Then i'm coming with you tradutor Turco
64 parallel translation
- Then after a while I opened my door a crack, and there he was still coming along with you, puffing like a steam engine.
- Bir süre sonra kapımı araladım, ve oradaydı hala seninle beraber geliyordu, nefes nefese.
Me. I tell you now, whoever shot Larry Kinkaid ain't coming back here for you to... fuddle with your lawyers'tricks for six months and then be let off because Davies or some other whining old woman claim he ain't bad at heart.
Sana şunu diyeyim, Larry Kinkaid'i her kim öldürdüyse, 6 ay boyunca aklımızı o kanun oyunlarınla karıştırman ve sonra da onu Davies ya da sızlanan başka biri, kötü bir kalbi yok dedi diye serbest bırakman için buraya gelmeyecek.
Then I'm coming with you.
O zaman ben de seninle geliyorum.
Then it's all settled, and I'm coming with you.
Her şey ayarlandı. Sizinle geliyorum.
- Then, I'm coming with you.
- Tamam seninle geliyorum.
Now, when we get out of this... and we will... then I'm coming home with you.
Buradan kurtulduğumuzda, ve kurtulacağız da,... seninle, eve döneceğim.
If you're going somewhere tomorrow then I'm coming with you.
Madem yarın bir yere gidiyorsun, ben de seninle geleceğim.
And then I remember just running through the woods as fast as I could... with this incredible laugh coming out of me... and really being in that state, you know, where laughter and tears seem to merge.
İçimde inanılmaz bir gülme isteğiyle ormanda koşabildiğim kadar hızlı koşarken hatırladım ve öyle bir durumdaydım ki, kahkaha ve gözyaşları artık bir bütün olmuşlardı.
I just think that the stars sort of aligned y know I we just got really lucky there's a real sense of looking forward to coming to work everyday and then couple with that you stop at a stop light
Üstelik kırmızı ışıkta durduğunuzda yanımızdaki kişiler, "Dizinizi çok seviyoruz Marissa iyileşecek mi?" diye soruyorlar. Açıkçası bu benim isteyebileceğim en güzel şey.
ya can't spent my entire life telling me everything that's wrong with Newport and then just expect I'm gonna go back, you can't do that the new season of The O.C is coming on a new night Thursday November 4th at 8 only on Fox
Gelmek ister misin? Bir iki yumruk etkili olabilir. Caleb'i son gördüğümde bana çok kızgındı.
Then I'm coming with you.
O zaman ben de geliyorum.
But, you know, if I'm going to bed, then you're coming with me.
Ama biliyor musun, eğer yatağa gideceksem sen de benimle geleceksin demektir.
Then I'm coming with you.
O halde ben de seninle geliyorum.
Then I'm not coming with you.
O zaman sizinle gelmiyorum.
And then I'm coming with you.
Sonra seninle beraber gidebilirim.
- Then I'm coming with you.
- O zaman ben de geliyorum.
I believe her. - Then I'm coming with you.
- Senden bunu isteyemem.
- Then I'm coming with you.
- O zaman seninle geliyor.
Okay, then I'm coming to be with you.
Tamam, o zaman yanına geleceğim.
If that's the best way of finding Jackie, then I'm coming with you.
Jackie'yi bulmanın en iyi yolu buysa, ben de seninleyim.
I was in the ICU, and then I was coming down these stairs with you guys.
Yoğun bakımdaydım. Birden sizinle merdivenlerden inmeye başladım.
- I'm coming with you, then! - Me too!
- O zaman ben de seninle geliyorum.
- Then I'm coming with you.
- Ben de seninle geleceğim.
Good, well, then I'm sure you wouldn't mind coming up to help us out with it.
İyi, gelip bize yardımcı olmanda sorun yok o zaman.
If I'm for hell, Sharpe, then you are coming with me.
Kale zaten düşmüştü. Joubert sayesinde. Endişelenmesine de gerek yoktu.
Well, I'm coming with you, then.
O halde ben de seninle geliyorum.
If you're going to find Robin, then I'm coming with you.
Eğer Robin'i bulmaya gidiyorsan, ben de seninle geliyorum.
Then I'm coming with you.
- Hayır, gelmiyorsun.
You're not telling us everything. If Jones is looking for Bell, then what does an energy cell and a truck coming from nowhere have to do with it?
Eğer Jones Bell'i arıyorsa o halde bir enerji hücresi ve nereden geldiği belli olmayan bir kamyonla mı bunu yapacak?
All right, then I'm coming in with you.
Pekâlâ, o halde ben de seninle geliyorum.
Then I'm coming with you.
O halde ben de geliyorum.
Then I guess you're coming with me, sugar buns.
O halde sanırım benimle geliyorsun, şekerparem.
Then I'm coming with you.
Seninle geliyorum.
Then I'm coming with you.
Bende seninle geliyorum o zaman.
Now you tell me where and when to meet you because otherwise, I'm coming down there and you can deal with me then... your choice.
Bana nerede ve ne zaman buluşacağımızı söyle aksi takdirde ben oraya gelirim ve benimle orada yüzleşirsin. Seçim senin.
All right, you've got five minutes, but then you tell him I'm coming and hell is coming with me.
Pekala, beş dakikanız var. Ama ona yolda olduğumu söyleyin ve cehennem de benimle birlikte geliyor.
I'm coming with you, then.
O zaman, ben de sizinle geliyorum.
Then I'm not coming with you.
O zaman seninle gelmiyorum.
Fine, then I'm coming with you.
Tamam, ben de seninle geliyorum.
I miss you, too... but, Navid, if you're never gonna break things off with Amal, then I don't think I'm ever coming back.
Seni çok özledim... Ama Navid, Amal ile olan ilişkini kesemeyeceksin o zaman ben dönceğimi sanmıyorum.
- Then I'm coming with you.
- Öyleyse ben de seninle geleceğim.
Then I'm coming with you.
Öyleyse seninle geliyorum.
And, you know, I had a very cocky attitude about warfare, but then I started coming in contact with the real victims and they are always the poor people who are not informed.
Savaş hakkında çok ukala bir tavrım vardı. Fakat sonra gerçek kurbanlarla temas kurmaya başladım ve bu insanlar bilgisi olmayan fakirlerdi.
Then I'm coming with you.
Öyleyse seninle birlikte geliyorum.
I was flirting with you in the debate, and I thought I felt something coming back the other way, and if I got that wrong, then I'm sorry.
Münazarada sana asılıyordum, ve senin de buna karşılık bir şeyler hissettiğini sanmıştım, Eğer yanlış anladıysam, özür dilerim.
I'll take you down to the station. Then I'm coming with you.
Ben de seninle geliyorum.
Then I'm coming with you. No, that's okay.
Hayır, sorun değil.
Well, if you're gonna do this... then I'm coming with you.
Bunu yapacaksan,... ben de seninle geliyorum.
Then I'm coming with you.
- O halde seninle geliyorum.
I don't want to be rude, but we've been dealing with Simon on our own for years, so, you know, I think it's kind of ironic, you coming here, refusing to say how he died, and then, what, expecting me to spill my whole life story?
Kabalık etmek istemem ama biz yıllardır Simon'la tek başımıza uğraşıyoruz, yani bilirsin, bence bu biraz ironik, buraya gelmeniz, nasıl öldüğünü söylememeniz, ve üstüne, ne yani, oturup sana hayat hikayemi mi anlatacağım yani?
- Then I'm coming with you.
- Öyleyse ben de seninle geliyorum.