English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ T ] / They're all lies

They're all lies tradutor Turco

53 parallel translation
All they're doing is writing lies.
Hep yalan yazıyorlar.
But with all these rumors, it doesn't matter if they're all lies.
Ama bütün bu söylentilerin tamamının yalan olması farketmiyor.
All those stories about me, they're lies!
Hakkımda bütün o hikayeler, hepsi yalan!
ALL THE THINGS I TOLD YOU ABOUT MY MOTHER, THEY'RE ALL LIES, EVERY ONE OF THEM.
Neden böyle bi şey yapmaya başladığımı bilmiyorum.
They're all lies.
Hepsi yalan söylüyor.
But they're all lies.
Ama hepsi yalan.
And now, finally... those not worthy - the Jew, the African, he who lies with another man - they're all digging their own graves and when we pile them in there
Ve şimdi, sonunda. hak etmeyen bu Yahudi, Afrikalı başka bir adamla yatanlar, hepsi kendi mezarlarını kazıyorlar.
They're all lies.
Hepsi yalan.
And all these reports of abductions- - you're saying they've all been lies.
Bütün kaçırılma raporlarının yalan olduğunu söylüyorsun.
So all the people we've heard in court today, some of them you consider to be your friends, they're all telling lies?
O zaman dinledigimiz tum taniklar, ki bazilarini arkadasiniz kabul edersiniz, yalan soyledi?
All these lies, these lies that you're all telling to protect each other... -... they're not gonna solve anything.
Birbirinizi korkutmak için söylediğiniz bu yalanlar hiçbir şeyi çözmeyecek.
But they're not all lies.
Ama hepsi yalan değil.
Your love affairs, your homes... They're all lies!
Aşklarınız meşkleriniz, eviniz meviniz hepsi yalan!
They're all lies!
Hepsi yalan!
Yes, they're all lies.
Evet, hepsi yalan.
It's all lies and propaganda, as far as they're concerned.
Onlara göre hepsi yalan ve propaganda.
Art major, studying in Italy, they're all lies!
Sanat uzmanı, İtalya'da okuyor, bunların hepsi yalan!
- You can't say that they're all lies any idea how many kids I've helped get out of this neighborhood
Bu mahallede kaç çocuğa yardım ettiğim hakkında bir fikrin var mı?
And all your hope lies in a message they left that you have been trying to decipher, but you're unable to.
Ve araştırmalarınızdan daha bir sonuç elde edemediğinizden de tabii.
They're all lies, you know.
nlar hep yalan.
# They're all lies
# Hepsi yalan.
What they're all about- - Lies and broken promises.
Senden nefret ediyorum.
Lies. They're all lies.
Yalan, onların hepsi yalan.
They're all fake and lies.
Alayı fason bunların ya, alayı yalan dolan ya.
They're to blame for all the lies... and the heartache, everything.
Bütün yalanların, yürek acısının... her şeyin sorumlusu onlar.
They're all lies!
Bunların hepsi yalan!
And all of our lies and masks... they're, they're stripped away and our truth is revealed.
Bütün yalanlarımızın ve maskelerimizin örtüsü kalkar ve gerçekler açığa çıkar.
You really live in Osaka and Hongkong when you're young? They're all lies right?
Küçükken Osaka ve Hong Kong'da yaşadığın doğru mu yoksa hepsi bir yalan mı?
They're all lies, but she could use somebody to talk to anyway.
Hepsi yalan, ama birisiyle konuşabilirse bu iyi olur.
Leonie, they're lies. This is all lies.
Leoni, yalan söylüyorlar.
They're all lies.
Yalandan ibaretler.
They're all morons, and everybody lies.
Hepsi moron ve herkes yalan söyler.
* You don't believe his stories * * You know that they're all lies *
* İnanmıyorsun anlattığı hikâyelere, biliyorsun hepinin yalan olduğunu *
They're asking me what the fuck went on, and all I've got is more lies for them.
Kızlar bana neler olduğunu sorduklarında, onlara daha fazla yalan söylemek zorunda kaldım.
These things they're saying, Leslie, they're all lies.
Söyledikleri herşey, Leslie, hepsi yalan.
They're lying to the public. Alright? It's all a bunch of lies.
İnsanlara yalan söylüyorlar, tamam mı?
You don't think they're all about lies and conspiracy like everybody else?
Diğerleri gibi yalanlar ve komplolardan ibaret olmadıklarını mı düşünüyorsun?
Those are the most loving things That barney has ever done for me, And they're all based on lies.
Onlar Barney'nin benim için yaptığı en sevgi dolu şeylerdi ve hepsi de yalanlar üzerine kurulu.
Those notices they post, instructions, they're all lies.
Gönderdikleri duyurular, talimatlar, hepsi yalan.
Those are the most loving things that Barney has ever done for me, and they're all based on lies.
Onlar Barney'nin benim için yaptığı en sevgi dolu şeylerdi ve hepsi de yalanlar üzerine kurulu.
They're all lies!
Hepsi yalan. Kes.
None of those stories hold water because they're all fucking lies.
Bu hikâyelerden hiçbirinin aslı astarı yok. Çünkü hepsi yalan amına koyayım.
" Planets, stars, gravity... they're all lies.
" Gezegenler, yıldızlar, yerçekimi... hepsi yalan
They're all lies, sir.
Bunların hepsi yalan, bayım.
We're taught lies about the greatness of our hosts, lies about all the good things they're gonna do for us.
Misafirlerimizin ne kadar mükemmel oldukları ve bize güzel şeyler yapacakları yalanıyla kandırıldık.
Whatever they told you, they're all lies!
Sana söyledikleri her şey yalan! Beni kandırmaya çalışıyorsun. Beni kandırmaya çalışıyorsun.
They're all lies.
Hepsi yalandı.
They're not all lies.
Yaşadığınız muhitlerle ilgili pek çok şey dinledim sizden.
In Joon Jae's case, they're all lies.
Joon Jae'ye bakacak olursak hepsi yalandır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]