There's a reason tradutor Turco
2,770 parallel translation
The papers are in order, there's no reason to refuse a license.
Belgelerim tamam. Ruhsatımı reddetmeniz anlamsız olur.
There's a reason for that.
Bunun bir sebebi var.
There's a reason spies try to stick to the speed limit in operations.
Ajanların harekat sırasında sürat yapmamalarının geçerli bir nedeni vardır.
There's a reason that you're this...
Onlara.. bu korkunç çeneyle...
There's a reason they've chosen dragons to carry out their assassination plot.
Suikastlarını yapmak için ejderhaları seçmelerinin bir sebebi var.
There's got to be a reason.
Mutlaka bir nedeni olmalı.
Uncle, I'm sure there's a reason for him being late.
Amca, eminim ki gec kalmasi icin onemli bir nedeni var.
There's a reason you stayed, but it's not the one you think.
Kalmanın bir sebebi vardı. Ama sandığın şey değil.
And then, for some reason, there's an emoticon of a panda doing push-ups.
Nedendir bilinmez... şınav çeken panda ikonu var.
Is there a reason why you haven't allowed Mr. Monroe's investigator to conduct his own analysis?
Bay Monroe'nin araştırmacısına kendi analizini yapmasına izin vermemenizin özel bir sebebi var mı?
There's a reason the entire population gets up in the morning and clocks the freeways, because they gotta go to work.
Tüm nüfusun sabah kalkıp otoyolları tıkamalarının sebebi var. Çünkü işe gitmeleri gerekir.
There's a reason they call'em fly-over states.
Onlara boşuna "köprü eyaletler" denmiyor.
There's a GPS in this thing for a reason!
- Boş yere mi GPS koyuyorlar sanıyorsun?
There's a reason we planted those explosives.
- Biz bu patlayıcılar dikilmiş bir nedeni var.
You stand outside the system, and there's a good reason for it.
Sistemin dışında duruyorsun ve bunun için de geçerli bir sebebin var.
There's a reason why the firm charter requires a 5-year probationary period before offering partnership.
İşte bu yüzden şirket politikasında ortaklık önermeden önce 5 yıllık deneme süreci oluyor.
The reason he's still in a prison cell is cos he chose to be there.
Hala bir hapishane hücresinde olmasının sebebi orda olmayı seçmiş olmasıdır.
There's a reason that I haven't seen my parents for a while.
Bir süredir annemle babamı görmememin bir sebebi var.
They took Amy's body there for a reason, right?
Amy'nin cesedini oraya götürmesinin bir nedeni var, değil mi?
Man, there's a reason the white man invented cable cars.
Dostum, soluk benizliler teleferiği boşuna icat etmemiş.
- I just want to know that there's a reason... for it all.
- Ne yapmaya çalışıyorsun, Jane? - Sadece her şey için olan nedeni... öğrenmek istiyorum.
Unless there's a reason you don't want the truth to come out.
Tabii gerçeğin ortaya çıkmasını istemeyeceğin bir sebep yoksa.
But there's a reason they're not meant to be.
Ama gerçek olmamalarının bir nedeni var.
You know, there's a reason why our kind doesn't stay anywhere too long, Caffrey.
Bizim gibilerin aynı yerde uzun süre kalmamasının geçerli bir nedeni var, Caffrey.
There's a reason why Esther used me to make you, isn't there?
Esther'in seni yaratmak için beni kullanmasının bir nedeni vardı, değil mi?
There's only one reason a girl who hasn't had the company of a man for several months is suddenly euphoric...
Aylardır ilişkisi olmamış bir kadının aniden böyle keyifli olmasının tek bir sebebi olabilir.
There's no reason I shouldn't be able to give her a ride.
Onu evden alamamam için bir neden yok.
There's no reason to go down for a Demon's murders.
Şeytanın yaptığı cinayetler için içeriye girmeye gerek yok.
But there's a reason we left him in the car with Emily.
Onu Emily ile arabada bırakmak için nedenlerimiz var.
There's a reason why father locked them in Purgatory.
Babamın onları Purgatory'e kapatmasının bir nedeni vardı.
Harry might not get it, but there's a reason superhero's have secret identities...
