There's nothing you can do tradutor Turco
1,896 parallel translation
There's nothing you can do- -
Yapacak bir şey yok.
There's nothing you can't do if you set your mind to it.
Aklına bunu koyarsan yapamayacağın bişey yok
Well, look, there's nothing you can do about it tonight, all right? - So let's just go get our girls.
Bir şekilde Dekan'ı gerçekten oraya gitmek istediğime inandırmalıyım.
I will go with G, if G will have me, and there's nothing you can do or say to stop either of us.
G'nin bana ihtiyacı varsa, G ile gideceğim. Her ikimizi durduracak, yapabileceğin veya söyleyebileceğin hiçbir şey yok.
There's nothing you can do about it.
Sizin de yapabileceğiniz bir şey yok.
But once it's in the bottle there's nothing you can do.
Ama şişelendikten sonra yapacak bir şey yok.
Your system arrested me, the same system is freeing me, and there's nothing you can do.
Sisteminiz beni tutukladı, aynı sistem beni salıveriyor, ve senin yapabileceğin bir şey de yok.
- Listen, he worked all his life and now he's up there and he needs care, so don't tell me there's nothing you can do.
O yüzden, bana yapabileceğiniz bir şey olmadığını söylemeyin.
There`s nothing that you can do to me that hasn`t been done already.
Bana şu an olduğum durumdan daha kötü bir şey yapamazsın.
I'm very sorry, sir, there's nothing more I can do for you.
Çok üzgünüm, efendim, yapabileceğim bir şey yok.
I know that I hurt you and, ha... and there's nothing I can do to take it back.
Seni incittiğimi biliyorum ve bunu geri almak için yapabileceğim hiçbir şey yok.
I would love to help you out, but there's nothing I can do. I cannot...
Sana yardım etmeyi çok isterim, ama yapabilecek hiçbir şeyim yok.
You know, it's ironic that cancer starts with "can," because, at this stage, there's nothing we can do about it.
Aslında kanserin "Kan" ile başlaması çok ironiktir, çünkü bu aşamada, insanın "kan" ını kurutur.
You know, you wake up one morning after 13 years, and the feeling's gone, and, you know, you try to hang in there, but there's really nothing you can do.
Bilirsin, 13 yıl sonra bir sabah uyanırsın ve hisler gitmiştir ve tutunmaya çalışırsın ama yapabileceğin bir şey yoktur.
- So there's nothing you can do for her?
- Yapacak hiçbir şey yok mu?
There's nothing you can do about it.
Bunun için yapabileceğin bir şey yok.
Please, miss. There's n-nothing you can do.
Lütfen hanımefendi, yapabileceğiniz hiçbir şey yok.
There's nothing you can do?
Yapabileceğin hiçbir şey yok mu?
But sometimes it happens, and there's nothing you can do.
Ama bazen olur ve yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur.
As you can see, there's nothing I can do.
Gördüğünüz gibi elimden bir şey gelmez.
There's nothing we can do tonight, you guys.
Bu gece yapabileceğimiz bir şey yok, çocuklar.
We wanna help you, but there's nothing we can do until you stop lying to yourself.
Sana yardımcı olmak istiyoruz ama sen kendini kandırmaktan vazgeçene kadar yapabileceğimiz bir şey yok.
There's nothing you can do.
Yapabileceğin hiçbir şey yok.
There's nothing you can do.
- Yapabileceğin bir şey yok.
There's nothing more you can do here.
Burada yapabileceğin fazla birşey yok.
Well, I'm sorry, but there's nothing I can do for you.
Kusura bakmayın, ama elimizden bir şey gelmez.
There's nothing you can do.
Yapabileceğin bir şey yok.
Are you sure there's nothing we can do?
Hiç bir şey yapamayacağınızdan emin misiniz?
There's nothing you can't do these days.
Günümüzde yapılamayacak şey kalmadı.
And there's nothing you can do when you're on the wait list, except wait!
Ve bekleme listesindeysen beklemekten başka bir şey yapamazsın!
I'm resigning in an hour, and there's nothing you can do about it now.
... ve artık yapabileceğin herhangi bir şey yok.
There's nothing else you can do.
Yapabileceğimiz başka birşey yok.
There's nothing you can do.
Elinden bir şey gelmez.
Well, there's nothing you can do about that.
Şey, bununla ilgili yapabileceğin hiçbir şey yok.
You know it's coming and there's nothing you can do about it.
Geldiğini anladığında bunu durdurmak için yapabilecek hiçbir şeyin olmuyor.
Are you absolutely sure there's nothing else that you can do?
Başka yapılacak bir şey olmadığına kesinlikle emin misin?
Well, there's nothing you can do about it, so relax.
Bu konuda yapabileceğin bir şey yok, o yüzden sakinleş.
You can't come and tell me about a crime If there's nothing I can do about it.
Eğer bununla ilgili yapabileceğim bir şey yoksa gelip bana bir suçtan bahsedemezsin.
It's true, there's nothing you can do that will bring her back.
Onu geri getirmek için yapabileceğin bir şey yok.
There's nothing you or anyone else can do about it.
Senin veya başka birinin yapabileceği hiçbir şey yok.
Are you sure there's nothing I can do to help you?
Yardım edebileceğim bir şey olmadığına emin misin?
There's nothing you can do about it.
Yapabileceğin bir şey yok.
I swear to you, no matter where you go, no matter what you do, I'll always be a part of this baby's life, and there's nothing you or your family can do to stop me.
Sana yemin ediyorum, nereye gidersen git, ne yaparsan yap daima bu bebeğin hayatının bir parçası olacağım ve ne sen ne de ailen bana engel olabilirsiniz.
They're out now and there's nothing you can do about it, all right?
Onlar şimdi bitti şey yok Eğer bu konuda iyi yapabilirim?
Of course, there's nothing you can do.
Tabii ki, yapabileceğin hiçbir şey yok.
Unless you give up Hood, there's nothing more I can do for you.
Hood'u bize vermedikçe, senin için bir şey yapamam.
There's nothing you can do to get Irene out of your head.
Irene'i aklından bir türlü çıkaramıyorsun.
No offense, but there's nothing you can do.
Kusura bakmayın ama yapabileceğiniz hiçbir şey yok.
There's nothing you can do up there.
burada yapabileceğin hiçbir şey yok.
There's nothing you can do, Glorious.
Elinden bir şey gelmez, Glorious.
I don't have to tell you anything, and there's nothing you can do about it.
Size bir şey anlatmak zorunda değilim, bu konuda yapabileceğiniz bir şey yok.