters
Beyin, gerçekten önem arzeden tek şeydir,
But all that really matters is that you can see me, and talk to me, and... we can go on from there.
Ama önemli olan, senin beni görebilmen, benimle konuşabilmen, ve... oradan devam edebiliriz.
All that matters is to shoot them down in large numbers.
Önemli olan çok sayıda düşman uçağı düşürmek.
All that matters to them is their hate.
Onlar için tek konu, nefretleri.
All that matters is to confess.
Önemli olan itiraf ediyor olması.
All that matters is she has abandoned you and put herself at the disposal of the Party.
Önemli olan şu : O seni reddetti ve kendisini Parti'nin tasarrufuna bıraktı.
All that matters is Mulligan being on time.
Tek önemli olan Mulligan'ın dakik olması.
If someone is brought in from outside... Well, there could be objections. I have no objections and that's all that matters.
Son zamanlarda Mayer Özür dilerim, ama bana itiraz etmeyeceğinden emin misin?
What matters is that they get married, and that the wedding is celebrated as soon as possible. This is exactly what we all hoped for.
Önemli olan evlenmeleri ve düğünün en kısa zamanda yapılması.
All that matters to you is that time should pass and nothing should get through to you :
Senin için önemli olan zamanın geçmesi ve hiçbir şeyin sana ilişmemesi.
Is that all that matters to you? Money?
Seni ilgilendiren tek şey para mı?
All that matters is, can they see it?
Mesele, görüp okuyabiliyorlar mı?
All that matters now is that he must be found and stopped.
Şu an için önemli olan, onun bulunması ve durdurulması.
All that matters now is that the Germans are marshalling their tanks.
Artık en önemli şey Alman tanklarının hazırlık yapıyor olması.
All that matters is that he's alive and well.
Önemli olan yaşıyor ve iyi.
All that matters is that you have identified him.
Tek önemli olan, onun kimliğini saptamış olman.
All that matters is that two stood against many.
Önemli olan, iki kişinin bir orduya karşı koyması.
Struggle and survival is all that matters, " you say.
Önemli olan mücadele ve hayatta kalmaktır. " dersiniz.
All that matters is for you to be happy.
Önemli olan senin iyi geçinmen.
Who makes you feel that you're all that matters Whose only aim in life is to serve you
# Seni hisseden kişi, tüm sorunlarını bilen kişidir # yaşamındaki tek amacı sana hizmet etmek olan kişidir.
I think that all that really matters is that the kids are happy together.
Önemli olan çocukların mutluluğu.
All that matters to me now is changing.
Benim için tek önemli şey şu anda Jenny.
All that matters is that Cooper swallows it.
Tek önemli olan Cooper'ın yemi yutması.
♪ All that matters to us now is Treblinka ♪
" Bizim için tek şey var, o da Treblinka.
PERHAPS, IN THE END, ALL THAT MATTERS IS THIS :
Belki, en sonunda, bütün bunların anlamı :
All that matters is progress.
En önemli şey ilerlemektir.
All that matters is their talent.
Biraz yetenekliler sadece.
What it matters the fact is that they all agree what you.
Seninle birlikte hepsi aynı konuda hem fikir.
The base is all that matters.
- Önemli olan tek şey, o üs!
I was just thinking that of all the trails in this life... there is one that matters most.
Düşünüyordum da, bu hayattaki yollar içinde bir tanesi hepsinden daha önemlidir.
All that matters is that you're here!
Önemli olan burada olman!
All that matters is that he is.
Önemli olan yardım etmesi.
She's under age is all that matters.
Reşit değil, önemli olan da bu.
- All that matters is who was there first.
- Esas önemli olan, ilk kimin geldiğidir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]