Thief tradutor Turco
8,214 parallel translation
These are the hands of a world-class thief.
Bunlar dünya çapında bir hırsızın elleri.
Uh, Ezekiel Jones, world-class thief.
Pardon. Ezekiel Jones, dünya çapında hırsız.
Have I mentioned you know a world-class thief?
Dünya çapındaki hırsızdan daha önce bahsetmiş miydim?
I'm the thief that bails on everybody.
Herkesi satan hırsız benim.
I'll cut off your hands, you thief!
Ellerini keserim senin Pis hirsiz..
You're the thief that took off from the ice-cream shop.
Sen dondurmacıda ortadan kaybolan hırsızsın.
We are on a date. And I am not gonna let some petty fairy-tale thief ruin it.
Hırsız bir masal kahramanının bunu mahvetmesine izin vermeyeceğim.
I was worried that our run-in with that thief might have cast a pall.
Şu hırsızın çıkardığı patırtının büyüyü bozduğundan endişelenmiştim.
Zac Preston is a thief.
Zac Preston hırsız.
He told us you're a thief.
Bize senin hırsız olduğunu söyledi.
He's the worst thief on the planet.
Gezegendeki en beceriksiz hırsız o.
Look, I'm a thief.
Bize anlat. - Bakın. Ben bir hırsızım.
Always been a thief, always gonna be a thief.
Her zaman hırsızdım, her zaman da öyle olacağım.
And when there's a blackout like the other night, do you know what a thief does?
Dün geceki gibi bir elektrik kesintisinde bir hırsız ne yapar, bilir misiniz?
I may be a thief, but I'm no liar and I can bloody well prove it.
Belki hırsız olabilirim ama yalancı değilim ve bunu kanıtlayabilirim.
Uh-huh. I fired a dozen rounds at our car thief, and it was like they sparked off of him.
Arabayı çalana 10 kurşun sıktım ama hepsi geri sekti.
No one, just some thief.
Kimse, hırsızın teki.
Malcolm, you say you're "The man with the plan," but all I've seen is a thief that's almost got his sister killed.
Malcolm "planı olan adamım" diyorsun ama benim tek gördüğüm neredeyse kardeşinin ölümüne neden olan bir hırsız.
Uh, yeah, I think I'd be better off with the jewel thief.
Sanırım mücevher hırsızıyla daha rahat ederim.
This way the thief will owe the money to the whole class.
Bu şekilde hırsız, parayı tüm sınıfa borçlu olmuş olacak.
The one who should ashamed is the thief.
Utanması gereken kişi hırsız.
The police investigated the money, took fingerprints, and the thief has been uncovered.
Polis banknotu analiz etti parmak izlerini aldı ve hırsızın kim olduğu ortaya çıktı.
Thief!
Hırsız!
A thief.
Bir hırsız.
Miller's a thief.
Miller hırsız.
He sure loved having a thief for a kid.
Eminim çocuğunun hırsız çıkmasına çok mutluydu.
Hey. You're a great thief.
İşinin ehli bir hırsızsın ama.
David Duchovny, Dick Van Dyke, DMX, and of course Dane Cook, who we all know is a thief.
David Duchovny, Dick Van Dyke, DMX, ve tabi ki hırsız olduğunu zaten bildiğimiz Dane Cook,
That makes him an idea thief, which is much less cool than a thief thief, which is what I am and what he also is.
Bu fikir hırsızlığı, normal hırsızlıktan çok daha kötü. - Yani benim yaptığımdan. Hem de onun.
You know that thief I told you about? The one who ran from the ice-cream shop?
Sana bahsettiğim şu hırsız var ya, dondurmacıda yanımızdan kaçan..
I should be home with Neal, not chasing after some thief.
Şu anda bir hırsızın peşine düşmek yerine Neal'ın yanında olmalıydım.
I caught the thief. What?
- Hırsızı yakaladım.
A thief of tradition.
Bir gelenek hırsızısın.
Yes, a man did report his wallet stolen by a thief that matches your description, and yes, the timing does work out to just before the Waynes were murdered, but that does not place you here.
Evet, adamın biri cüzdanının çalındığını ihbar etti. Tarifine tamamen uyuyor ve evet, tam da Wayne cinayetinden önce. - Ama burada değildin.
[Thief's House]
~ Hırsızın Evi ~
Thief's house...
Hırsızın evi.
A thief is a thief.
Bir hırsız daima bir hırsızdır.
She's a thief.
O bir hırsız.
I was just a two-bit thief in those days.
O zamanlar beş para etmez bir hırsızdım. Ata ihtiyacım bile yoktu.
Bank robber, embezzler, thief.
Banka soyguncusu, dolandırıcı, hırsız.
I'm on the community protection committee, and she's a car thief.
Ben Toplum Koruma Komitesindeyim ve o da bir araba hırsızı. Pekâlâ.
You're not just a thief, and you're definitely not working alone.
Sen sadece bir hırsız değilsin ve kesinlikle yalnız çalışmıyorsun.
So if she was a thief, maybe she had a partner she betrayed?
Yani hırsızsa, belki de ortağı ona ihanet etti.
- Shut up! - This old codger isn't just a liar and a thief, He's a junkie.
Bu moruk yalancı ve hırsız olmasının yanı sıra esrarkeştir de.
- Stop the thief!
- Hırsızı durdurun!
- Thief!
- Hırsız!
Scotland Yard gave it to him when he reminded somebody there of the gentleman thief in the novels by E.W. Hornung.
E.W. Hornung'un romanlarındaki centilmen hırsızı hatırlattığı için Scotland Yard ona bu adı verdi.
We know that several years ago you somehow learned that the thief known as "Raffles" is actually a man called Rupert Kerlich.
Birkaç yıl önce gerçekte Rupert Kerlich olan Raffles adındaki hırsızı öğrendin.
I'm just not a thief.
Ben bir hırsız değilim maalesef.
He's a racist, a thief, a murderer.
Irkçı, hırsız ve katil.
Tomas isn't a wine dealer. He's a thief.
Tomas şarap satıcısı değil.