There's no time for this tradutor Turco
76 parallel translation
But there's no need for you to worry this time.
Ama bu sefer endişelenmen için bir sebep yok.
But what about Rosetta? She might as well kill herself for good this time...'cause there's no man left for her.
Bu sefer gerçekten kendini öldürse iyi olur çünkü ona erkek kalmadı.
I know that there's no time for me to complain like this, too.
Böyle şikayet etmek için vaktim olmadığını da biliyorum.
Ja, but there's no time for this.
Evet, ama buna zaman yok.
'Cause if you're not, there's no hole deep enough for you to hide this time.
Değilsen, bu sefer saklanacak yeterince derin bir delik bulamayacaksın.
This happens only at very high temperatures, where particles move so fast that there's no time for electrical repulsion to act.
Bu sadece çok yüksek sıcaklıklarda, parçacıkların çok hızlı hareket ettiğinden elektriksel kuvveti uygulayacak zamanı olmadığında gerçekleşir.
There's no time for this bullshit!
Bu saçmalık için vaktimiz yok!
There's no time for any more of this.
Bunlara zamanımız yok artık.
Telephone the Baron's physician ( screaming ) Ah, Sir James, forgive me for summoning you at this late hour but there's no time to be lost.
Baron'un doktorunu arayın.
There's no time for this.
Bu saçmalıklar için vaktimiz yok. Yapacağımız şey çok kolay.
There's no time for this.
Bu saçmalıklara harcanacak vakit yok.
- Dad, there's no time for this. What if the neighbours see us? - # Boom-boom-boom-boom #
Ya komşular görürse?
He ensures that the ropes they cut into the wrists of his wife, for, this time, there must be no mistake.
Güvenlik için karısını bileklerinde canını yakacak kadar bağladı, Bu sefer bir eksik yoktu.
- There's no time for this!
- Şimdi buna vaktimiz yok!
There will be no time limit for this evolution.
Bunun için bir zaman sınırı olmayacak.
There's no time for this now! This is an emergency!
Bunlar için zamanımız yok Bu acil bi durum!
Well, your credentials are very impressive, and you do seem to have a lot of ambition, but I'm afraid there's no room for you at our company at this time. It's because I'm a panda, isn't it?
Şey, referanslarınız çok etkileyici, ve gayet de istekli görünüyorsunuz, ama korkarım şirketimizde şu anda size uygun bir pozisyon yok.
- There's no time for this!
- Bunun için vakit yok.
- There's no time for this.
Bunun için zaman yok.
Many people say there's no such thing nowadays, it's something you only find in stories, but when these two set eyes on each other for the first time, this was honest to god, no kidding, sure enough,
Pek çok insan böyle bir şey olmadığına bunun sadece hikayelerde olduğuna inanır, ama o ikisi ilk kez birbirleriyle göz göze geldiklerinde, bu gerçekten samimi, şakası olmayan, kesinlikle, yaşamda bir kez olan,
There's no time for this.
Buna zaman yok.
Look, I know there's no time for a signed deal... so I'm gonna trust you're gonna support my case with the Department of Justice... if I help you secure this virus.
Bak, yazılı bir anlaşma için zaman olmadığını biliyorum, bu yüzden eğer bu virüsü güvenli bir şekilde durdurmanıza yardım edersem Adalet Bakanlığındaki davamda beni destekleyeceğinize söz vermen gerekiyor.
There's no time for this.
Buna ayıracak zaman yok.
There's no time for this! [BOTH GRUNT]
Bunun için vakit yok.
But for this 500-pound beach master there's no time to relax
Ama bu 250 kiloluk plaj öğretmeni için dinlenmeye vakit yok.
Okay, there's no time for this.
Tamam, buna vaktimiz yok.
Lf, after all of this time and all of this sacrifice and all of this support, there is still no end in sight, then I say the time has come for the American people to turn to new leadership not tied to the policies and mistakes of the past.
Eğer tüm bu zamandan sonra bütün bu fedakârlık ve destekten sonra hâlâ ne zaman biteceği belli değilse, o zaman derim ki Amerikan halkının, geçmişin politikaları ve hatalarıyla bağlantısı olmayan yeni bir başkan seçmesinin zamanı gelmiştir.
- There's no time for this.
- Bunun için vakit yok.
Hey comrades, there's no time for this, let's go.
Yoldaşlar, buna vaktimiz yok, Haydi gidelim.
Oh no, wrong time for this conversation, but there's no way out.
Aman tanrım, bu konuşma için yanlış zamanlama, ama çıkış yolu yok.
There's no time for this. Concentrate.
Fazla vakit yok, konsantre olun.
Sir, at this time, there's no available units for emergencies at this time.
Şu anda acil duruma cevap verebilecek kimse yok.
You haven't told us what this crazy thing does. There's no time for that. You have to go, please!
Aeren kızımı al ve hemen burdan git hayır baba bunun onu öldüreceğini bile bilmiyoruz bunun için zaman yok şimdi gidin lütfen nolur adamı çıldırtma baba elimdeki tekşey sen kaldın - geri dönecem söz veriyorum
There's no time for this.
Buna vaktimiz yok.
There's no time for this.
Buna zamanımız yok.
There's an old time aristocratic idea that says that no one else is good enough for our family except only our family. And the Greek gods definitely seem to ascribe to this kind of principle.
Eski bir aristokratik görüşe göre "Aile dışında kalan hiç kimse aile için yeterli değildir" ve Yunan Tanrıları da kesinlikle bu düşünceye bağlı gözüküyorlardı.
There's no time for this.
Bunun için Zamanı olmuyabilir.
But there's no escape for you this time.
Ama bu kez kaçamazsın.
Jessica, there's no time for this.
Jessica, bunun için zamanımız yok.
There's no time for this.
- Tartışacak vakit yok, tehlikedesiniz.
Matt, you gotta leave. There's no time for this.
Matthew, gitmelisin.
This is the first time in my life there's no one waiting at home for me.
Bu sefer hayatımda ilk defa beni evde bekleyen biri yok.
Until then, there's no time for this.
Ama o zamana kadar buna vaktimiz yok.
But there's no time for this right now.
Ama şimdi bunun için vaktim yok.
And there's no way over that period of time that this stuff won't become a very, very serious hazard for the human race.
Ve bu zaman zarfında bu maddenin insan ırkı için gittikçe daha ciddi bir tehlike olmayacağına dair kanıt yok.
BUT THERE'S MUCH MORE TO DO FOR TOMORROW'S PICKUP, SO THIS IS NO TIME TO REST ON YOUR LAURELS.
Ama yarınki teslimat için daha yapılacaklar var, yani defne yaprağınızda dinlenmek için zaman yok.
Lennie, there's no time for this.
Lennie, bunu konuşacak vaktimiz yok.
- There's no time for this.
- Buna vakit yok!
Now, look, there's no time for this.
Hayır. Bunun... Bunun için zaman yok.
This is... this is gonna take days for me to crack. And by the time I do, there's no guarantee that Sophie can get back in that wine cellar.
Güvenliğini kırması günlerimi alır, kırdığımda da Sophie'nin mahzene tekrar girebileceği de şüpheli.
But I know there's no way we're gonna figure this out... unless you stop feeling so sorry for yourself all the time!
Fakat sen sürekli kendine acımayı bırakmadığın sürece buna bir çözüm yolu bulmamızın imkanı yok!