There's nothing there tradutor Turco
28,340 parallel translation
There's nothing we can do about it now.
Elimizden bir şey gelmez artık.
There's nothing more I could've done.
Elimden başka bir şey gelmezdi.
Fuck, there's nothing left, not even here!
Hay amına koyayım, hiçbir şey kalmamış, burada bile bir şey yok!
T-There's nothing more romantic than a blackout.
! Elektrik kesintisinden daha romantik bir şey yoktur.
There's nothing supernatural about this case.
Bu davada doğa üstü hiçbirşey yok.
There's nothing.
Çalışmıyor.
Ji Hwan, there's nothing wrong is there?
- Ji Hwan, iyi olduğuna emin misin?
- There's nothing I can do about it.
- Bu konuda yapabileceğim birşey yok.
Hiding my innermost thoughts to make her believe that there's nothing she can hold against me.
İç düşüncelerimi saklıyorum, bana karşı tutabileceği hiçbir şey olmadığına inandırıyorum onu.
- There's nothing I can do!
- Yapabileceğim hiçbir şey yok!
There's nothing left.
Orada hiçbir şey kalmamış.
There's nothing beautiful left in Caraquet.
Caraquet'te güzel bir şey kalmadı.
There's nothing we can do.
Yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
Anyway, Sheriff Daggett and Ms. Person both feel, ultimately, there was likely nothing premeditated or malicious that occurred during the original investigation.
Neyse, Şerif Daggett ve Bayan Person sonuç olarak önceden planlanmış veya kötüniyetinetli bir şeyin asıl soruşturmada olmadığını düşünüyor.
There's nothing in here.
Burada hiçbir şey yok.
There's nothing you can do?
Yapabileceğiniz bir şey yok mu?
There's nothing wrong with Owen.
Owen'da sorun yok.
Robbins, there's nothing you can do.
Robbins, yapabileceğin bir şey yok.
Even if I was in the habit of letting murderers walk free, there's really nothing to be done about my father.
Katillerin rahatça gezmesine izin vermek gibi bir huyum olsa da babam konusunda yapabileceğim gerçekten bir şey yok. Kelleni istiyor.
There's nothing useful in this one.
Burada işe yarar bir şey yok.
There's nothing wrong with casual sex.
Kaçamak sekste bi sorun yok.
Well, there's nothing to be nervous about.
Gergin olacak bir şey yok.
Yep, there's nothing like the first warm day of the year, when the days get longer and the skirts get shorter... the day East Indy calls "halter top day."
Evet, yılın ilk sıcak günü gibisi yoktur. Doğu Indiana'da günlerin uzadığı ve etek boyunun kısaldığı bu zamana Halter Top Day denir.
There's nothing you can do.
- Yapabileceğin bir şey yok.
There's nothing anyone can do.
Kimsenin yapabileceği bir şey yok.
"... there's nothing else I wish for. "
"... istemem için başka bir şey yok. "
But there is nothing there ecept for a broken-down church.
Ama orada hiçbir şey yok, yıkık bir kilise dışında.
The company will consume until there's nothing left to consume.
Bu şirket tüketilecek bir şey kalmayana dek her şeyi tüketecek.
There is nothing I care to take from Alexander Kirk except his life.
Alexander Kirk'den hayatı dışında alacağım şeyler umurumda değil.
There's nothing I can do.
Ben hiçbir şey yapamam.
I'd offer you something to eat, but there's nothing in my refrigerator!
Yiyecek bir şeyler ikram ederdim ama dolap bomboş!
There's nothing.
- Hiçbir şey.
There's nothing.
Hiçbir şey yok.
In this world, there's nothing impossible for them.
Bu dünyada onlar için imkansız diye bir şey yok.
There's nothing investors like more than smacking down the competition. S.H.I.E.L.D. rockets, A.I.M. thrusters and are those Justin Hammer optics?
S.H.I.E.L.D. roketleri, A.I.M. iticileri ve onlar Justin Hammer'ın görüş aygıtları mı?
I'm just happy that it's real and there's nothing wrong with my brain chemistry, and I can, you know, glug, glug, glug again.
Gerçek olduğu ve beyinsel fonksiyonlarımda bir sorun olmadığı için çok mutluyum. Artık lukur lukur içmeye geri dönebilirim.
There's nothing to handle, Mike.
Halledecek bir şey yok, Mike.
( CHUCKLES ) I can see them, so there's nothing to fear.
Onları görebiliyorum, o yüzden korkacak bir şey yok.
There's nothing more to say.
Şöyleyecek başka bir şey yok.
Look, there's a waitress carrying nothing.
Ben de bir halt yapmayan bir garson gördüm.
I can't just stand there and smile, watching you waltz back into this family like nothing happened.
Orada durup da hiçbir şey olmamış gibi aileye geri dönmeni gülümseyerek izleyemem.
Besides, there's nothing for me in the city.
Ayrıca, şehirde bana göre bir şey yok.
There's nothing left to say.
Söylenecek bir şey kalmadı.
There's nothing I can do to change that.
Değiştirmem imkânsız.
There's nothing to tell.
Anlatacak bir şey yok.
[lively music ] [ sighs] I've read every Hindu textbook there is on mythology and spirits and demigods and nothing.
Mitoloji, ruhlar ve yarı tanrılar üzerine yazılmış Hint kitaplarının hepsini okudum ama bir şey yok.
There's nothing in the historical records about a weapon like this.
Tarihi kayıtlarda hiç bir şey yok bu silah hakkında
He is my brother, and there's nothing you can do that will ever change that.
O benim kardeşim. Bunu değiştirmek için yapabileceğin hiçbir şey yok.
There's nothing left.
- Elimizde bir şey kalmadı.
Well, there's... nothing to say, really.
Söyleyecek pek bir şey yok aslında.
Well, good news, uh, there's nothing on angel radio, and Heaven's still on lockdown, so rogue angel is out.
İyi haber melek telsizinde bir şey yok yani cennet hala kapalı. Yani kaçak melek seçeneği elendi.
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing to be scared of 52
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing to be scared of 52
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295