The one i told you about tradutor Turco
184 parallel translation
The one I told you about, the one he tore.
Şu sana parçaladığını söylediğim.
He's the one I told you about.
Sana söylediğim adam işte bu.
- He's the one I told you about.
- Sana bahsettiğim oydu.
- Only the one I told you about.
- Sadece bahsetmiş olduğum bir kişi.
That's the one I told you about - Lilly's cousin I've told you often enough.
Bu sana bahsettiğim... Lilly'in kuzeni. Sana hep bahsederdim.
- That's the one I told you about.
- Sana bahsettiğim şey. Frankie, bu Nellie.
He's the one I told you about.
Sözünü ettiğim kişi bu işte.
The one I told you about.
Sözünü ettiğim kişi.
After the French boy, the one I told you about, he had a friend, an Austrian.
Sana bahsettiğim Fransız gençten sonra Avusturyalı bir arkadaşı vardı.
- You know, the one I told you about.
- Daha önce bahsetmiştim.
You know my girlfriend, the one I told you about? - Yeah.
Size kız arkadaşımdan söz etmiştim.
An attorney, the one I told you about.
Bir avukat, sana söylemiştim.
Hoke's the one I told you about.
Hoke'tan size bahsetmiştim.
I want you to go to the asylum... the one I told you about, where all of this started... and find her!
Senden akıl hastanesine gitmeni istiyorum... Sana daha önce söylediğim gibi, herşeyin başladığı yere git ve onu bul!
He's the one I told you about.
Sana bahsettiğim şey işte oydu.
The one I told you about. But it's full of potholes and cracks.
Bu yol var fakat ilerisi tamamen çukurlarla ve yarıklarla dolu.
The one I told you about.
Sana bahsettiğim pozisyon.
He was the man from the hotel, the one I told you about.
Bu adam, oteldeki adamdı. Sana anlattığım adam.
That guy I used to work with, the one I told you about... till this tractor run over him and killed him?
Eskiden çalıştığım adam. Hani traktörü üzerinden geçip onu öldüren adam.
There's a name there... the one I told you about.
Altında isim de yazılı... size daha önce anlatmıştım.
Graciella Rivers, the one I told you about.
Graciella Rivers, sana bahsettiğim kişi.
He's the one I told you about.
Sana anlattığım adam.
The man I told you about, the one that was hanged.
Sana bahsettiğim adam, şu asılan.
You know, I told you about her the other day - the one with the refined voice.
Sana geçen gün sözünü etmiştim. Hani zarif sesli olan.
And, yes, this and the other one I told you about.
Ve evet, bunu ve diğerini de.
The one I told you about.
Sana bahsetmiştim ya.
Did you see the Royal's face... when I told the one about the pony and the polo stick?
Midilli ve Polo hakkında konuşurken.. Royal'ın yüzünü gördün mü?
On the one hand, I broke the spell I told you about.
Bir kere söz verdiğim şeyi yerine getirip amacıma ulaştım.
I was the one who told Chamaco about you being in The Hole, yes, sir.
Chamaco'ya El Hoyo'da olduğunuzu söyleyen bendim efendim.
Do you remember that house I told you about earlier, the one that looked like it might show up on National Geographic?
National Geographic'teki evlerden biri.
This is the guy I told you about, the one I met at the hospital.
Bu size bahsettiğim adam, hani hastanede tanıştığım.
ALL THE THINGS I TOLD YOU ABOUT MY MOTHER, THEY'RE ALL LIES, EVERY ONE OF THEM.
Neden böyle bi şey yapmaya başladığımı bilmiyorum.
Schyler, this is the one from L.A. The big, dumb one I told you about.
Schyler, işte Los Angeles'lı herif bu. Hani şu iri yarı ve aptal olan.
I told you about him... the one in my dreams.
Hani onu gördüğüm bir rüyadan bahsetmiştim.
I'm leaving the Falcon Players next month to start that bawdy revue I told you about, the one called Sizzle.
Sizzle adındaki müstehcen revüye katılmak için önümüzdeki ay Falcon Oyuncuları'ndan ayrılıyorum.
I've seen 19 Buddhas 3 tailors, a silk factory and you haven't told me one new thing about the dope trade.
19 Buda, üç berber dükkanı, bir ipek fabrikası gördüm. Ama uyuşturucu ticareti hakkında bana hiçbir şey anlatmadınız.
The boy I told you about, the one that called me... said he found something important in the briefcase. Yeah.
Sana bahsettiğim şu çocuk, bana telefon eden çantada önemli bir şey bulduğunu söylemişti.
The one I told you about.
- Sana bahsettiğim kişi. - Saygılarımla.
If there's one thing you can count on, it's that I am the last to be told about anything that happens on this ship.
Eğer kim diye soracak olursan, bu gemide meydana gelen olaylardan en son haber alan kişi benim demektir.
But you have told me one thing I needed to know- - you're worried about what Worf might say on the stand.
Fakat sen bana.. bilmem gereken bir şey söyledin, Worf'u sanık kürsüsüne çıkarmamdan endişeleniyorsunuz diyebiliriz.
This is the woman I told you about- - the one I met in the parallel universe.
Bu sana bahsettiğim kadın... paralel evrende tanıştığım.
It's one of the techniques I told you about.
- Sana bahsettiğim tekniklerden biri.
And Joey Free, the guy I told you about earlier he's also got one leg.
Ve Joey Free, daha önce size bahsettiğim adam onun da tek bacağı var.
This is Nick's daughter, the one I've told you about.
Richard, bu sana bahsedip durduğum, Nick'in kızı.
Last time Streck told me... if I bellyached about you for one more minute... he was gonna toss my ass right off the ship.
Geçen sefer Streck dedi ki... bir daha seni özlediğimden şikayet edersem... beni mekikten fırlatıp atacakmış.
I mean, he's the one who told us about you.
Yani, senden bize bahseden o.
You know that guy I told you about, the one I met last month?
Geçen ay tanıştığımı söylediğim çocuk var ya...
Remember when I told you about my brother, the one with the tumour?
Bir erkek kardeşimden söz etmiştim ya.
the one I've told you about, she just got last-minute house seats to "Cabaret".
... sana sözünü ettiğim Cabaret'e son dakika bileti buldu.
- Owe you? I'm the one that told you the truth about your father.
Sana baban hakkındaki gerçeği söyleyen benim.
This Saturday is the reception for the modern art show I told you about, the one that Eleanor's group is sponsoring.
Bu cumartesi sana daha önce de... bahsettiğim modern sanat sergisinin açılışı var... Hani şu Eleanor'un grubunun sponsorluğunu üstlendiği.