There's a girl tradutor Turco
1,873 parallel translation
There's a girl with a knee-length skirt on.
Diz boyu etek giyen bir kız var.
His mother drowns him on purpose. And there's a little girl there, a little girl named Kelly. And she sees it all.
Annesi bilerek boğuyor ve orada küçük bir kız var, ismi Kelly, ve hepsini görüyor.
There's a good girl.
Aferin sana.
Steve, there's a girl here about a missing person.
Steve, kayıp kişi ile ilgili bir kız geldi.
Hell, we got a 16-year-old girl out there who's scared to death.
Dışarıda ölmekten korkan 16 yaşında bir kız var.
There's a girl and a guy on stage...
Ringde bir kızla bir adam var...
Maybe I took the cab because I knew that out there was a mad girl who really badly wanted to go to the seaside.
Belki de taksiyi ; dışarıda fena halde sahile gitmek isteyen deli bir kız vardır diye almışımdır.
That's a girl's room back there.
Kimmiş bu adam? Kim olduğunu söylemedi.
There's a big difference between smuggling stones and having the stones to murder a girl.
Taş kaçakçılıkları arasında büyük fark var. Taşlar için bir kız öldürülebilir.
See, there's a pregnant girl out there, Kelly, and she's going to lose her life because she's too scared to get medical help, so... is life precious, Mr. Gifford?
Orada hamile bir bayan var, adı Kelly ve yaşamını yitirecek çünkü tıbbî yardım almaktan çok korkuyor yani hayat değerli mi Bay Gifford?
Meaning we don't know if there's a little girl in the well.
Anlamı, kuyuda bir kız olduğunu bilmiyoruz.
There's a girl over there in a tight red sweater.
Nasıl yani? Şurada dar kırmızı bir kazak giymiş bir kız var.
There's a little girl and her dad leaves.
Küçük bir kız var, babası onu terk eder.
There's a girl. She's in trouble.
Başı belada olan kız var.
There's a girl I lile. But we haven't gotten to that yet. Aw.
Hoşlandığım bir kız var ama henüz bir ilişkimiz yok.
She's helping a homeless girl who was there.
Otobüste olan evsiz bir kıza yardım ediyormuş.
But in your dreams, there's a girl.
Ama rüyalarında, bir kız var.
There's no reason to put a dying girl through a painful treatment if it can't save her.
Ölüyor olan bir kızı hayatını kurtarmayacaksa acılı bir tedaviye sokmanın bir anlamı yok.
There's a girl in my life who I happen to love very much.
Hayatımda çok sevdiğim bir kız var.
There's a next girl.
Diğer kadın var.
There's a girl missing.
Kayıp bir kız var ortada.
One day I walk in there, and a tight little pair of buns caught my eye. Boy meets girl.
Bir gün içeri girdim ve bir çift sıkı kalça gözüme takıldı.
Oh, there's a good girl.
Oh, ne iyi bir kız öyle.
I sat there today with a girl who's dying, who's not afraid to live. And me...
bugün ölmek üzere olan ve yaşamaktan korkmayan bir kızla birlikteydim.ve ben..
I mean, there's this girl he keeps thinking about, and I don't know if he's thinking about a plan, or if it's just something that's gonna stay in his head.
Bebeği için en iyi şey onun için en önemli şeydir. gelecekte, pişman olursa, Bebeğe hiç bir zaman gölge düşürmeyeceğini ve ona ne verdiğini biliyor.
There's a photo of the missing girl. Alison Carter.
Kaybolan kızın, Alison Carter'ın fotoğrafı elimizde.
There's a young girl who might be lost and ruined, were she not among practical people.
Kaybolmuş ve mahvolmuş olabilecek genç bir kız var, becerikli insanların arasında olmasaydı eğer.
There's a girl who Ki-dong likes.
Ki-dong'un hoşlandığı bir kız var.
What's important is that there's a little girl... and she's all alone somewhere deep in the middle of the South Pacific... and, well, she-she-she's badly injured herself... and I feel - I feel quite responsible for this.
Küçük bir kız var onun için mühim ve Güney Pasifik'in ortasında bir yerde tek başına ve kötü derecede yaralı ve bunun için kendimi son derece sorumlu hissediyorum.
Uh, there's a little girl on a remote island...
- Sanırım size yakın küçük bir adada küçük bir kız var.
There's a little girl there.
Orada küçük bir kız var.
There's gonna be a lot of sweet-ass pussy there, girl pussy. Ooh!
Bir dolu güzel popolu yavru olacak.
There's a girl stuck in the car.
Arabanın içinde sıkışmış bir kız vardı.
Uh, anyway, there's a girl... and there's a dog.
Şey, her neyse. Bir kız ve bir köpek varmış.
I mean, I'm not a big beer girl, but there's actually beer that's called : "Stone Brew Nation"? What is that?
Ben iyi bir bira içicisi değilim fakat "Stone Ruined Asia" denen biradan bir tane daha alabilir miyim?
You're not gonna believe this, but I think there's a connection between that girl in the alley and Michelle's murder. I'm heading over to your apartment right now.
Buna inanmayacaksın ama sanırım öldürülen kızla Michelle'in cinayeti arasında bir bağ var. Hemen sana geliyorum.
There's a girl.
Kızım.
And all of a sudden, I look up and... there's this girl across the street underneath an umbrella.
Sonra aniden yolun karşısında, şemsiyenin altında bir kız gördüm.
- So, Mala, there's a boy and a girl...
- Mala, bir kız ve bir erkek var...
If there's a God and if he's listening to me.. .. then I curse you that that girl won't go with you.
Eğer sen ve Tanrın beni dinlerseniz... seni lanetlerim ve o kız seninle gitmez.
There's a girl with him.
Yanında bir kız var.
If there was a girl, I promise you... she is somewhere right now sitting in bed, eating ice cream and having her cast signed.
Bir kız olsaydı, sana söz veriyorum şu an yatağında oturmuş dondurma yiyor ve alçısını imzalattırıyor olurdu.
There's a fucking girl here!
- Burada bir kız var!
There's a girl - Her flight lands in eight hours.
Bir kız var - Uçağı sekiz saat içinde inecek.
" Once upon a time, there was a dear little girl who was loved by everyone who met her but especially by her grandmother, who would've given her anything.
" Evvel zaman içinde, sevimli küçük bir kız varmış tanıdığı herkes tarafından çok sevilirmiş ama özellikle, onun için her şeyini verebilecek büyükannesi tarafından.
But when a girl asks you if you like pie, there's really only one answer.
Eğer bir kız turta sever misin diye sorarsa, verecek bir cevap vardır.
He's got two hostages up there in his room, his mother and a girl.
Odasında iki kişiyi rehin tutuyor. Annesini ve bir kızı.
That's quite a girl you got there.
Çok güzel bir kıza sahipsin.
And I'd imagine there's a little girl out there who's missing this.
Sanıyorum ki bir yerlerde bunu arayan küçük bir kız var.
There's a girl having a seizure.
Nöbet geçiren bir kız var.
there's a little girl, and I didn't want to take chances.
Hayır ama - küçük bir kız var ama ben risk almak istemedim.
there's always hope 39
there's a way 67
there's always another way 25
there's a woman 38
there's an 48
there's always a way 57
there's always something 47
there's always one 16
there's another one 165
there's always a choice 42
there's a way 67
there's always another way 25
there's a woman 38
there's an 48
there's always a way 57
there's always something 47
there's always one 16
there's another one 165
there's always a choice 42