There were three of them tradutor Turco
88 parallel translation
- There were three of them.
- Üç kardeşten biriydi.
- There were three of them, one has run away.
- Üç tane vardı. Biri kaçtı.
- There were three of them in a car.
- Üç kişi bir arabadaydılar.
And there were three of them.
Ve üç kişiydiler.
Then how do you know there were three of them?
O zaman üç kişi olduklarını nereden biliyorsun?
Those noises that we heard, there were three of them.
Duyduğumuz şu ses gibi, üç olay daha vardı.
There were three of them.
Üç tanelerdi.
There were three of them in it - -
Bu olaya üç kişi dahil oldu :
There were three of them.
Üç taneydiler.
There were three of them.
Üç kisilermis.
There were three of them.
Bunlardan üç tane vardı.
There were three of them.
Onlar üç kişiydiler.
There were three of them. Tony got one.
Üç kişilerdi, Tony birini indirdi.
There were three of them and they were all referred to me by Lilliana, a girl I let go.
Üç müşterim vardı, hepsini de işten çıkan Lilliana göndermişti.
Apparently there were three of them.
Görünüşe göre üç kişilermiş.
I know you can take care of yourself, but there were three of them.
Yani, kendini savunabileceğini biliyorum, ama onlar üç kişilerdi.
You said there were three of them on the trail.
Üç kişi olduklarını söylemiştin.
There were three of them.
Üç kişilerdi.
There were three of them.
Onların üçü de oradaydı.
There were three of them, at least two guns...
Üç kişiydiler, en azında iki silah vardı..
- Well, there were three of them.
Şey, üç kişiydiler.
There were three of them.
3 tane kız vardı.
You were right. There were three of them up on that mountain.
Haklısın dağda 3 kişilermiş
There were three of them.
Üç kişiymişler.
There were three of them :
Üç kişilerdi :
- They said there were three of them.
- Üç kişi demişlerdi.
There were at least three solutions that were better than the one I chose and I just couldn't think of them.
Benim kararımdan daha iyi, en az üç çözüm vardı ve ben hiçbirini düşünemedim.
- There were only three of them.
- Onların yalnızca üç tanesi vardı.
I mean Weis and I and Leszik and Richter and Barabas and we started playing marbles and we rolled the marbles one after the other, there were about twenty of them at the wall three of them were glass ones.
Weis, Leszik, Rihter, Barabas ve ben misket oynamaya başladık ardı ardına misketleri yuvarladık duvarda yirmi kadar misket vardı üç tanesi camdandı.
There were three of us caught by the Germans, I was one of them
Gruptan üç kişi Almanlar tarafından yakalanmıştı, biri de bendim.
There were only three of them left.
Geriye sadece üçü kalmıştı.
There were only three of them?
- Onlar sadece üç kişiydi?
Well, there were ten reports of vandalism on Cobalt Drive in the last year, and just three of them left any evidence behind.
Geçen gün Cobalt Yolu'nda 10 mala zarar verme şikâyeti olmuş. Yalnız üçünde kanıt bırakmışlar.
This means there were probably three of them.
Yani muhtemelen üç kişilermiş.
That's why the security guard didn't know whether there were two or three of them.
Güvenlik görevlisi bu yüzden iki kişi mi, üç kişi mi olduklarını anlamadı.
[Earl Narrating] After a few days, time took its toll... and there were only three people left - and one of them was gettin'tired.
Birkaç gün sonra, zamanla insanlar azalmıştı ve sona sadece 3 kişi kalmıştı. Ve bunlardan biri çok yorulmuştu
There were three more large executions after that with 2000 to 3000 people shot at every one of them.
"Onun ardından her birinde 2.000 ila 3.000 insanın vurulduğu.." "... üç büyük infaz daha gerçekleşti. "
I... There were... three of them.
Ben... orada... üç kişi vardı.
There were three of them.
Üç kişiydiler.
You said there were three of us. You told them three!
Onlara üç kişi olduğumuzu söyledin!
There were three of them.
Üç kişiydiler. Nişancılar!
In the video, there's three of them, but the cops tell me there were four involved.
Videoda, üç kişi var. Polisler dört kişinin olaya karıştığını söylemişti.
Father Anselmo said there were three people bitten at the market and that one of them is the daughter of the Marquis of Casalduero.
Peder Anselmo söyledi, pazarda üç kişi ısırılmış.. ve birisi de Markiz Casalduero'nun kızı.
There were only three of them in here.
Burada sadece üçü vardı.
Well, there were other cases, Will three of them, where rapes were reported.
Başka vakalar da var, Will. Tecavüzün raporlandığı üç vaka daha var.
It took me on a journey instantly and I looked at the album cover and saw that there were only three of them and they were wearing some funky clothes.
Bir yolculuğa çıkmış gibiydim ve albüm kapağında sadece üç kişi vardı değişik giysiler giyiyorlardı.
There were three or four of them, just said there was a cop...
Üç, dört kişi varmış ama içlerinden sadece birinin, polis olduğunu söyledi.
There were three of them, peter!
Üç adam vardı Peter!
And don't tell me you were in Mountjoy prison for the last three years because I was there for two of them.
Sakın Mountjoy hapishanesinde üç yıl geçirdiğini söyleme çünkü iki yıl oradaydım.
It's as if there were two versions of the description of you and me and what's in this room, one of them being the normal, perceived, three-dimensional reality and the other being a kind of holographic image on the walls of the room, completely scrambled but still with the same, exact information in it.
Aslında bunu anlamanın iki yolu var birincisi bu odadaki normal varlığınla odanın diğer tarafındaki gerçek üç boyutlu görüntünü karşılaştırıp algıladığımızda kesinlikle aynı olduğunu biliyoruz.
I sat down with two of them and I swear by the end there were three.
Sonunda üç oldular.