Harry anlamayabilir ama süper kahramanların gizli kimlik kullanmalarının bir sebebi var.
And there's no better window into a person's character than the decisions that they make and how they make them and how one applies rationale and ethics and reason while under duress.
Ve bir insanın kişiliğini gerçekten görebilmek için verdiği kararlara, onları nasıl verdiğine ve baskı altındayken benimsediği mantık, ahlâk ve sağduyuya bakmak zorundasınız.
Do you think there's a reason why someone would want to destroy your biology labs?
Birinin biyoloji laboratuvarınızı mahvetmek isteme nedeni olabilir mi?
There's a second reason why you shouldn't die...
Ölmemen için ikinci bir sebep daha var...
With Avatar, there's a reason that film is in 3-D, because it is taking you on an experience.
Avatar filminde, filmin 3D olmasının bir sebebi vardı, çünkü size bir deneyim yaşatıyordu.
There's a reason you should be frightened of me.
Benden korkmanı gerektirecek bir sebep var.
Now Holly knows I'm not a member, there's no reason to sneak into the country club.
Holly üye olmadığımı biliyor, kulübe kaçak girmem için sebep yok.
There's a reason you people never wrote about them.
İnsanların onlar hakkında bir şey yazmamasının bir nedeni var.
Um, if there was a reason you called the sheriff's department,
Şerif bürosunu aramışsın.
Yeah, you're right. You know, I think there's a lot of things I've been afraid of for no good reason, like pigeons and cilantro.
Biliyor musun boşu boşuna korktuğum bir sürü şey var, kişniş ve güvercinler gibi.
Ah, you know, there's a reason they call them the old days, is because they are old.
Eski günlere eski denmesinin asıl nedeni mazide kalmalarıdır.
No, these are in fact room charges, which is kind of strange because you live here, so there's no reason you'd have to go someplace else that has a bed and a shower for afterwards.
Hayır, bunlar aslında oda servisi, ki biraz tuhaf kaçtı çünkü sen burada yaşıyorsun, bu yüzden yatağı olan ve sonrasında duş alacağın başka bir yere gitmen için hiçbir sebep yok.
There's no reason your town shouldn't have a state-of-the-art high school.
Kasabanızın modern bir liseye sahip olmaması için bir neden yok.
There's no reason to use such a small firm for such an important task... unless you're paying them to clean the books and keep quiet about it.
Böyle ufak bir şirketi bu derece önemli bir iş için kullanmanın bir anlamı yok tabii yapılan usulsüzlükleri hasıraltı edip sessiz kalması için para ödüyorsan başka.
There's a reason I'm called timid man.
Bu yüzden takma adım "Çekingen".
There's a reason it's considered the safest place in looking glass key.
Looking Glass Key'deki en güvenli mekan olmasının bir nedeni var.
I look at Clint Eastwood or Chuck Norris and I think, there's no reason I can't stay tough like..
Clint Eastwood'la Chuck Norris'a bakınca onlar gibi çetin ceviz olmak için- -
There's a reason this place never had a helipad.
Helikopter pisti olmamasının bir sebebi varmış.
If only there was a good reason for a professional speaker to be hoarse.
Profesyonel bir konuşmacının sesinin kısılması için geçerli bir sebebi yoksa tabii.
You know, there's a reason I didn't want that file released.
Dosyanın açığa çıkmasını istememek için nedenlerim var.
There's a reason for FDA requirements.
FDA onayının bir sebebi var.
there's a reason for that 41
there's always hope 39
there's a way 67
there's always another way 25
there's a woman 38
there's an 48
there's always a way 57
there's always something 47
there's always one 16
there's another one 165
there's always hope 39
there's a way 67
there's always another way 25
there's a woman 38
there's an 48
there's always a way 57
there's always something 47
there's always one 16
there's another one 165
there's always a choice 42
there's a storm coming 49
there's always next year 20
there's a 704
there's a chance 54
there's always a chance 17
there's always a price 16
there's a difference 256
there's another 63
there's a big difference 58
there's a storm coming 49
there's always next year 20
there's a 704
there's a chance 54
there's always a chance 17
there's always a price 16
there's a difference 256
there's another 63
there's a big difference 58