Tolerance tradutor Turco
974 parallel translation
You may not have learned much French today but I think you have learned a little patience and tolerance and that is the same in every language.
Bugün pek fazla Fransızca öğrenmemiş olabiliriz ama sanırım biraz sabrı ve toleransı öğrendiniz bu her dilde aynıdır.
You will perish because you have nothing to offer... because you can't forever replace tolerance and decency... with brute force, because you...
Yok olacaksınız çünkü hiç bir şey vaat etmiyorsunuz... Çünkü kaba kuvvet asla hoşgörü ve nezaketin yerini alamaz, çünkü...
I should think that of all people a writer would need tolerance.
Hiç olmazsa bir yazarın hoşgörülü olması gerekir.
But all have found here in Canada... the security... the peace and tolerance and understanding... which, in Europe... it is your führer's pride to have stamped out.
Ama biz Kanada'da... güvenliği... barışı ve hoşgörüyü ve anlayışı bulduk... Lideriniz Avrupa'da... bunları engellemekten durur duyuyor.
In him is planted no seed of laughter... hope, tolerance, or mercy.
Gülmeye, umuda, hoşgörüye veya merhamete yer vermeyen bir eğitimden geçer.
-... freedom, opportunity and tolerance. - You feeling all right?
- İyi hissediyor musun kendini?
Loving kindness, warm hearts... and the stretched-out hand of tolerance.
Şefkat dolu sevgi, sıcak bir yürek... ve hoşgörüyle uzanan bir el.
And don't treat me to any more lessons of tolerance.
Bana tolerans dersi vermeyi de bırak. Usandım artık!
Your tolerance strikes me as being almost cynical. What do I mean?
Kusura bakmayın ama sabrınız bana gerçekçi gelmiyor.
Nana, the nursemaid, being a dog, kept her opinions to herself and viewed the whole affair with a certain tolerance.
Nana, dadı olan köpek fikirlerini kendine saklar tüm olaylara belli bir hoşgörüyle bakardı.
You find in me a man of discretion and tolerance.
Sen bana takdir edecek ve hoşgörülü bir adam bul.
Eventually, I developed a certain tolerance... to the high voltages I used.
Zamanla kullandığım yüksek voltajlara tolerans geliştirmeye başladım.
Tolerance is not necessarily a good.
Hoşgörü her zaman iyi olmayabilir.
Tolerance of evil can itself be an evil.
Şeytana hoşgörülü olmak insanın da şeytan olmasını sağlar.
4, 5 and 6. 5 minutes tolerance time on entry...
Dört, beş ve altı :
It takes tolerance and understanding to find the channel of true love.
Gerçek aşka giden yolu bulabilmek için, karşılıklı anlayış ve hoşgörü gereklidir.
Tolerance.
Tolerans.
Tolerance?
Tolerans mı?
I bet you're full of tolerance.
Eminim sen tolerans dolusundur.
This has the same sort of self-contained electromechanical device, counters, and a gearing mechanism with a close tolerance.
Aynı olan parçalar elektromanyetik aygıt, sayaçlar ve gövdeye bağlı kol mekanizması.
- Radiation nearing the tolerance level.
- Radyasyon tolerans noktasına geliyor. - Hâlâ ilerliyor.
- Radiation at the tolerance level.
Radyasyon tolerans noktasında.
Radiation passing the tolerance level, entering lethal zone.
- Radyasyon tolerans noktasını aşıyor.
The solution for peace is in truth... and tolerance and understanding.
Barışın çözümü gerçekte anlayışta ve tolerans göstermekte yatmaktadır.
I have a low tolerance level where my people are concerned.
Adamlarım söz konusu olduğunda hoşgörü düzeyim alçaktır.
Gravimetric pull approaching tolerance level.
Gravimetrik çekim, tolerans derecesine yaklaşıyor.
But your sister-in-law seems to have a high tolerance.
Aurelan'ın toleransı yüksek.
Our schedule has very little tolerance for errors.
Planımızda, olası hatalar için çok az tolerans var.
If it continues, I'll be forced to use controls which might not agree with Starfleet's suggestion that they be handled with extreme tolerance.
Yıldız Filosu'nun onlara hoşgörülü davranma talimatlarına uymayan kontroller uygulamam gerekebilir.
His tolerance.
Onun toleransı.
Enough with the tolerance!
Bu kadar tolerans yeter!
An infinite translated mathematics of tolerance and charity among artificial memory devices is ultimately binary.
Yapay bellek araçları arasında karşılıklı gidip gelen hoşgörü ve merhametin matematiksel değeri sonsuz.
On either side of the tolerance range, no growth.
Dayanıklılık seviyesi civarında, hiç büyüme yok.
Thanks to the court for its kind tolerance, and for listening to what one of the defendants have to say about our institutions.
Sanığın kurumlarımız için söylediklerine karşı mahkemenin gösterdiği toleransa teşekkür ederim.
to do so much work for tolerance, for justice, for man's understanding of man.
ve insanların birbirini anlaması için bu kadar emek bu kadar çaba harcamamıştık...
Show respect, patience, and tolerance and watch what he does
saygı ve sabır gösterip alttan al! bakalım o zaman ne yapacaklar!
- And tolerance.
- ve tolerans.
I thank you for your tolerance and your patience and your cooperation... because we know this whole occasion is for a worthy cause.
Sizlere sabrιnιz νe iş birliğiniz için teşekkür ederim... çünkü biliyοruz ki bu önemli bir gaye.
We're losing a little tolerance.
Biraz kontrolü kaybediyoruz.
it must be based on mutual regard, on tolerance.
Karşılıklı saygı ve hoşgörü üzerine kurulmalıdır.
I don't have your tolerance.
Bende senin hoşgürün yok.
Polish Government wants us to review the stress tolerance at that bridge.
Polonya bu rakamlardan şüphe ediyor. Özellikle köprüdekiler.
I keep the bacteria growth within an acceptable tolerance.
Bakteri çoğalmasını kabul edilebilir sınırlar içinde tutarım.
Your tolerance?
Müsamahanız için mi?
Where they can stand in... amazed, well paid tolerance, while you shout and drink and protest your way to death's dark door.
Sen bağırırken, içerken ve ölümün o kara kapısına giden yola itiraz ederken sana hayret ve paranın sağladığı hoşgörüyle tahammül edecekleri bir yere.
Honestly, the man has the tolerance of a small child.
Dürüst olmak gerekirse, adamda küçük çocuk hoşgörüsü var.
The glucose tolerance test... which I paid for, proved negative.
Şekere katlanma testi... - bedelini ödediğim - negatif çıktı.
However, in his time the brief tradition of tolerance for unconventional views was beginning to erode.
Bu dönemlerde farklı görüşlere olan hoşgörü azalmaktaydı.
Each side persistently probes the limits of the other's tolerance like the Cuban missile crisis the testing of anti-satellite weapons the Vietnam and Afghanistan wars.
Taraflar ısrarla zorluyor Bir diğerinin tolerans sınırını.. ... Küba'daki füze krizi gibi.. uydu karşıtı silahların test edilmesi gibi
There's just one I have no tolerance for.
Ama içlerinden katlanamadığım bir tane çıktı.
Understanding, tolerance.
Merhaba doktor.