There's a woman tradutor Turco
1,846 parallel translation
There ain't a man or woman in uniform Over there who likes what's going on, but they made a commitment.
Orada sadece üniformalı kadınlar ya da erkekler yok, olacaklar kimsenin hoşuna gitmeyecek.
There's a woman in that group of refugees that Bill is processing.
Mülteci grubunda, işlemlerini Bill'in yaptığı bir kadın var.
There's a woman- - she's trapped in an elevator,
Asansörde sıkışmış bir kadın var.
There's a woman.
Bir kadın vardı.
There's a woman in charge of all the flower girls.
Bütün çiçekçi kızların emrinde çalıştığı bir kadın var.
What? There's a woman at the door.
Kapıda bir kadın var.
There's a woman to see you.
Sizi görmek isteyen bir kadın var.
There's a woman, and it is romantic, very romantic.
Bir kadın var, ve bu romantik, çok romantik.
Seems only fair, considering that she's the reason no one wants to tell you that there's a woman in Hurley's tent who parachuted onto the island yesterday.
Hurley'nin çadırında adaya dün paraşütle inen bir kadının bulunduğunu kimsenin sana söylememek istemesinin nedeninin o olduğunu düşünürsek gayet adil görünüyor.
There's a woman in Hurley's tent who parachuted onto the island yesterday.
Hurley in çadırında Adaya dün Paraşütle atlamış bir kadın var.
of course there is, but I can't have a hospital full of sick people thinking there's a miracle woman on the cardiac ward.
Tabii ki vardir, ama kardiyo kogusunda mucizevi bir kadin oldugunu düsünen bir hastane dolusu insanla ugrasamam.
You only work late when there's a woman to hide from.
Sen sadece saklanacağın bir kadın olduğunda mesaiye kalırsın.
there's a woman.
Bir kadın vardı.
That woman is 62, that wrap is a shawl that L is a Y, and there's a reason they call them Y's.
O kadın 62 yaşında, o sargı da bir şal. L dediğin ise bir Y. O yüzden onlara "Ni-Ye" diyorlar...
I think there's something that Jean and I learned from our failed marriage, and that is that it's the children of divorce that suffer the most, and the child of Jean and Harvey Shine has had her share of pain and disappointment, but - and this is a tribute to you, Susan - it has served her well because she's somehow separated herself from the fracture of her birth family to become a strong and determined and independent woman.
Bence Jean ile başarısız olan evliliğimizden ikimizin de öğrendiği bir şey var ve o da, bir boşanmadan en çok zarar görenler çocuklar oluyor ve Jean ile Harvey Shine'ın çocuğu da bu acı ve hayal kırıklığından payını aldı, fakat bu sana bir övgüdür, Susan- - Bu onun için yararlı oldu çünkü kendisini bir şekilde ailesinin parçalanmasından ayrı tutmayı ve böylelikle güçlü, azimli ve kendi ayakları üzerinde duran bir kadın olmayı başardı.
You know besides me there's a much younger woman in your friend's life.
Benim dışında, onun hayatında bir kız daha var.
- There's a woman lying dead downstairs.
Aşağıda yatan ölü bir kadın var.
Now there's a woman who knows how to divorce.
Karşınızda nasıI boşanılacağını bilen bir kadın var.
There's a woman in Dourados looking for housemaid, how about it?
Dourados'ta bir kadın hizmetçi arıyor, buna ne dersin?
Jesus, a woman asks you to turn her into frisky, and you don't suspect there's something seriously wrong with her?
Tanrım, bir kadın gelip kendisini dansöze çevirmeni istiyor ve sen de onda anormal bir şeyler olduğundan şüphelenmiyorsun?
There's already a woman waiting.
Odanızda sizi bekleyen bir bayan var zaten.
As every woman knows, there's a scarcity of men in general and an even greater scarcity of any that are good for much.
Her kadının bildiği gibi, genel olarak bir adam kıtlığı var, bilhassa da bir işe yarayacak adamlar çok kıt.
There's a woman with him.
Yanında bir kadın var.
If there is one thing I can't stand in a woman... it's jealousy.
