There was so much blood tradutor Turco
82 parallel translation
There was so much blood everywhere.
Etrafta çok kan vardı.
- There was so much blood.
- Çok kan akmıştı.
But there was so much blood, I panicked.
Ama o kadar kan vardı ki, panik oldum.
There was so much blood.
Çok fazla kan vardı.
There was so much blood.
O kadar çok kan vardı ki.
There was so much blood, and there was a symbol.
Çok kan vardı. Bir de sembol. Percy de...
I tried to gather'em up, but there was so much blood.
Toparlamaya çalıştım ama, okadar çok kan vardıki.
- But there was so much blood.
- Ama çok fazla kanıyordu.
That would explain why there was so much blood at the scene.
Olay yerinde neden bu kadar çok kan olduğunu açıklıyor.
But, oh, there was so much blood!
Ama çok fazla kan vardı.
We assumed that it was a fatal attack because there was so much blood.
Bu kadar çok kan olduğu için öldürücü bir saldırı olduğunu düşünmüştük.
There was so much blood!
Lort sakinleş - Hayır! - Burada güvendesin.
God, there was so much blood.
Tanrım, çok fazla kan vardı.
There was so much blood.
- Çok kan vardı
There was so much blood and chaos, no one took the time to ID you.
Her şey çok hızlı oldu. Çok fazla kan ve kaos vardı, kimsenin seni tanımlamaya vakti yoktu.
They hit you so hard. There was so much blood.
Seni öyle bir dövdüler ki, her yer kan gölüne döndü.
There was so much blood...
Çok fazla kan vardı...
Ohh, there was so much blood.
- Orada çok fazla kan vardı.
There was so much blood, wasn't there, Anna?
Çok kan akıttın, değil mi, Anna?
There was so much blood.
- Ne? - Aşırı çok kan vardı.
We got there, there was so much blood, you could taste the metal.
Oraya bir gittik, her yer kan içindeydi, metal tadını alabiliyordun.
I didn't think... there was so much blood.
Ben anlayamamıştım... O kadar çok kan vardı ki.
There was so much blood, I had... I had to walk away.
Çok kan olduğu için uzaklaşmak zorunda kaldım.
There was so much blood.
Ortalık kanlar içindeydi.
I ran to Jake, but there was so much blood.
Jake'in yanına koştum, ama çok fazla kan vardı.
There was so much blood on the backpack.
Sırt çantasına bir sürü kan vardı.
And there was so much blood.
Ve çok fazla kan vardı.
Then she just kept screaming and there was so much blood.
Çığlık atmaya devam etti. Her taraf kan olmuştu.
And there was so much blood.
Her taraf kan olmuştu.
So I stabbed her, and she just kept screaming... and there was so much blood.
Sonra onu bıçakladım. Çığlık atmaya devam etti. Her taraf kan olmuştu.
There was so much blood, and everything was burning.
Etrafta kan gölü olmuştu. Her şey yanıyordu.
Evelyn, there was so much blood, on plastic.
Evelyn, her taraf kandı. Naylonun üzerindeydi.
And there was so much blood, you know, I tried to stop it.
Çok fazla kan vardı, durdurmaya çalıştım.
I read that it was impossible to cross the bridge because there was so much blood.
O kadar çok kan akmış ki köprüden geçmek imkansızmış diye okudum.
There was so much blood.
Her yer kan içindeydi.
When I woke up in the morning, I... I found angelo on the floor, dead. There was so much blood.
Sabah uyandığımda Angelo'yu yerde yatarken gördüm.
I worked at Target the Christmas, they ran out of Tickle me Elmo, and... there was so much blood.
Target the Christmas'da çalışmıştım, Tickle Me Elmo'yu bitirmişlerdi ve ortalık kan revan yerine döndü.
There was so much blood.
- Çok fazla kan vardı.
- There was so much blood.
- Çok fazla kan vardı.
There was - - There was just so much blood. Hey, you.
Orada - - Orada çok fazla kan vardı.
There was just so much screaming, so much blood.
Çok fazla çığlık ve kan vardı.
Look, there was too much blood there. I'd never seen so much blood in my life.
Bak çok fazla kan vardı, ben hiç o kadar çok kan görmedim.
By that time, she was lying in a-in a pretty impossible angle and there was... so much blood that I was sure that I'd killed her.
O anda, çıkarılması imkansız bir açıda yatıyordu o kadar kan vardı ki onu öldürdüğümden emindim.
The mail carrier was strangled, so there wouldn't be much blood to begin with.
Postacı boğulmuş. Fazla kanı akmamıştır.
And there was so much blood.
# Lütfen umursama Onu bulmaya çalışma # Ve ortalık kan doluydu.
There was just so much blood.
Hem de çok şiddetli kanıyordu.
There was a lot of blood So much blood ; it was everywhere
Çok kan vardı. Çok fazla ; kan her yerdeydi.
I don't know. There was so much gunshots! It was a lot of blood!
O kadar çok silah patladı ki o kadar çok kan aktı ki.
There was, like, so much blood I almost fainted!
Çok fazla kan vardı, neredeyse bayılacaktım.
There was... so much blood.
Her yer her taraf kana bulandı.
There was just so much blood.
Çok fazla kan vardı.