This isn't it tradutor Turco
6,932 parallel translation
I am done! This isn't even my problem, it's your problem.
Bu benim sorunum bile değil zaten, senin sorunun.
I know you wanted the perfect Thanksgiving, and I know I screwed that all up for you, but when you think about it, isn't this holiday about being with people you love?
Harika bir şükran günü istediğini biliyorum. Her şeyi bok ettiğimi de biliyorum ama düşününce... Bayramın amacı sevdiğin insanlarla bir arada olmak değil midir?
This isn't gonna go on my record, is it?
Bu olay benim sicilimde yer almayacak değil mi?
This luncheon is about a bit more than meeting your friends, isn't it?
Bu arkadaşlarınla normal bir buluşma değil, değil mi?
â ™ ª any way you slice it, whoop â ™ ª â ™ ª you're doin'me wrong [british accent] darling, this isn't
Merhaba. Hayatım, bu babanın sözünü ettiği aile içinde olacak bir nişan törenine benzemiyor.
I imagine this isn't a social call, Agent Bellamy, so just state your business and let's get on with it, shall we?
Bunun sıradan bir kontrol olduğunu sanmıyorum ajan Bellamy zaten hükümet sizi bunun için görevlendirmedi mi?
This is it, isn't it?
Zamanı geldi değil mi?
This is America, isn't it?
Burası Amerika, değil mi?
It isn't this ride that is making you sick.
Seni hasta eden bu yolculuk değil.
It's exotic because this isn't even our car.
Egzotik çünkü araba bizim bile değil.
This is really nice, isn't it?
Bu gerçekten güzel, öyle değil mi?
So, this is about our Grey Man, isn't it?
Konu Gri Adam'ımız değil mi?
My music is supposed to be... it's not about the music, Lorde. Look, this isn't what I want.
Bak, istediğim bu değildi.
Isn't it weird that she writes this and commits suicide afterward?
- Şunları yazdıktan sonra intihar etmesi biraz fazla garip değil mi?
This is the real reason you came to Haven, isn't it?
Haven'a gelmenin asıl sebebi bu, değil mi?
This is because of us, isn't it?
Bu olanlar bizim yüzümüzden, değil mi?
Up here! Check it out! Isn't this awesome?
Şuna bir bak.
And this isn't really helping, is it?
Ve şu yalnızlık konusuna hiçbir yardımı yok, değil mi?
They're called remoras, but this isn't their home, it's more of a waiting room.
Remoralar olarak adlandırılırlar ancak burası onların evi değil daha çok bir bekleme odasıdır.
This isn't just a fight... HYENA YELPS... it's part of an age-old battle for control of these plains.
Bu yalnızca bir kavga değil ovaların kontrolü için yapılan kadim bir savaşın parçası.
But this isn't the baby's mother, it's another learner with even less of a clue than the last.
Ama bu, bebeğin annesi değil öğrenmesi gereken son bir ipucu kalmış olan başka bir öğrenci.
The man says this isn't real grass, it's synthetic. You'd never know.
Adam bunun gerçek çim değil sentetik çim olduğunu söylüyor.
~ It's a significant spot on the globe, isn't it, this?
- Dünyadaki önemli noktalardan biri, değil mi? - Evet öyle.
Well, this is lovely, isn't it?
Çok güzel bir manzara değil mi?
We're holed up in this room. I don't know whose it is but it isn't ours...
Kimin odası olduğunu bilmiyorum ama bizim odamız değil.
This isn't about you ; it's about me.
Bu seninle ilgili değil, benimle ilgili.
So this isn't yours. It belongs to the government.
Yani burası senin değil, mekân devlete ait.
This isn't going to help end it.
Bu bitirmeye yardımcı olmaz.
This is a dream, isn't it?
Rüya görüyorum değil mi?
This isn't the ocean, it's a river.
Burası okyanus değil ki, nedir.
This isn't nervousness, it's discomfort.
Gergin değilim. Rahatsız edici.
For us to be dressed like this and to just go home, isn't it bit of a shame? Right?
Hazır güzelce giyinmişsin öylece eve gitmek haksızlık olurdu, değil mi?
This is great, isn't it?
Bu harika değil mi?
We're gonna need it to complete the mission... once the others realize what this place isn't.
Diğerleri buranın uygun olmadığını fark edince görevi tamamlamak için ihtiyacımız olacak.
This isn't crap, it also has some truth.
Yalan söylemiyorum, Hepsi gerçek.
This isn't a luxury item, Dad. It's a necessity.
Bu bir lüks değil baba, ihtiyaç.
This is what happened when you were attacked, isn't it?
Saldırıya uğradığında da öyle oldu.
Who's to say this isn't it?
Bunun 0 önemli şey olmadığı ne malum?
This is because of him, isn't it?
- Onun yüzünden, değil mi?
This isn't how I pictured it.
Böyle hayal etmemiştim.
It is better to accept this than to pretend it isn't true.
Bunu kabullenmek doğru değilmiş gibi davranmaktan iyidir.
Because I don't like where this is going, and I can't justify it for a case that isn't there.
Çünkü bu işin gidişini beğenmiyorum ve olmayan bir davayı savunamam.
"This isn't about all that other stuff. It's just about we're going to fight."
Başka şeylerle ilgisi yok sadece dövüşeceğiz. " deyip durdu.
- This is how it happens isn't it, Pete?
- İşler böyle yürüyor değil mi Pete?
This isn't just adolescent, it's insubordination.
Sırf ergence değil, aynı zamanda itaatsizlik.
This is where your wire station's located, isn't it?
Kablo istasyonun burada, değil mi?
This is a change of mission from a capture to a shoot-to-kill, isn't it?
Bu bir ele geçirme operasyonundan yok etme operasyonuna geçti, değil mi?
I guess this is a really small world, isn't it?
Dünya gerçekten çok küçük değil mi?
This isn't another one of your shortcuts, is it?
Bu senin meşhur kestirmelerinden biri, değil mi?
Because this isn't going to get it done, so...
Çünkü böyle kapı önünde...
- This is it, isn't it?
- Bu o değil mi?
this isn't you 235
this isn't right 330
this isn't going to work 72
this isn't 241
this isn't over yet 34
this isn't about you 154
this isn't a joke 83
this isn't your fault 106
this isn't about money 38
this isn't working 202
this isn't right 330
this isn't going to work 72
this isn't 241
this isn't over yet 34
this isn't about you 154
this isn't a joke 83
this isn't your fault 106
this isn't about money 38
this isn't working 202