Thunder rumbling tradutor Turco
95 parallel translation
( THUNDER RUMBLING )
( GÖK GÜRÜLDÜYOR )
( THUNDER RUMBLING )
( GÖK GÜRÜLTÜSÜ )
- Talk to me! - [Thunder Rumbling]
Benimle konuşun!
[Thunder Rumbling] Ben?
Ben?
gycinda... if i should not see you again after this, i just want you to know that i'm grateful for the chance you gave me and for your friendship and for... ( thunder rumbling ) what's that?
Gycinda... Eğer bundan sonra seni bir daha göremeyeceksem, Bilmeni istiyorum ki bana verdiğin şans ve arkadaşlık için sana minnettarım.
Please? ( THUNDER RUMBLING ) Storm, Mistress of the Elements, commands you to release that child!
Storm, elementlerin hakimi, sana çocuğu bırakmanı emrediyor!
- but he died soon after he sold it to me. - [Thunder Rumbling]
- ama öodü, evi bana sattıktan kısa bir süre sonra.
[Thunder Rumbling]
[Şimşek gürültüsü]
She was very happy about her daughter Mariel's marriage, and attending the wedding in Sydney was one of the highlights of her life. [Thunder Rumbling]
Kızı Mariel'in evlenmesine çok sevinmişti ve Sydney'deki düğüne katılmak hayatındaki en önemli olaylardan biriydi.
( Thunder rumbling ) I missed it.
Yerel gazete bayisi kaza kurbanı oldu.
- I hope that farmhouse has a phone. - [Thunder Rumbling]
Umarım şu çiftlik evinde telefon vardır.
- Seventeen minutes late. - [Thunder Rumbling]
17 dakika gecikti.
[Thunder rumbling]
Hadi gel, Arthur. - Aman ya, bu da nereden çıktı?
Oh, all right. [Thunder rumbling] Ok.
Pekâlâ.
[Thunder Rumbling]
[ThunderRumbling]
[♪ ] [ THUNDER RUMBLING] Charlie was eighteen and I was fourteen.
Charlie 18 yaşındaydı ve ben 14 yaşındaydım.
( thunder rumbling in the distance ) ( man coughs )
uzaklardan gökgürültüsü duyulur adam öksürür
( thunder rumbling )
gökgürültüsü
( THUNDER RUMBLING )
Acele edin.
[Thunder rumbling] Whoo, doggie!
Vay canına, ne fırtına ama.
[Thunder rumbling] Put my underwear down!
İç çamaşırımı yerine koy!
That's a little repetitive. ( THUNDER RUMBLING )
Tekrara düşüyorlar.
( Thunder rumbling ) I say we give this lovely land a name worthy of its beauty :
Ben derim ki ; buraya buranın güzelliğine layık bir isim verelim :
( THUNDER RUMBLING ) - I cannot leave!
- Gidemem!
- [Thunder Rumbling ] - [ Earl Narrating] Joy did already have a car.
Joy'un bir arabası vardı.
( THUNDER RUMBLING )
Laura. Bak.
miles! ( THUNDER RUMBLING )
Miles!
- This isjust notworkin'. - [thunder rumbling]
Bu işe yaramıyor.
He's my husband. [Thunder Rumbling] Feel better?
O benim kocam.
( Thunder rumbling ) ( twins scream ) blanche :
Peki, Jane, dürüst görüşün
Snake Doc, we've got a problem. [Thunder Rumbling]
Yılan doktor, bir problemimiz var.
She was scared of him. ( THUNDER rumbling )
O da adamdan korkmuştu.
[Thunder Rumbling ] [ Amy] Why don't you close your eyes.
Gözlerinizi kapatmaya ne dersiniz?
( THUNDER RUMBLING ) The result is rain, in torrents!
Bunun sonucu da bardaktan boşanırcasına yağan yağmurdur.
We'll walk, - but let us make haste. - ( thunder rumbling )
Yürüyelim fakat acele edelim.
- ( thunder rumbling ) - The stock market would drop even more, which would reduce the value of your retirement account.
Borsa daha fazla düşebilir ve beraberinde emeklilik hesabınızın değerini de düşürebilir.
( thunder rumbling softly )
( Şimşek usulca ) guruldama
( THUNDER RUMBLING IN DISTANCE )
( Uzaktan gök gürültüsü )
[thunder rumbling] Each new discovery further removed the need for a God.
Her yeni keşif, Tanrı'ya olan gereksinimi ortadan kaldırır.
[Thunder rumbling] Narrator : Lightning is hotter than the surface of the Sun.
Yıldırımlar Güneş'in yüzeyinden daha sıcaktırlar.
[thunder rumbling] honey, i'm sure she's fine.
Tatlım, onun bir şeyi yoktur.
- if you were gonna get dressed. - [Thunder Rumbling]
.. bense giyinecek misin diye meraktayım.
[Thunder rumbling] Ok.
Peki.
[Thunder rumbling] Rain's picked up, huh?
- Yağmur hızlanıyor, değil mi?
Maybe I can at least keep him alive until he does. [THUNDER RUMBLING ] [ LOW GRUNTING]
Belki bunu yapana kadar en azından onu hayatta tutabilirim.
( thunder rumbling )
- Rahat mısınız?
[Thunder rumbling] Ursula, I'm sorry if I upset you.
Seni üzdüysem özür dilerim.
[Thunder Rumbling]
Tamam.
[Thunder rumbling] A chain letter.
Bir zincir mektup.
[thunder rumbling] the owl chicks are in peril as the violent storm rolls in.
Şiddetli fırtınalar yaklaştıkça yavru baykuşlar tehlike altında.
( Heavy rumbling of thunder )
( Yağmur yağıyor ve gök gürüldüyor )
rumbling 120
thunder 177
thunderclap 34
thunder crashing 20
thunder rumbles 61
thunder crashes 40
thunder muscle 24
thunder is covered 19
thunder 177
thunderclap 34
thunder crashing 20
thunder rumbles 61
thunder crashes 40
thunder muscle 24
thunder is covered 19