Eğer bir kadında katlanamadığım bir şey varsa o da kıskançlık.
There's not a woman in the world... who doesn't get up in the morning... every morning... looks at herself in the mirror... and tries to decide what to wear.
Dünyada sabah, her sabah kalkıp... aynaya bakınca ne giyeceğini düşünmeyen... hiçbir kadın yoktur.
There's a hundred sets in there, woman!
Orda yüz tane falan var be kadın!
There's a woman in labour, dying, and a baby.
Doğumhanede bir kadın ve bebeği can vermek üzere.
There was a woman trapped inside the car.
İçinde bir kadın sıkışmıştı.
There's more. There's a woman in a bio-hazard suit assembling some kind of explosive device.
Daha fazlası var, bir kadın var biyolojik birşeyler yamış, bir tür bomba...
There was a man who had a beautiful woman, but he beat her.
Güzel bir karısı olan adam bir varmış ama onu dövermiş.
But before we get down to business, there's a young woman here who would like to share her story with these young men.
İşe koyulmadan önce... Bu genç erkeklerle hikayesini paylaşmak isteyen genç bir bayan var aramızda.
So, there's a woman out there right now who has to die so we can do our job.
Yani işimizi yapabilmemiz için bir kadının ölmesi gerekiyor.
Listen, there's this woman who's going to come along, a tall, blonde woman called Sylvia.
Bakar mısınız? Buraya bir kadın gelecek uzun boylu, sarışın bir kadın. Adı Sylvia.
About how there's a different woman in your bed every month.
Her ay kandırdığın farklı kadınlar hakkında mı?
Charlie, there's a woman out there
Charlie, orada bir kadın var ; Bonnie.
There's a woman in hurley's tent Who parachuted onto the island yesterday.
Hurley'nin çadırında dün paraşütle adaya inen bir kadın var.
In the office, there's a photograph of a woman and a child.
Ofiste bir resim vardı bir kadın ve bir çocuk
You know there's a woman in that trunk, john, and she might still be alive.
Kasada bir kadın olduğunu biliyorsun John, ve halen hayatta olabilir.
Hey. There's a woman over there who is hysterical.
Orada isterik bir kadın var.
There's a woman over there that says her fiance has diabetes.
Nişanlısının diyabetik olduğunu söyleyen bir kadın var.
There's only so much a woman can bear.
Bir kadının dayanabileceğinden fazlası vardı.
There's a spirit of a woman.
Bir kadının ruhu.
And there was a young woman trapped inside.
İçerde bir genç hanım kısılı kalmış.
Every night on TV I see there's a new missing woman.
Her akşam televizyonda kayıp bir kadın haberi görüyorum.
And then, once you whip it out, there's always a chance that the woman goes, " Could you put that back?
Ve bir kez çıkardığınızda daima kadının şöyle deme olasılığı vardır, "İçeri sokar mısın şunu?"
That's a fine woman there.
Oradaki iyi bir kadın.
There's a woman.
Bir kadın var.
Say there's a woman, a woman of mystery, as in it's a mystery whether she's a man or a woman, and she could have something to do with the senator's wife's untimely demise.
Diyelim ki ortada bir kadın, gizemli bir kadın var kadın mı erkek mi olduğu kadar gizemli. Ve bu kadının senatörün eşinin zamansız ölümüyle bir alakası var diyelim.
There's no way that one of these can replace a real woman.
- Bilemiyorum, Linds.
Dutch, there's a young woman outside, Marisol Griego.
Dutch, dışarıda genç bir kadın var, Marisol Griego.
Tell them there's a crazy woman in the house with a gun.
Onlara, burada elinde silah olan deli bir kadın olduğunu söyle.
there's always hope 39
there's a way 67
there's always another way 25
there's an 48
there's always a way 57
there's always something 47
there's always one 16
there's another one 165
there's always a choice 42
there's a storm coming 49
there's a way 67
there's always another way 25
there's an 48
there's always a way 57
there's always something 47
there's always one 16
there's another one 165
there's always a choice 42
there's a storm coming 49