Tiffin tradutor Turco
58 parallel translation
Diane Brewster... and special guest star Pamela Tiffin.
Diane Brewster ve özel misafir yıldızımız Pamela Tiffin.
- Why don't we go sniff out a spot of tiffin- -
- Neden dışarı çıkıp öğlen yemeğine...
Jonathan Tiffin.
Jonathan Tiffin.
We're having tiffin. "
Burada bir şeyler atıştırıyoruz. "
I will take the tiffin
Sefer tasını alayım.
You can be happy holding the tiffin... ok...
Sana da sefertasını tutmanın hoşnutluğu kalacak... Öyle mi...
And Suri, keeps his love shut in his tiffin box.
Suri ise aşkı bir sefer tası içinde saklı tutuyor.
We can grab the Moon and put it in a Tiffin, if we so desire
Ay'ı yakalayabiliriz ve istediğimiz kadar izleriz
Kids used to eat lunch from their Tiffin. I used to drink just water.
Teneffüs zamanı diğer çocuklar... yemeklerini yerken ben ağzımı musluğa dayayıp... midemi sadece suyla doldururdum.
Then touching my shoulder and put his Tiffin in front of me.
O anda omzuma bir el dokunup... bana sandviçini uzatırdı.
That Tiffin story.
Ya da verilen sandviçleri.
Sir I shared my tiffin with Raju as he had not brought his. wonderful.. applause applause.
Kendi kahvaltısını getirmediği için Raju'yla kendi kahvaltımı paylaştım efendim.
Tiffin, sir.
Tiffin, efendim.
Tiffin!
Tiffin!
You got a photograph, Tiffin?
Fotoğrafın var mı, Tiffin?
Good to feel wanted, eh, Tiffin?
Aranır olmak ne güzel, değil mi, Tiffin?
It's alright, Tiffin.
Bir şey yok, Tiffin.
Tiffin?
Tiffin?
Sit down, Tiffin.
Otur yerine, Tiffin.
Tiffin, get in there!
Tiffin, çekil oradan.
Tiffin in the middle here.
Birleşin. Tiffin ortada.
Young Sneddon, Tiffin and Bacon.
Genç Sneddon, Tiffin ve Bacon.
- Tiffin!
- Tiffin!
- Take Tiffin with you.
- Yanına Tiffin'i al. - Emredersiniz.
Come on, Tiffin.
Gidelim, Tiffin.
What's happening, Tiffin?
Neler oluyor, Tiffin?
This box was made from the timbers of Ypres Cathedral by a nice young chap named Frank Tiffin.
Bu sandığı Tiffin adında yakışıklı ve genç bir arkadaşımız Ypres Katedrali'ndeki ağaçlardan yaptı.
- It's Tiffin!
- Tiffin!
'Bye, Tiffin!
Hoşça kal, Tiffin!
Tiffin's still in there.
Tiffin orada sıkıştı.
It's Tiffin!
Tiffin diyorum!
Give me my tiffin.
Öğle yemeğimi ver!
Stand there with this tiffin.
Orada bu öğle yemeğiyle bekle.
I just need to take a picture of you dressed as a tiffin delivery boy.
Teslimatçı gibi giyineceksin ve fotoğrafını çekeceğim.
I'm gonna look like a tiffin delivery guy.
Teslimatçı gibi görüneceğim.
- I am not dressing up as a tiffin delivery man again.
- Yine teslimatçı gibi giyinmeyeceğim!
You're obviously not a tiffin delivery man.
Teslimatçı olmadığınız açıkça görülüyor.
Tiffin Olin.
Tiffin Olin.
Tiffin Olin.
Tiffin Olin. FBI.
You introduced me to An Ni'cause you knew she'd lead us to Tiffin Olin.
Beni An Ni'yle tanıştırdın çünkü bizi Tiffin Olin'e yönlendireceğini biliyordun.
Will you please put the tiffin-box down aunty's face is getting blocked.
Rica etsem tencereyi masadan indidir misiniz? Teyzenin yüzünü kapatıyor.
Watch Tiffin because she just...
Tiffin'e dikkat et...
- I AM watching Tiffin.
- Tiffin'e dikkat ediyorum.
Tiffin, get away from the hives!
Tiffin, kovanlardan uzak dur!
Tiffin.
Tiffin.
Tiffin, how many times have I told you?
Tiffin, sana kaç kere söyledim?
Tiffin, get away from the hive!
Tiffin, kovanlardan uzak dur!
Tiffin, I expect. ~ Aye.
- İkindi kahvaltısında sanırım.
Tea? Tiffin?
Çay, ikindi kahvaltısı?
I'd bring her lunches, like hot lunches in those tiffin carriers.
Sefer tası ile yemek getirirdim.