They're alive tradutor Turco
1,141 parallel translation
You mean they're not alive?
Yani canlı değiller mi?
And they're all still alive.
Onların hepsi hâlâ hayatta.
- My god, they're alive!
- Yapalım. - Tanrım, yaşıyorlar!
And they're sure... it's alive.
Ve onun... canlı olduğuna eminler.
They really can't care whether you're alive or not. And..
Yaşıyor olup olmaman umurlarında değildir.
- They're so alive now.
- Şu anda çok canlılar.
They're alive.
Hala yaşıyorlar.
I'm going in to see if they're alive.
Yaşayıp yaşamadıklarına bakacağım şimdi.
They're alive.
Hayattalar.
They're alive!
Onlar canlı!
They're alive!
Yaşıyorlar.
They'd think we're dead, but we'd be alive.
İnsanlar öldüğümüzü düşünecek, ama biz hayatta olacağız.
If they're alive, they're hoping someone can help them.
Eğer yaşıyorlarsa, birisinin yardım etmesini umuyorlardır.
They're coming, and they don't want you alive.
Geliyorlar ve seni canlı istemiyorlar.
They're alive.
Yaşıyorlar.
If they're alive, can you feed them?
Eğer hala yaşıyorlarsa, onları besler misin? - Senin sıran, baba.
If you find out they're alive and you come back to where there are printing presses, we may get them out.
Hayatta olup olmadıklarını öğren ve hemen trene dön. Döndüğümüzde onların partizanlarla bağlantı kurmalarını sağlarım. Dışarı çıkarmak için elimden geleni yaparım.
You're saying that they're still alive?
Yani hâlâ hayatta olduklarını mı söylüyorsun?
They're unconscious but alive. Stand by.
Algılayıcılara göre baygınlar ama yaşıyorlar.
They're alive? They gotta die sometime.
Sen ağlıyordun.
While you're at it, find out how they keep the cells alive.
Bu arada hücreleri nasıl canlı tutabildiklerini de öğrenmeye çalış.
Then they'll remind you that you're alive, and they'll do it all over again.
Sonra yaşadığını hatırlatacak ve yeniden aynısını yapacaklar.
Because they're happy to be alive and glad to see us.
Çünkü sağ olduklarına şükrediyor ve bizi gördüklerine seviniyorlardı.
They're just two old ladies scavenging and growing vegetables to stay alive.
Hayatta kalmak için hayvan leşi yiyen ve sebze yetiştiren iki yaşlı kadındılar.
They're still alive!
Hala hayattalar!
They're alive? I think your mother always want to find them, her long-cherished wish.
Annen, içinde yaşattığı bir umutla hep onları bulmayı istedi sanırım.
They're alive!
Hayattalar!
Then they're still alive?
O zaman hala hayattalar?
- Very good, if they're alive.
- Tabii hala yaşıyorlarsa.
Whereas you're in trouble if you kill someone when they're alive.
Oysa ki, yalnızca yaşayan birini öldürdüğün zaman başın derde girer.
These narcs are walking around somewhere thinking they're alive.
Bu narkotikçiler yarın yokmuş gibi düşünüyorlar!
The saying, "Well, at least they're alive" must have been created for tanuki.
"Neyse, en azından hayattalar" sözü rakunlar için söylenmiş olmalı.
They're alive, Cadbury.
Yaşıyorlar, Cadbury.
- They're alive!
- Yaşıyorlar!
- It proves they're alive.
- Bu yaşadıklarının bir kanıtı.
They're still alive, too?
Onlar da hala hayatta mı?
But they won't pay your ransom without proof you're alive.
Ama hayatta olduğundan emin olmadan fidyeni ödemeyi reddediyorlar.
They only call them pigs when they're alive.
Domuzlara ancak onlar canlı iken domuz derler.
They're alive!
Yaşıyorlar!
- They're alive.
- Yaşıyorlar.
You know... a lot of people are gonna be pissed off when they find out you're still alive.
Biliyorsun sağ olduğunu anladıklarında pek çok kişi kızacak.
-... or move as if they're still alive.
- Ne hoş.
We refuse to answer this line of questioning until we find out if they're alive.
Onların hayatta olduğunu öğrenmeden böyle sorulara yanıt vermeyi reddediyoruz.
Do you mean they're alive?
Yani onlar yaşıyor mu?
The organs rot within the body while they're alive.
Hayattayken vücuttaki organlar çürüyor.
We need data while they're still alive.
Henüz yaşıyorken bilgi toplamamız lazım.
They're going to bury me alive!
Beni canlı canlı gömecekler.
They're both still alive!
İki kişi hala yaşıyor!
At least while they're shouting, it means he's still alive.
Bağırdıklarına göre hala hayatta demektir.
They're alive.
Onlar yaşıyor.
Well, maybe they're still alive underneath.
Belki altında hala canlılardır.
alive 714
alive and well 49
alive or dead 65
they're 1306
they're not happy 17
they're not going anywhere 43
they're real 107
they're not yours 24
they're right 150
they're not here 176
alive and well 49
alive or dead 65
they're 1306
they're not happy 17
they're not going anywhere 43
they're real 107
they're not yours 24
they're right 150
they're not here 176
they're beautiful 332
they're all gone 114
they're here 1043
they're back 185
they're great 201
they're wrong 98
they're just people 22
they're not stupid 24
they're not so bad 28
they're not 686
they're all gone 114
they're here 1043
they're back 185
they're great 201
they're wrong 98
they're just people 22
they're not stupid 24
they're not so bad 28
they're not 686